Çocuklar…
Fânîliği tadacağımız yolculukta, bâkî lezzetleri muştulayan sürûr (sevinç) anahtarları!
Cennetteki yakuttan, elmastan, zebercetten köşkleri kazanmaya vesile, âhiret kazançları…
Rahatımızdan biraz fedâkârlık ederek, o bozulmamış fıtratlarını nakış nakış işlediğimizde elde edeceğimiz dünya ve ukbâ mükâfâtları…
Yolculuğumuzun başlangıcının hâtıraları, sonunda ise arkamızda bırakacağımız hoş sadâ vesileleri…
Rahmân’ın emânetleri, nakış nakış Hak ile işlendiğinde belki de geleceğin mücahidleri, mücahideleri…
Bugün burcu burcu muhabbet kokan altın silsilenin muhterem evlatları; bir zamanlar Fahr-i Âlem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in mübarek sırtlarında sürur bulurken aynı anda irşad olan, Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hüseyin Efendilerimizin mânevî zürriyetleri değil mi?
Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, etrafında halka olup “Kendini bizden satın al!..” diye oynayan çocuklara, sekiz cevizle beraber neler neler vermiş, gönüllerini nasıl îmar etmişti ki, aradan yıllar geçiyor, ama o bir ânın lezzeti bir ömür unutulamıyordu. O lezzeti alan her çocuk, hayatı boyunca herkesin aynı lezzeti alması için mücadele ediyordu.
* * *
Peki, nedir benim çabalarımı beyhûde kılan veya boş çırpınışları büyük bir çaba gibi görmeme sebep olan? Kendi gönlümün gücünün eksikliği mi, sözlerimi ve fiillerimi tesirsiz kılan?
Bir çocuğun gönlüne ve ruhuna giden yolu bulmak, bu yolla onlara huzur vermek… Bu dünyada hayırla doldurmak zorunda olduğumuz amel defterimizi, canlarımız, bu âlemden göçse bile, kapattırmayan sâlih ve sâliha bir nesil yetiştirmek… Böyle bir nesil yetişmesine vesile olmak… Bu, hayatımızı bereketlendirmez mi?
O halde kaldıralım köhnemiş, yorgun nefislerimizi; asırlardır uyanamadığı uykusundan!.. Nefislerimizi uyandıralım şu gaflet uykusundan ki, kalpleri dipdiri olan o minik umutlar, kötü emellilerin iştahlarını kabartmasın daha fazla!.. Hâin planlıların, cürufât kokan zehirli sofralarının mezesi olmasın, istikbaldeki Mehdî’nin orduları…
YORUMLAR