Kıymetli okuyucu; bu yazının kaleme alındığı tarih itibariyle, 31 Ağustos’ta okullarda uzaktan eğitime; 21 Eylül’de Bilim Kurulu tarafından tavsiye edilen sınıflarda “aşamalı” ve “seyreltilmiş” şekilde (okula gidileceği gün sayısının azaltılması, ders saatinin düşürülmesi vs. tedbirlerle) yüz yüze eğitimin başlamasına karar verilmişti.
Millî Eğitim Bakanlığı, pandemi sebebiyle okullarda uygulanacak eğitim süreci üzerinde çalışırken, Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu da bu sürecin ülke genelindeki yönetimiyle alâkalı olarak çalışmaktadır. Birtakım düzenlemeler yapılmış olsa da, öğrencilerin yeniden sınıflarda yer alacağı yeni eğitim yılı için ebeveynlerin akıllarında:
“-Alınan tedbirler ne kadar etkili olacak? Herkes üzerine düşeni dikkatli bir şekilde yapacak mı? Çocuklarımızı okullara gönderdiğimizde onları nasıl koruyacağız? Okullar açıldığında salgında yeniden artış olur mu? Kronik hastalığı olan öğrenciler okula nasıl devam edecek?”[1] gibi bazı soru işaretleri yer almaktadır.
Toplumun her kademesinde kontrollü bir normalleşme sürecine geçilirken, okulların kapalı kalması da düşünülemez. Ancak salgının hâlâ bitmediğinin farkında olup, kabul etmeliyiz. Şu anda yapabildiğimiz; Covid-19’un bu zamana kadar nasıl seyrettiği ve eski Corona Virüs salgınlarında (SARS ve MERS) bu virüsün nasıl davrandığı üzerinden bir yorumda bulunmaktır. Lâkin yüz yüze eğitimin başladığı tarih geldiğinde ve okullar devam ederken de, salgının seyri, vak’a sayısındaki değişiklikler takip edilerek, hepimiz için en emniyetli kararlar uygulamaya konulacaktır. Bu sürecin başından beri çocuklarımızın eğitimi ve sağlığı için gerekli îtina yetkililerce gösterilmeye çalışılmıştır. Bu sebeple zamanı geldiğinde veliler olarak bu sürecin yönetiminde hem çocuklarımıza ve gençlerimize, hem konuyla alâkalı olarak bütün çalışanlara yardımcı olmalıyız.
Okullarda Covid-19’a karşı alınması gereken tedbirlerin son derece önemli olduğunun hepimiz farkındayız. Zira milyonlarca öğrencinin yanı sıra öğretmenler, çalışanlar ve âileleri de içine alan geniş bir çevre söz konusu... Ancak konuyla alâkalı yapılmış olan yayınlar, okullarda hastalık yayılımının tahmin edilenden çok daha az olduğunu, sadece sosyal mesafeye uymanın, hastalığın yayılmasında ve hastalığa bağlı ölümlerin önlenmesinde okulların kapalı kalmasından daha tesirli olduğunu göstermektedir. Ayrıca okullarda yapılması gerekenler ve alınması zorunlu olan tedbirlerle alâkalı hazırlanan “koronavirüs rehberi” oldukça ayrıntılı olup hazırlık ve çalışmalar, bakanlığın denetimindedir. Yüz yüze eğitime geçildiğinde öğrencilerle birlikte velilerin de yapılanlar ve yapılması gerekenler hususunda okul yönetimleri tarafından bilgilendirilmesi, âileleri bir nebze olsun rahatlatacaktır.
Pandemi’nin âileleri tedirgin ettiği ve bu durumun da yaş gruplarına göre öğrencilere yansıdığı, sır değildir. Büyüklerin kimi zaman paniğe kapıldığı bu ortamda, çocukların sâkin bir şekilde okula giderek tahsillerine devam edebilmeleri için, ebeveyne büyük iş düşmektedir. Çocuklara doğruyu gösterip, örnek olacak onlardır. Anne ve babaların vazifesi, el yıkamanın ve sosyal mesafenin önemini aslâ küçümsemeden ve çocukların, söylenenden çok yapılanları taklit ettiklerini unutmadan, onları endişeye sevk etmeden; okulda, serviste ve diğer ortak kullanım alanlarında nasıl davranmaları gerektiği hususunda onları doğru bilgilerle aydınlatmak ve böylece hem kendilerini hem çevrelerini korumalarını sağlamaktır.
