Ali bin Ebî Tâlib’den -kerremallâhu vecheh- nakledildiğine göre, Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
“(Kendi döneminin) en hayırlı kadını Meryem’dir. Hatice de (kendi döneminin) en hayırlı kadınıdır.” (Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr, 20)
* * *
Cenâb-ı Hak, Kur’an-ı Kerîm’de mü’min veya kâfir çeşitli insanların isimlerini zikreder. Bu insanlar içerisinde ismi doğrudan zikredilen tek hanım, Hazret-i Meryem’dir. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in annesinin ismi bile Kur’ân-ı Kerîm’de yer almazken, Hazret-i Meryem’in isminin, hem de defalarca zikredilmesinin elbette pek çok hikmeti vardır.
Kadınlardan peygamber gelmemiştir. Lâkin tarih boyu, tevâzu, iffet ve kâmil îman sahibi hanımlar olagelmiştir. Bunlardan biri de birçok kerameti bulunan Hazret-i Meryem’dir. Kur’ân-ı Kerîm, Hazret-i Meryem’e Kitâb-ı Mukaddes’te bahsedildiğinden daha fazla yer verir. Hıristiyanlar, Hazret-i Meryem’i -hâşâ- “Tanrı doğuran, Tanrı Anası” olarak görürlerken, İslâmiyet “iffetli” ve “sıddîka” bir kadın olarak kabul eder. Hıristiyanlıkta Hazret-i Meryem, Hazret-i Îsâ -aleyhisselâm-’ın doğumu sebebiyle değer bulurken, İslâmiyet, Hazret-i Meryem’i “bütün kadınlara örnek bir kadın” olarak takdim eder.
İslâm âlimleri, Hazret-i Meryem’in hayatındaki ayrıntılar yerine, onun verdiği mesaja odaklanmışlardır. Zira o, müslüman kadınlar için “rol-model” oluşturan üstün bir şahsiyettir. Hazret-i Meryem, İsrâilî soydan gelmesi yönüyle de üç dînin ilâhi mesajını sembolleştiren, vahyin yalnız bir ırka ya da kavme ait olmadığını gösteren mümtaz bir şahsiyettir. Bu yazı dizisinde, İslâm’da ve Hıristiyanlıkta önemli yeri olan Hazret-i Meryem’den bahsedeceğiz.
İmran Âilesi ve Hazret-i Meryem’in Soyu
“Şüphesiz Allah, Âdem’i, Nûh’u, İbrahim âilesini (soyunu) ve İmran âilesini (soyunu) birbirinden gelmiş birer nesil olarak seçip âlemlere üstün kıldı. Allah, her şeyi hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” (Âl-i İmrân, 33-34)
Kur’ân-ı Kerîm’de Hazret-i Meryem’in babasının adının “İmrân” olduğu bildirilmektedir. Tahrîm Sûresi, 12. âyette de “İmrân’ın kızı Meryem” ifadesiyle Hazret-i Meryem’in babasının İmrân olduğu açıkça vurgulanır. Hazret-i Meryem’in babası İmrân bin Matan (veya Masan)’ın soyu, Hazret-i Dâvûd -aleyhisselâm-’a dayanmaktadır. Kur’ân-ı Kerîm’de Hazret-i Meryem’in babasının adı açıkça geçmekte ve bir sûreye ad olmakta iken annesinin adı dolaylı olarak; “İmrân’ın karısı” şeklinde yer alır.
Rivâyetlere göre, annesi, Fâkûz’un kızı Hanne’dir. Hanne, kısır bir kadındır. Bir gün ağaçta gagasıyla yavrusunu besleyen bir kuş görür ve çocuğu olmasını arzulayarak Allâh’a duâ eder. Cenâb-ı Hak, duâsına icâbet buyurur ve hâmile kalır. Bunu anlayınca Allah Teâlâ’ya şöyle duâ eder:
“Hani, İmrân’ın karısı, «Rabbim! Karnımdaki çocuğu sırf Sana hizmet etmek üzere adadım. Benden kabul et. Şüphesiz Sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin.» demişti. Onu doğurunca, Allah, ne doğurduğunu bilip dururken: «Rabbim! Ben onu kız doğurdum. Oysa erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Kovulmuş şeytana karşı onu ve soyunu Senin korumanı diliyorum.» dedi.” (Âl-i İmrân, 35-36)
Hanne o dönemin yahudi âdetlerine göre bir adakta bulunmuş, doğacak çocuğu mâbed hizmetine adamıştı. Lâkin kız çocuk dünyaya getireceğini düşünmemişti. O dönemde yalnız erkek çocuklar mâbede adanmaktaydı. Yıllar sonra dünyaya getirdiği tek evlâdını mabed hizmetine adayarak büyük bir fedakârlık yapmıştı Hanne… Hazret-i Meryem’in babası İmrân ise, henüz evlâdı doğmadan evvel vefat etmişti. (Devam edecek.)
YORUMLAR