Geçen sayımızda ilan ettiğimiz üzere, “Genç Kızlarımız: İhtiyaçları, Dertleri ve Çözüm Yolları” adlı makale yarışmamıza katılan yazarlarımızın gönderdikleri eserleri bir araya getirerek bir gül destesi hazırlamaya çalıştık. Burada bir-iki yarışmacının eserlerini vermekten ziyâde, yerimizin darlığı sebebiyle olabildiğince çok çiçekten bal toplamaya çalıştık. Bu vesileyle yarışmamıza katılan bütün yazarlarımıza tekrar teşekkür eder, yeni göz nûru eserlerini beklediğimizi hatırlatırız.
Rümeysa DEMİR, Isparta (Yarışma İkincisi)
Daha küçücükten başlanarak yavaş yavaş sömürülmüş bir gençliğiz...
Ailesiyle dış dünyanın zıtlıkları arasında yalpalamış ve nasıl olmuşsa, şimdi “âhiret-dünya” tereddütüne düşebilen bir gençlik...
Genç olarak ebeveynlere bakıyorum da... “ne olacak bu gençliğin hali” yakınmaları bitmiyor...
Ve çocuklara bakıyorum, hatta bebeklere...
Rahat dursun diye birkaç minderin ortasında televizyonun önüne bırakılıveren, sırf seviyor diye ne aşılandığından habersiz Batman, Harry Potter oyuncakları/kitapları alınıveren çocuklara...
Kime özenmesi gerektiğinden, “Özenilesi İnsan”ın kim olduğundan bîhaber, magazin hayranı yeni yetme gençlere...
Ve, nasıl olmuşsa (!) şimdi, “âhiret-dünya” tereddütüne düşüveren bir gençlik...
(…) Ve ruhu alınmış bir İslam doldurmuyor, fıtrattaki inanç boşluğunu… İster istemez arayışa giren genci uyanık-çarpık inançlar avlıyor… Kediyle ayinle başlayan yolculuk anne-babanın ya hiç haberi olmadan, ya da elinden bir şey gelmeden gözleri önünde kendini şeytana kurban etmekte, yani cehennemde noktalanıyor maalesef...
Muallâ KÖRHÜSEYİN, Kastamonu (Yarışma Üçüncüsü)
(…) Avrupalı insanların şu uygulamasını takdir ediyorum. Kitap okumaya sağlık nedeniyle güç yetiremeyenler, kitap okuma sevdasını devam ettirebilmek için, para karşılığı kendilerine kitap okuması için kişi görevlendiriyorlar. Benzer bir uygulamayı bizler de genç kızlarımızı, ufak çocuklarımızın dînî eğitimi (âdâb, ilmihâl, menkıbeler v.s.) için görevlendirerek yapabiliriz. Bu uygulamanın içerik, amaç, sevap ve ödül olarak daha da güzel olduğu görülecektir. Bir anlamda hoca olacak genç kızımız davranışlarına bir olgunluk getirecek, insanlarla iletişimine bir güzellik katacaktır. Böylelikle ufak yaşta âdâb, ilmihâl, menkıbeler dersi almış olan çocuğumuzun da hayata bakış açısı, uyumu, kendini ifade etmesi ve karşısındakini anlaması daha sağlıklı olacaktır. Genç nesilde karşılaştığımız ilim eksikliği, başıboşluk, çevresiyle iletişiminde tutarsızlık ve seviyesizlik gibi sorunları başlamadan halledilmiş olunacaktır. Genç kızımız ise zamanına ve özüne güzel bir anlam katarak kıymetlendirecektir. Genç kızımızın gençlik çağının (altın çağının) kıymeti bilinmeli, en verimli bir şekilde geçirmesi sağlanmalıdır.
(…)
Kızımızın şüpheye düştüğü dînî konularda veya eksik bilgilerini tamamlamak için evinde mutlaka Kur’ân-ı Kerim, Peygamber Efendimiz’in hayatı, ilmihâl, fıkıh, âdâp v.s. gibi kitapların, ilk yardım çantası gibi bulunmasını sağlamalıyız. Beş yıl önce bir genç kızımız, “Bizim köyde bayanlar özel hallerinde de oruç tutuyorlar, ama namaz kılmıyorlar.” diyerek uygulamalarını mahcup bir şekilde sormuştu. Çünkü şimdiki çevresindeki arkadaşları köydeki uygulamalarını yapmıyorlardı. Kafasında soru işareti oluşmuştu. Hayret ettim. O zamanda yaşadığım üzüntümün sızısını içimde hâlâ hissederim. Bu zamana kadar köy halkının karşılarına konuyu doğru bilen hiç mi insan çıkmamış da bilgilenememişlerdi. Üzüldüm. Toplum olarak din konusundaki bu kadar duyarsızlığımıza, içinde bulunduğumuz cehâlete üzüldüm. (…) Bir bayanın sorularını, sorunlarını erkeğe oranla bir bayana daha rahat anlatacağı bir gerçektir. Acaba kaç bayan arkadaşımız Diyanet’e giderek sorununa çözüm yolu bulmuştur. Toplumun ihtiyaçlarının sağlıklı karşılanabilmesi için Diyanetle görev yapan bayan personel artırılmalıdır. (…) Bayan Diyânet personeli dînî yönden bilgilendirmenin yanı sıra, âile iletişimi ve sorunlarında da rehberlik görevini yapmalıdır.