“Maske, mesafe ve hijyen kuralları” her alanda geçerlidir. Çocukların günün belirli bir saatini okulda geçirip de mesafeyi sürekli korumaları kolay değildir. Özellikle küçük yaş gruplarında... Ancak bu konuda öğretmenler ve diğer okul personeli onlara yardımcı olacaktır.
Geçen sene bu vakitlerde hiçbirimiz, bütün dünyanın gözle görülmeyecek kadar küçük bir varlık sebebiyle zorlu bir mücadeleye gireceğini, onbinlerce insanın bu salgın sebebiyle öleceğini, ekonomik güçlerin yer değiştireceğini, çocuklarımızın evlerde ve ekran başlarında okula devam edeceğini, sevdiklerimizle bir araya gelemeyeceğimizi, maskesiz dışarı çıkamayacağımızı bilmiyorduk!..
Pandemi sürecinden önce bizim çocuklarımız rahat rahat okullarına giderken, bazen düşünmeden kaynakları israf ederken, belki bizler de olup bitenleri çok umursamadan gezmelerimizi, tatillerimizi ve eğlencelerimizi yaparken, dünyanın dört bir yanında nice kardeşimiz; açlıkla-susuzlukla, nicesi kıtlıkla-kuraklıkla, nicesi maddî imkânsızlıkla, nicesi de savaşla mücadele vermekte, üstelik bu zorluk ve sıkıntılar içinde hayatını ve eğitimini idâme ettirmeye çalışmaktaydı.
İnsan tabiatı icâbı, rahat içinde iken zorluk ve sıkıntıya mâruz kalanların hâlini idrâk etmekte zorlanmaktadır. Atalarımız, “Tok, açın hâlinden anlamaz!” diyerek bu konuyu özlü bir şekilde ifâde etmişler. Hâlbuki mü’min olmanın gereği, “kardeşlerimizin derdi ile dertlenmek”, “komşumuz açken, tok yatmamaktır!”[2]
Şimdi bizler de virüsle savaşarak bir imtihan vermekteyiz! Mâruz kaldığımız hâdiseye ibretle bakmak zorundayız. Bu durumdan gerekli dersleri çıkarmalı, sahip olduğumuz nîmetlerin kıymetini takdir ederek şükründen gâfil kalmamalı, mazlum ve muhtaç kardeşlerimizin derdiyle ve ihtiyaçlarıyla elimizden geldiğince ilgilenmeye çalışmalı, virüsle mücadeleden başarılı çıkabilmek için, tedbir ve vazifelerimiz hususunda gevşeklik göstermemeliyiz.
Yarının bugünden daha zorlu geçmemesi için:
“-Aman canım, bana bir şey olmaz, benden de kimseye zarar gelmez!” demeyelim.
Aylardır yoğun bir gayretle bu mücadeleyi büyük fedakârlıklarla yürüten sağlık çalışanlarının emeklerini zâyi etmeyelim. Virüsle ve salgınla mücadele henüz devam etmekte olduğundan her birimiz; zaafa düşmeden, üzerimize düşeni yapmaya çalışalım. Bu sıkıntılı süreci hep birlikte atlatacağımızı unutmayalım.
[1] Kronik hastalığı olan öğrenciler, durumlarına ilişkin e-Nabız Sistemi’nden veya Sağlık Bakanlığınca belirlenecek diğer usullerle alacakları belge ile okul müdürlüklerine başvurmaları hâlinde, eğitim faaliyetlerini Covid-19 salgını süresince uzaktan eğitim ile sürdürebileceklerdir.
[2] Hadîs-i şerîflerde şöyle buyrulmuştur: “Mü’minlerin derdiyle dertlenmeyen bizden değildir.” (Hâkim, IV, 352; Heysemî, I, 87), “Komşusu açken tok yatan mü’min değildir.” (Hâkim, II, 15)
YORUMLAR