Din kardeşlerinizi çok sevin. Onlarla daima irtibat hâlinde olun. Ziyaretlerine gidin, hediyeler verin. Kardeşliğinizi kuvvetlendirin. Zîra âhiret gününde bütün kapıların yüzümüze kapandığı, hatta anne ve babamızın bile bize bir sevap vermek istemediği bir zamanda insanların en büyük yardımcısı din kardeşleridir. Bu husus, Peygamber Efendimizin hadîs-i şerifleri ile müjdelenmiştir.
Kardeşlerinizi arayın, hâlini-hatırını sorun. Aranızda herhangi bir sebeple küslük olmuşsa, ilk barışan siz olun. Ona hürmet edin. O, gün gelir size anne-baba bir kardeşinizden daha öte sırdaş olur. Büyükler “önce refîk, sonra tarîk”, yani “önce yoldaş, sonra yol” buyurmuşlar.
Kardeşlerin hepsi önce kendilerindeki eksik ve noksanı görmek, onları telâfî etmekle meşgul olmalıdır. Bazen insan, kendisindeki hataları görmekte zorlanır. O zaman devreye din kardeşi girecek… Mü’min, müminin aynası olacak!.. Üzmeden, incitmeden onu elinden geldiğince hatadan, günahtan uzaklaştırmaya çalışacak… Günahla arasına perde olmaya çalışacak…
Kardeşler arasında hastalar, yaşlılar, ihtiyaç sahibi garibler var. Bunları arayıp sormalı ve ihtiyaçlarını mümkün mertebe gidermeye çalışmalıdır. Bazen ufacık bir maddî ihtiyacını görmekle yardım edebileceğiniz gibi, bazen bir tebessümle ve bir çift güzel sözle de onu bahtiyar edebilirsiniz.
İnsanların hangisinin, Allah katında daha kıymetli olduğunu biz bilemeyiz. Zâhirî görünüş insanları aldatır. Bu yüzden “Her gördüğünüzü Hızır, her geceyi Kadir bilin!..” denmiştir.
Her namazı müteâkip, bu dinin günümüze kadar intikaline vesile olmuş bütün büyüklerimiz için, üzerimizde hakkı bulunan annemiz, babamız, hocamız için bir Fâtihâ-i Şerîfe, üç İhlâs-ı Şerif okumayı âdet edinin.
Bazıları vardır; hallerini arz etmeden müşkilâtını çözemez. Ama Abdülkadir Geylânî hazretlerinin de buyurduğu gibi, teslim ve tevekkül ehli için sorgu-suâle hâcet yok!.. Onlar, tâbî ve râzı olmakla pek çok müşkilini bir anda halletmiş olurlar.
Ruh, dünyevî bağlardan kurtulduğu nisbette mâneviyatta mesafe alır. Helâlinden ve az yemek ile, az uyuyarak ve az konuşarak ruhunuzun gücünü takviye eder, nefsinizi za’fa uğratırsınız. Beden hafifledikçe, zikir ve ibâdet kolaylaşır. Beden ve kalb, dünya ile doldukça sıklet basar, mânevî zevk ve heyecanlar azalır. İnsan, hantallaşmaya başlar.
Mühim olan durmadan gece gündüz ibâdet etmek değildir. Mühim olan haramlardan kesinlikle uzak durmak, farzları istisnâsız yerine getirmek ve az da olsa devamlı ibâdet ile istikamet üzere yaşamaktır. Farz ve haramlar, Allâh’ın sınırlarıdır. Bunlarda tâviz ve eksik olmaz. Bunun üstüne herkes gücü nisbetinde ne ekleyebilirse, o kadar terakkî eder. Bazıları güzel ahlâktan kazandıklarını, hiçbir nâfile ibadetten kazanamaz.
* * *
Allah, bizi kendine lâyık bir kul, Habîbine lâyık ümmet eylesin. Muhterem büyüklerimizi de sonsuz rahmetine istiğrak eylesin. Âmin.
Zâhide TOPCU
YORUMLAR