Hikmet KÜPOĞLU, Kastamonu (Yarışma Dördüncüsü)
(…) Vâkıa şu ki, insanlar mânevî değerlerden uzaklaşıp dünyevîleştikçe, âilevi pürüz ve problemler de o derece artıyor. Diğer bir ifade ile aileyi oluşturan fertler, Kur’an ve sünnetin emir ve mesajlarını kulak ardı edip, nefis ve hevâya tâbî bir hayatı yaşamayı tercih durumuna düştükçe, ailedeki kavga ve gürültüler çoğalıyor. Huzur ve sükun da uçup gidiyor. Tamamen pürüzsüz, problemsiz bir aile zaten düşünülemez. Yani bütün çocuklarıyla sıkıntısız, problemsiz bir şekilde hayatın tadını çıkaran ebeveyn yok gibi.
Ailede bilhassa ebeveynin, bu durumu peşinen kabullenmesi gerekir. Yani çocuklarından sudûr edecek hata ve kusurlara karşı hazırlıklı olmalı ve bu kusurları da fazla büyütmeden anlayışla karşılayıp sabır ve tahammül ile olaya yaklaşmalıdır. Ebeveyn olarak öğretmek, vermek demektir. Bilgiyi, tecrübeyi, terbiyeyi, görgüyü, düşünceyi, hayatı...
Öğretmek ümit ister!.. Elindeki çocukların bir fidan gibi yetiştirilmesini ve geleceğe hazırlanmasını ister.
Öğretmek heyecan ister!.. Heyecan sabır getirir. Sabır sonucunda; zahmetlerin bir gün rahmete dönüştüğünü görür ve mutlu olursunuz.
Öğretmek sabır ister!.. Her çocuğun farklılığından kaynaklanan davranışlarına katlanmak için öğretmek sabır ister. Sabır selamete erdirir.
Anne-babadan beklediği şefkat ve merhameti gören; en serkeş, en âsî evlat bile, artık yavaş yavaş ebeveyni rahatsız eden bir çok alışkanlığını terketmenin gayretine girecektir.
Zehra YOLCU, Düzce (Yarışma Beşincisi)
Allahım, beni yarattığın için sana sonsuz şükürler olsun. Sen, beni sevdin de yarattın, bunu biliyor ve hissediyorum. Beni bu sevgiden uzaklaştıran herşeyden uzaklaştır. Senin sevgine lâyık bir varlık olmayı nasip eyle … Âmin.
İnsan varlığının devamında ve mimarında odak noktasında bulunan genç kızlarımızın, kıymetinin, öneminin farkında olmamak ve onlara bu önemi fark ettirmemek büyük gaflettir. Hayal ve arzularımızda temiz, sağlıklı ve köklü bir toplum varsa, bunu genç kızlarımıza, tabiri câizse balyozla saldırarak onun bütün değerlerini un ufak ederek gerçekleştiremeyiz.
Maddeciliğin zirveye ulaştığı asrımızda, bundan en büyük zararı görenlerden biri de genç kızlarımız... Yavrularımız materyalist bir düzenin içinde beyhûde bir şekilde yer bulma, denge kurma çabası içine giriyor, fakat bu çaba onun asıl düzen ve dengesinden uzak olduğu için onu yoruyor, yıpratıyor ve mutsuz ediyor. Bu girdapta kıvranıp duruyor.
Peki genç kızlarımızın bu girdaba girmemesinin veya kurtulmasının yolları neler? Beyinlerimizi çatlatırcasına yorarak bu yolları bulmak zorundayız. Bu yollar ki, geleceğimizin yolları olsun. Bu yollar ki, düzensizliğin düzen olmadığını fark ettirsin. Ve bu yollar ki, başlangıcında sonunun selamet olduğunu tüm benliğimize nakşetsin...
Evet... Öncelikli olarak kızlarımızın doğumuyla sevinmeli, varlıkları sebebiyle onlara kıymet vermeli ve bu kıymeti onlara hissettirmeliyiz. Sevgi payından mahrum bırakmadan desteklemeli, yüce Mevlânın bir denge içinde yarattığı tüm varlıkları birbirinin ‘üstü-altı’ şeklinde bir ayırıma gitmeden, ‘kız-erkek’ ayrımı yapmadan eşit ve âdil olmalıyız. Çocuklarımıza uygun bir şekilde gelişmeleri için destek vermeliyiz.
Önemle dikkat etmemiz gereken şey fıtrata uygun yetişmek ve gelişmek, tüm bireyler gibi genç kızlarımızı da öz benliklerine kavuşturacak, bulunmaları gereken konumdan gurur duyarak hayatlarını anlamlı kılmaktır. Yüce Mevlâ “yarattığı kadını erkeğin, erkeği de kadının tamamlayıcısı ve örtüsü olduğunu”, aynı zamanda “insan neslinin devamı” olarak belli paylaşım ve görevler vermiş, bir denge kurmuştur.
YORUMLAR