Kökeni eski Mısır, Çin ve Orta Doğu kültürlerine dayanan, bazı rahatsızlıkların önlenmesi ve giderilmesi maksadıyla, vücudun belli noktalarında bölgesel vakum oluşturmaya dayalı, tamamlayıcı bir tedavi metodudur. Yüzeysel deri kesikleri oluşturarak kanın alındığı şekline yaş hacamat/kupa tedavisi, sadece vakum oluşturulup kanın alınmadığı şekline ise kuru hacamat/kupa tedavisi denmektedir.
Vücutta biriken toksinler, hastalıkların oluşmasında aktif rol oynamaktadır. Genişleyen damarların dışına çıkan bu zararlı maddeler, hücreler arası boşlukta birikir. Kupa tedavisi, uygulandığı bölgede kan akımını artırarak dokularda sıkışmış toksinlerin uzaklaştırılması esasına dayanır.
Sıklıkla sırt bölgesinde belli noktalara tatbik edilen kupa tedavisi, rahatsızlığın hissedildiği bölgelere ve bunların yakınlarına uygulanmaktadır. Yaklaşık yarım saat süren tedavide, terapist kupaları yerleştireceği bölgeleri belirleyip dezenfekte eder.
Alana uygun büyüklükte kupalar yerleştirilip vakumlanır. Birkaç dakika gibi kısa sürede vakumlanan bölgeden kupa kaldırılır ve jilet[1] ile deriye kasların seyrine uygun düşecek şekilde yüzeysel kesiler atılır. Kupa tekrar yerleştirilerek bölgeden gelen kan kupaya çekilir ve boşaltılır. Gerekirse bu işlem birkaç kez tekrarlanır. İşlem tamamlanınca kupa çıkarılıp cilt temizlenir.
İyileşmeyi hızlandırması için kantoron ya da zeytin yağından faydalanılabilir. Hijyenik şekilde kesilerin üstü kapatılır.
Kupa tedavisinde kesileri çok derin atmaya kalkmak, ille de bölgeden çok kan çıkışını sağlamak, kanama durduğu hâlde vakumlamaya devam etmek doğru değildir. Halk arasında bununla alâkalı yanlış tatbikatlar vardır. Kanama ne kadar bolsa, işlemin o kadar başarılı olduğu zannedilir. Hâlbuki hacamatın tesiri, sadece kanın çıkmasıyla değildir.
Yine hacamat esnasında hastadan çıkan kan tariflenirken çok farklı özelliklere sahip bir sıvıdan söz edilir. Sıvı ne kadar kana benzemiyorsa, köpürüyorsa, kupalar yerleştirilen yerden oraya-buraya fırlıyorsa ilâ âhir, kişinin hastalığının şiddetine ve tedavinin başarılı olduğuna hükmedilir.
Kupa terapileriyle alakalı halk arasında zikredilen bu rivayetlerin esas sebebi; işlemin doğru tatbik edilmeyişidir: Kupaları gereğinden fazla ya da az vakumlamak, gerektiğinden uzun ya da kısa süre vakumlu şekilde hastanın üstünde bekletmek, kesileri fazla sayıda ve gereğinden derin atmak, kanama durduğu hâlde hâlâ vakumlayarak kanı çekmeye çalışmak gibi...
Ayrıca uygulamanın hijyenik şartlarda yapılması, hastanın işleme hazırlıklı olarak gelmesi, kupa terapisine mânî bir rahatsızlığının olmaması, tedaviden sonra bir süre hastanın müşâhedesi gibi; şartlara da dikkat etmek gerekmektedir. Hâsılı, basit bir işlem olarak görülen bu uygulamada dikkat edilmesi gereken mühim hususlar vardır.
Bu tedavi nasıl tesir etmektedir?
Ana tesir, kan dolaşımını artırması ve toksinleri vücuttan uzaklaştırması yoluyladır. Kupaların yerleştirildiği bölgedeki damarları uyarma, hücre tamirini destekleme, bağ dokusunu canlandırma, kas gerginliğini azaltarak ağrıyı hafifletme gibi tesirleri vardır.
Ayrıca vücutta hormonları dengelemek, yüksek kan basıncını kontrol etmek, bağışıklık ve sinir sistemini uyarmak ve tedavi sonunda kişinin daha iyi hissetmesini sağlayarak kaliteli bir hayat sunmak gibi faydaları bulunmaktadır. Bilhassa iskelet-kas sistemi ağrılarında, sinir sıkışması problemlerinde tesirlidir. Hipertansiyon, migren, astım, romatizmal hastalıklar, damar yolu tıkanıklıkları, ağrı, iltihaplanma, nefes darlığı, depresyon gibi birçok rahatsızlığın giderilmesinde tesiri bulunmaktadır.
Kupaların akupunktur noktalarına uygulanabilir olması, sindirim sisteminden cilt rahatsızlıklarına kadar, akupunktur ile tedavi edilen hastalıklarda da tamamlayıcı tedavi metodu olarak kullanılmasını sağlamaktadır. Böylece tedavinin etkinliği artmaktadır.
Kupa tedavisinin yan tesiri var mıdır?
Şartlara riâyet edildiği takdirde yan tesirler oldukça az olmasına rağmen hiçbir tedavi metodu için yüzde yüz yan tesirsiz demek doğru değildir. Muhtemel yan tesirler; tedavi sırasında veya hemen sonrasında hastada görülen sersemlik, baş dönmesi, terleme, bulantı, tansiyon düşmesi, çarpıntı ve nadiren baygınlık hissi, hattâ bayılmadır. Bu etkilenmenin genelde sebebi, hastanın bu tedaviye; çok yorgun, uykusuz ve aç gelmiş olmasıdır. Bazen psikolojik sebepler de tesirli olabilir.
İşlemden sonra kupa ile vakumlanan alanlarda ciltte tahriş, hassasiyet, ağrı, mor veya kırmızı lekeler görülebilir. Lekelerin genelde sebebi vakumun gereğinden fazla yapılmasıdır.
Cildin kendini yenilemesiyle, izler, bir hafta-on gün içinde kaybolur. Hijyene dikkat edilmesiyle enfeksiyon gelişme ihtimali zayıftır.
Bazı rahatsızlıklıkların tedavisinde akupunkturla birlikte uygulanabilir.
Kupa Tedavisinin uygun olmadığı durumlar var mıdır?
Organ yetmezliği olanlarda, kalp pili takılı hastalarda, kan pıhtılaşma bozukluklarında uygun bir tedavî metodu değildir. Tatbik edilecek bölgede açık yara, enfeksiyon, yanık-güneş yanığı, cilt rahatsızlıkları vs. var ise uygulama yapılmamalıdır.
[1] Bu işlem için halk arasında “neşter” olarak bilinen “bistüri” de kullanılabilir. Ancak neşterin ucu çok keskin olduğu için dikkatli olmak gerekir. Zira kesiler arzu edilenden derin olabilir.
YORUMLAR