Kadın denilince aklımıza ilk gelenler; güzellik, zarafet, beceri, fedakârlık, sevgi, merhamet, anne, yuvayı kuran, dişi kuş… Hem yapı olarak, hem de ahlâken kadına en nâdide özellikler yüklenmiştir yüce Yaradan tarafından… Annelik vazifesi hasebiyle erkek ve kız çocuklarını yetiştiren kadınlar olduğundan; toplumumuzun mimarıdır onlar… O hâlde dünya sahnesindeki rolleri oldukça önemli…
Bu önemli rollerin başında, tabiî ki annelik gelir. Çünkü Cennet, annelerin ayakları altındadır. Zira her anne, aynı zamanda iyi bir muallim olabilmeli; kendisini her hususta yetiştirmelidir. Vasıflı anne olmanın yolu, fedakâr bir eş ve mükemmel bir ev hanımı olmaktan geçer. Çocuklar, anne ve babasının söylediklerinden çok, yaptıkları ile ilgilenirler; yani onları model alırlar. Onun için öncelikle, bilhassa anneler, kendi karakterlerindeki virüslerden kurtulmalıdır ki; güzel ahlâklı evlâtlar yetiştirebilsinler.
Peki, mükemmel bir hanım ve iyi bir anne nasıl olunur? Kendimizi neye göre değerlendireceğiz? Bu soruların cevabını bulabilmek için Hazret-i Haticetü’l-Kübrâ, Hazret-i Âişe, Hazret-i Sevde gibi Peygamber Efendimiz’in kıymetli zevcelerinin hayatlarına bakmalıyız. Bizim şanlı tarihimiz de pek çok örnek anne modeli ile doludur. Netice itibariyle büyük insanları, büyük anneler yetiştirir. Çünkü anneler, toplumun ilk ve en önemli mektebidir.
Bir hanım ya da anne; yemek, temizlik, dekorasyon, el becerisi, iletişim, eğitim, sağlık, genel kültür, özellikle de mânevî yönden mümkün mertebe uzman olmak zorundadır. Eğer varsa, bu hususlardaki eksiklerini en kısa zamanda telâfi etmeye çalışmalıdır. Nihayetinde toplumun mimarlığı gibi önemli bir işi üstlenmiş durumdadır. Onun fazileti, yetiştireceği neslin fazilet ve üstünlüğü, onun zaaf ve hataları da yetiştireceği neslin hataları olacaktır.
Yeri gelmişken karakterimize bulaşabilecek virüslerin en tehlikelilerinden biri olan gıybet mevzuundan bahsetmeden geçemeyeceğim! Çünkü bu virüsün fert ve toplum bünyesinde açtığı hasarın telafisi zordur. Gıybet eden kişi, kul hakkına girmiş olur. Allah Teâlâ, “bütün günahları bağışlarım; fakat kul hakkı ile karşıma çıkmayın.” buyuruyor.
Gıybet edenler, ancak arkasından konuştuğu kişiye, “Ben senin hakkında şunları şunları konuştum, hakkını helâl eder misin?” deyip; eğer o kişi de hakkını helâl ederse, helâlleşmiş olurlar. Buna ilâveten Allâh’ın affetmesi için de tevbe etmelidirler.
Ayrıca her şey gözümüzle gördüğümüz gibi olmayabilir; insanoğlu ekseriyetle zanları ile konuşur. Bu konu ile alâkalı Yüce Rabbimiz, Hucurât Sûresi’nde:
“Ey îmân edenler! Zandan çok sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır…” buyuruyor. (el-Hucurât, 12)
İnsanız, hepimiz hata yapabiliriz. Bir kardeşimizin nâhoş davranışını gördüğümüzde, onun hakkında orada burada ileri geri konuşmak yerine; kimsenin olmadığı yerde ona neden böyle yaptığını sorup, uygun bir dille hatasını düzeltmesini söylemeliyiz. Bunu yapamıyorsak, en azından günâhını setredip o kardeşimiz hakkında duâ etmeliyiz.
Peki, kendi hatalarımızdan kurtulmak ve özellikle gıybetten uzak durmak için ne yapmalıyız? Her şeyden önce niyetimizi sağlam bir şekilde netleştirmeliyiz:
“-Niyet ettim Allah rızâsı için iyi bir Müslüman anne olmaya!..”
Bu bir başlangıçtır, böyle diyen bir kimsenin son nefesine kadar mesâisi hiç bitmez. “Acaba evim daha düzenli nasıl olur? Temizliğime dikkat ediyor muyum? Çocuklarımla yeterince ilgilenebiliyor muyum, nasıl daha farklı, lezzetli ve sağlıklı yemekler yapabilirim? Yavrularıma güzel dinimizi nasıl sevdirebilirim? Onları hangi eğitim kurumlarına göndermeliyim? Beyim eve gelince huzur buluyor mu?” gibi birtakım sorularla zihni sürekli meşgul olur. Bu yüzden de başkalarının hatasını araştırıp konuşmaya vakit bulamaz.
Unutmamalıdır ki, küçük insanlar kişileri, sıradan insanlar olayları, büyük insanlar hikmetleri konuşur. Cenâb-ı Hak cümlemizi, şahsiyet ve karakterini İslâm ile yoğuran mümtaz hanımlar kılsın. Bize, elimiz, dilimiz ve gönlümüzle İslâm’ın muzaffer yarınlarını şekillendirecek îmanlı nesiller yetiştirmeyi nasip etsin. Bizi, kendi kusur ve hatalarını görüp telâfi etmeye çalışmaktan başkalarının kusurlarını görecek vakti olmayan, yüksek şahsiyet ve güzel ahlâk sahibi büyük insanlar topluluğuna dâhil etsin. Âmin.
YORUMLAR