Misafir deyince, aklıma Ramazan ayı geliyor hep… Senede bir ay evlerimize, hayatımıza mübârek bir misafir olup gidiyor… Misafir ki, ne misafir! Onu memnun edenlere ne mutlu; edemeyenlerin ise vay hâline!
Toplum olarak misafiri sever ve ona çok ehemmiyet veririz. Gelmeden önce ciddi bir hazırlık yapar, evimizi, üstümüzü-başımızı toplarız. İkram etmek için değişik şeyler hazırlayıp misafirimizin gönlünü hoş etmeyi hedefleriz. Rutin işlerimiz haricinde misafirin yanında iş yapmaz, sadece onunla ilgileniriz. Kısacası evimizde olağanüstü hâl ilân edilir. Misafir gittikten sonra da evi bir sessizlik ve hüzün kaplar… Ayrıca misafir bereketiyle gelir. Sanki hiçbir şey yenmemiş gibi, her şey fazlasıyla artar, bereketlenir. O yüzden sık misafir gelen evler, nasipli evlerdir.
Ramazan ayı geldi, hayatımıza bir ay misafir olup gidecek. Üstelik çat kapı da gelmedi. Recep ve Şaban aylarını, kendisinin habercisi olarak gönderdi.
Biz de bu kutlu misafir için hazırlıklar yapmaya başladık. Oruçla beden ve ruhlarımızı hazırladık. Kur’ân, zikir, salevât ve tesbîhatla rûhumuzu yıkadık.
Bu şerefli misafire ikram, fakir-fukaraya ikramla olur; ona hürmet, eş-dost, akrabayı yâd etmekle olur. Bu misafiri ağırlamak için yemek hazırlamaya gerek yok; onun için gönlümüzü hazırlamalıyız.
Onu ağırlamak için sadece evimizi değil; kalbimizi ve zihnimizi günahlardan, kötü düşüncelerden temizlemeliyiz. Bu da sırf bedenimizle değil; elimizle, gözümüzle, kulağımızla, ayağımızla, dilimizle oruç tutarak olur. Harama el uzatmadan, gözünün iffetini koruyarak, kötü şeyleri dinlemeyerek, boş işlerin olduğu vakit israfı yapılan yerlere gitmeyerek, dilimizi çirkin söz, dedikodu ve gıybetten koruyarak... Kısacası kul hakkına azamî dikkat göstererek…
Bu ayda Rabbimiz, kullarını affetmek için türlü fırsatlar sunmuş. Bu ay, kullar için fırsatlar ayı... Affedilme fırsatı, ibadetlerini misliyle, kat be kat fazlasıyla sevaba çevirme ayı, geçmişi temizleme ayı… Onlarca yıllık ibadet sevabı kazanma ayı… Bu aya girip de ucundan, kenarından bu mağfiret yağmuruna yakalanmamak için çok ciddi bir çaba (!) gerekiyor. Bu ise, büyük bir nasipsizlik!... Cebrâil -aleyhisselâm-’ın ifâdesiyle, “burnu yerde sürünmeye” değer bir kayıp!..
Hani derler ya, misafir on tane kısmetiyle gelir, dokuzunu bırakır gider diye… İşte bu kutlu misafir de on kısmetiyle geliyor, dokuz tanesini bırakıyor bize… Bu ayda Rabbimin rızası için bir ay oruç tutup, açlık nedir bilmeyen nefislerimizi birazcık mahrum ediyorsak; bakın bunun bize ne gibi faydaları oluyor…
1-Oruç tutarken muhtaç olanların hâlini anlıyoruz. Sıcak ve uzun günlerde tuttuğumuz oruç sayesinde bir yudum suyun aslında ne kadar kıymetli olduğunu fark ediyoruz. Şükür nimeti bize kalıyor. Varsa da artıyor…
2-Bu güzel ayda acziyetimizi iliklerimize kadar hissediyoruz. Bedenimiz susuz kalıp da hâlsiz düşünce, daha önce kolayca yaptığımız pek çok şeyi yapamaz hâle gelince, Rabbimizin verdiği nimetlerin ne kadar çok ve sayısız olduğunu görüyoruz.
3-Tuttuğumuz oruç sayesinde normal zamanlarda nefsimize ne çok hizmet edip, yeme-içmeye ne kadar zaman ayırdığımızı fark ediyoruz. Bu kutlu misafir sayesinde kendimizi biraz frenleme imkânı buluyoruz.
4-Çok yemenin kalbimizi nasıl da katılaştırdığını, yine oruç sayesinde fark ediyoruz. Mahrumiyetin her zaman bir ceza olmadığını, bazen başlı başına bir mükâfâta dönüştüğünü görüyoruz.
5-Birlikte yenilen iftar ve sahurlar sayesinde dostluklar pekişiyor. Paylaşmanın hazzını ve bereketini yaşıyoruz.
6-Bütün yıl boyunca seherlerini uykuyla geçirenler, hiç değilse Ramazan ayında sahur yemekleri vesilesiyle bu kıymetli saatlerin bereketini yaşıyorlar.
7-Mukâbeleler sayesinde de Kur’ân-ı Kerîm’in feyiz ve bereketini en çok Ramazan ayında hissediyoruz, evlerimiz Kur’ân nûruyla aydınlanıyor.
8-Belki de hayatımızı düzene sokan tek misafir, Ramazan ayı… Sahur ve iftar yemekleri sayesinde yemek saatlerimiz belli… İbadet ve uyku saatlerimiz de bir düzene giriveriyor.
9-Beş vakit ve teravih namazlarında yaşanan heyecan sayesinde cemaatle namaz kılmanın lezzetini yine bu ayda doya doya hissediyoruz.
Bir de bu güzel misafir, aramızdan ayrılırken kalplerin birleşmesini, kırgınlıkların tükenmesini, küslüklerin bitmesini ister. Herkes birbiriyle helâlleşsin, bayramlaşsın, der. Ancak o zaman Rabbimizin bizden râzı olacağını haber verir.
O hâlde Ramazan ayından râzı olana ve onu hoşnut edene ne mutlu! Ramazan’ı değerlendirip hakikî bayrama kavuşana ne mutlu!.
Yâ Rabbi!.. Bizleri bu mübârek misafiri memnun eden has kullarından eyle! Cümlemizi, Ramazan ayının hakkını verip günahlardan arınmış bir şekilde hakiki bayram sabahına ulaşan kullarından eyle! Âmîn!
YORUMLAR