KİTAP TANITIMI
Bu ay, size dergimiz yayın kurulundan ve en beğenilen yazarlarından Halime Demireşik’in kaleminden çıkmış 4 ayrı kitabı tanıtacağım. Her biri, birbirinden farklı konu ve tarzlarda olan bu kitaplar, sımsıcak üslûbu, bilgi ve duygu yoğunluğu ile okuyanları sarıveriyor. Bir çırpıda okuyup bitiriyorsunuz.
Halime Demireşik, 144 sh., Sultantepe Yayınları
İlk kitabımız, “Kalbimiz Aşk Ateşinde”… Aslında Şebnem Dergisi okuyucuları, bu kitabı, “Bir Genç Kız Uyanıyor” başlığı altında başlayıp devam eden “Yaşanmış Öyküler” serisiyle tanıyor. Ancak daha önce dergimizin 92. sayısında, Selime Akburç’un Halime Demireşik ile yaptığı röportajdan da anladığımıza göre, bu kitapta, dergide yayınlanmamış bölümleri var. Dokuz bölüm dergide neşredilmiş, son üç bölüm ise sadece kitapta yer alıyor. Yine o röportajda Halime Hanım, kitabını şu cümlelerle takdim ediyor:
“Bizzat gördüğüm, yaşadığım veya tanıdıklarımın başından geçen hâdiseleri hikâye şeklinde anlattığımda insanlar bunlardan çok etkilendiler. Çeşitli vesilelerle bana ulaşarak duygu ve düşüncelerini anlattılar. Biraz da onların bu teşvikleri beni hikâye yazmaya sevk etti. Ancak zaman zaman ilâhî bir ilham beklediğim, kalemimin kuruduğu zamanlar da oldu. Ama daha önemlisi, hikâyelerin başta da işaret ettiğim gibi “yaşanmış” olması… İbret alınacak ve hikâyeleştirilecek “yaşanmış” hâdiselerle karşılaşmayınca, “hikâyelere” biraz ara vermiştim. Uzunca bir ayrılıktan sonra, yaşadığım ve gördüğüm hâdiseler birikti ve onları parça parça hikâyecikler yerine, bir roman kurgusu içinde işleyerek yazmaya karar verdim ve “Bir Genç Kız Uyanıyor” serisi böyle çıktı.”
Belki de bu “roman”ı, farklı kılan, bir yüzünün hayata bakması… Halime Hanım, hedef kitlesi ile ilgili de şunları söylüyor:
“Benim hedef kitlem, özellikle 15-25 yaş arası genç kızlardı. Birçok okulda takip edildiğini, rehberlik saatlerinde okunduğunu, genç grup ve sohbetlerinde heyecanla beklendiğini, gerek maille, gerek de telefonla arayıp bildirme inceliğinde bulunan okurlarımız, bu yazılarımı bir kitap hâline getirmeye sevk etti beni…”
Kitap hakkında genel bir bilgi almak isteyen okuyucularımızı, öncelikle bu röportaja, ardından da Âmine’nin hayatından yaşanmış hikâyeler sunan “roman”a davet ediyoruz.
Halime Demireşik, 128 sh., Sultantepe Yayınları
Halime Demireşik’in aynı tarzda, “yaşanmış hikâyeler” formatında yazdığı bir kitap da “İffetli Evler”… İçinde tarihimizden ve yaşadığımız çağdan yakalanmış karelerle, “kader” ve “insan” ekseninde hayat sorgulanıyor.
Her şey ilâhî bir kaderle yazılmış büyük bir senaryo… İnsana bu senaryoda biçilmiş roller var. Herkes, rolünü kendi iradesiyle oynuyor. Kiminin hayatı “ibret”, kiminin hayatı “örnek” alınmak için… İnsanlar da tıpkı omuzlarımızda yer alan “kirâmen kâtibin” melekleri gibi, kendilerinin ve etrafındakilerin şâhidi…
İşte Halime Hanım, kitabına bu perspektiften bakarak başlıyor ve bizi, yaşadığımız çağın insanlarına şahit kılıyor. Bu kitabın sayfaları arasında Hazret-i Belkıs’tan, Hazret-i Fâtıma’ya, Ekmekçi Fatma Teyze’den Dağıstanlı Cemile’ye, Emânetçi’den Rumeysâ’ya birbirinden farklı, ibret ve örnek dolu onlarca yaşanmış hayat hikâyesine konuk oluyorsunuz.
Kitabın ilk baskısı, 2014 yılı Mart ayında, ikinci baskısı da bundan iki ay sonra yapılmış.
