(Amerika’daki Melek Abla’ya, Macaristan’daki Halime Abla’ya ve kardeşime ithafen..)
“Kardeşim!” diyorum karındaşımdan öte… “Kardeşim!” diyorum kendimi bildiğimden öte… “Kardeşim!” diyorum candan özge… Hem bir anne, evlâdının kardeşi değil midir? Sadece kan bağı değildir bizi birleştiren, bir de kardeşlik bağı vardır. Bahse konu olan kardeşlik, karındaşlıktan daha ötedir.
Kardeşlik Yaratan’ın bakışıyla sevmektir.
Kardeşlik, yalnızca aynı sevgiyi paylaşmak değildir; sevgiyi onurlandırmaktır. Yağmurun getirdiği rahmet gibi biri birine rahmet olmaktır.
Kardeş duygular, Peygamber sünnetidir.
Kardeşlik Habîb-i Ekrem’in pırıltısını almak için, göz göze salât ü selâm getirmektir. Ondört asır sonrasına uzanan bir vefâdır kardeşlik, O’ndan kalan bize…
Kardeşlik “bir” yerine, “bin”ler olmaktır. “İyyâke na’büdü” derken, yürek safında milyonları kucaklamaktır, asla kaybetmemektir sevgi bağını!.. Ümmet olmak kardeşliğini yaşamaktır, her Fâtiha’da... Fâtiha’ya yazılan kutsî kardeşlikten gayrı düşünmemektir.
Her gün kırk kere bunun sözünü verip “sâhibu’l-vefâ” olmaktır kardeşlik.
Susuzluktan kavrulan dudaklar su isteyince, susayan kardeşini kendine tercih eden Hâris, İkrime gibi kavruk bir nefesle Allâh’a can sunmaktır. Ortada üç şehit beden, bir de su kalmıştır. Çöle hayat verecek olan, bu bir testi sudur.
Kardeşlik, mâtemlerin civârını mesken seçmektir. Yamalı elbiseyle gezen Peygamberler Sultanı’nı hatırlayıp dam altlarında, yıkık vîrânelerdeki mahcup edâlı gariplere gönülden sıcacık “Kardeşim!..” diyebilmektir. Gözyaşlarını silmektir, çıplak el ve ayaklarını gönlüne koyup muhabbet ateşiyle ısıtabilmektir.
Bir teselli olmaktır, bir teselli olmak!.. Dert ortağı arayanların sığınağı olmaktır, Hazret-i Ali gibi... Buyuruyorlar ki:
“–Şu iki şeye sevindiğim kadar hiçbir şeye sevinmem. Bir kardeşimin sıkıntısının benim vesilemle düzelmesi, derdi olan kimsenin gelip benden yardım istemesi…” (Ali el-Muttakî, VI, 598/17049)
Fırtınalı denizlerde sığınılacak bir liman olabilmektir.
Kardeşlik, elinde vereceğin bir şeyin kalmasa da gönül alıcı bir söz söylemektir. Bir tebessümle hüznünü dağıtabilmektir kardeşinin...
Bombalar kucağında, yanarken ocaklar; sofrada her lokmayı sorgulamaktır. Lezzeti bırakıp, karın tokluğuna yaşamaktır.
İnce ruhların süzgeçlerindeki rikkat gibi en kibar cümlelerle seslenmek, yüreklerini şenlendirmektir “kardeşim” dediğinin.
Kardeşlik, gördüğü hatayla muâheze edenlerden olmak değil, hata gördüğünde kendi kalbine dürbün çevirenlerden olmaktır.
Kardeşinin ayıbını örtmektir. Çoğu zaman sükûnetle, celâlli bir bakışa veya inciten bir söze aldırmadan sükût edebilmektir. Çünkü ardında nedâmetin getirdiği yakınlık vardır. Yüreğe çöreklenecek sû-i zanlara karşı bir kal’a gibi durabilmektir, kardeşlik…
Kardeşlik; ayağına bassa da kardeşin ayağının altını incitmek sancısını çekmektir.
Kardeşlik, saydam bir bakışla art niyetsiz görmek, her gördüğünü hayra yormaktır sonra…
Kardeşinin gafletini körükleyen bir dev aynası değil, hataları hayra tebdîl eden bir pusula olabilmektir. Bazen gözden düşen sözler vardır. Kardeşin kardeşe dili uzanmaz, ama olur ya bazen dil, yılan olup soktuğunda, dudaklarından kan aksa da zehri yutup, gülebilmektir.
Sevincinin zirvesinde, elindeki balonları gökyüzüne bırakan, hayal ülkesinin mutlu sevimli çocukları gibi heyecanı dorukta yaşamaktır.
Kardeşin, kardeşe heyecanı vardır. Bir başkadır paylaşmanın tadı. Kullukta kardeşlik, hizmette kardeşlik başkadır.
Nurlu gecelerde, semânın altında yıldızlara göz kırpmaktır kardeşlik!..
Biri birini tanımadan, kalplerin bağlılığıdır kardeşlik. Tanımadan sevmektir.
Kardeşlik, en gözde sarayların içinde bir çift gözü özlemektir.
Kardeşlik, satırlarda tutuşan hasretin ateşiyle çöller geçip okyanuslar aşmaktır.
Bir mânâ yolculuğuna çıkmaktır, aslında kardeşlik. O yolculukta sâlih bir yoldaş olmaktır. Mûsâ -aleyhisselâm- gibi yürürken sırlı bir sefere, Yûşâ bin Nun gibi o sırra fedâ olmaktır.
Kutlu hicret yolcuları gibi, yokluk içre bir azîz lokmayı paylaşmaktır.
Saçına ak düşende, fâniliğin koynuna usulca sokulurken, sonsuza uzanan saâdete ermek için beraber Allah rızasını aramaktır her köşede…
Kardeşlik karındaşımdan öte. Ana, baba, özge yârim... Ama kardeşlik candan ziyâde!..
Allah Rasûlü buyurur ki:
“–Kıyamette kardeşlik candan özge! Herkes telâş içindeyken, evlât medet umunca ana-babasından, onlar bir o yana, bir bu yana kaçışırlar. O zaman sâlih bir kardeşi, kendi sevaplarını bağışlayıverir kardeşine; ben yandım, sen yanma!” diye... Allah, kendi uğruna fedâ edilen canlara, cennetini gösterir.
“Kardeşim” diyorum, karındaşımdam öte!..
“Kardeşim” diyorum kendimi bildiğimden öte…
“Kardeşim” diyorum candan özge, candan ziyâde…
YORUMLAR