Halime Demireşik, 232 sh., Sultantepe Yayınları
Bu kitaba, “Sadırdan Satıra” diyerek başlıyor Halime Hanım ve şöyle devam ediyor:
“…Kıymetli okuyucu! Bu satırlar, sanatkâr bir dille ve bir sanat iddiâsıyla yazılmış değildir. Bu satırlar, bir ihtiyaçtan ortaya çıkmış, âdeta sevk-i kaderle tâyin edilmiş bir vazifedir. Yaşadığımız dünya şartları ve Müslümanların hâl-i hazırdaki manzarası, her hisli yürek gibi bizi de derinden etkiledi ve etkilemeye devam ediyor. Onların yaralarına merhem olmak, gözyaşlarını silmek, gönüllerine ulaşmak, yüzlerinde bir tebessüm, kararmış kalplerine az da olsa bir ışık hüzmesi olabilmek için kalemi elimize aldık. Ve bir tahdîs-i nîmet olarak, yazdıklarımız, insanların gönlünde aksini buldu. Bu uçsuz bucaksız âlemde, sesimize yankılar geldi. Boşlukta olmadığımızı, boşluğa yazmadığımızı anladık, hissettik.”
Daha sonra Şebnem Dergisi’nde bu yazılar yayınlandıkça okuyuculardan gelen tebrik ve teşekkürlerden örnek vererek, bu yazıların süreli bir derginin sayfaları arasında yok olmaması için bir kitap hâlinde neşredildiğini hatırlatıyor.
Kitapta iki ana bölüm var. Birinci bölüm, “İbâdet dünyamız” başlığı altında… Gençlikte ibadet, namaz, oruç, kurban, hicret ve benzeri konulardaki yazıların ardından gelen diğer bölüm “Âilede Hak ve Vazifeler”… Bu bölümde de, âile ve hizmet, eşlerin birbirine ve çocuklarına karşı vazifeleri, haklar ve sorumluluklar anlatılıyor.
Kitabın merkezine “gönlü” alan yazar, gönle şu mânâları yüklüyor:
“Gönül, insana verilmiş en büyük hazinedir. Çünkü gönül, insanın sırrı; insan da Rahman olan Allâh’ın sırrıdır. Allâh’ın binbir esmâ ve sıfatının tecellî ettiği insanın özü ve merkezi gönüldür. Zirâ gönül, nazargâh-ı ilâhîdir. Yani Cenâb-ı Hakk’ın her an nazar ettiği bir kıymet odağıdır. Bu hâliyle o, hem hikmet ve esrarın merkezi, hem niyet boyutunda iyilik ve kötülüğün başlangıç noktası ve hem de son muhâkeme ve kararın verildiği nihâî mahkemedir.
Her gönül, ayrı bir definedir. Kimi lebâleb inci-mercanla doludur; etrafa bu güzellikleri saçar durur. Kiminin hazinesi ise, yıkık dökük harâbeler altında, sadece meraklısına “merhaba” der. Kimi gönül de, toprak altında gün ışığını bir an bile göremeden çürüyüp giden hazineler gibi, kendi kendine yanıp sönen bir mum olur. Yerini, zamanını ve muhatabını bulamaz. Konuşamaz, konuşsa anlaşılamaz.”
Halime Demireşik, 232 sh., Sultantepe Yayınları
Son kitabımız, sonradan Müslüman olmuş din kardeşlerimizi anlatan bir kitap… İslâm’ın bu ümit ve gayret çağında, yeni bir baharın müjdecileri gibi, İslâm’a yüreğini ve hayatını açan, her biri ibretlerle dolu hidâyet öykülerinin derlendiği bu kitapta, dünyanın dört bir tarafından Müslüman olan kimseler anlatılıyor. Moğolistan’ın bozkırlarından Rusya’nın soğuk dünyasına, Macaristan’dan Afrika’ya, Azerbaycan’dan Fransa’ya, Bosna Hersek ve Arnavutluk’tan Jamaika ve Amerika’ya, hattâ Avusturya kıtasına kadar dünyanın farklı kültür ve coğrafyalarından insanların nasıl İslâmiyet’le tanıştıkları, İslâm’da ne bulduklarına yer verilmiş. Özetle hidâyetin bir “nasip” işi olduğu kadar büyük bir “gayret” ve “emek” işi olduğunun altı çizilmiş.
İslâm’ı baba ve dedemizden gördüğümüz için fazla farkında olmadığımız birtakım üstünlük ve güzelliklerini bize de hatırlatması düşüncesiyle bu kitabın, benzerleri gibi, her birimizin ufkuna ve gönlüne bir şeyler katacağına inanıyoruz.
Kitabın ikinci bölümünde de yazarın Endonezya (Açe), Bosna-Hersek, Azerbaycan, Arnavutluk gibi farklı ülkelere yapmış olduğu gezilerle ilgili notlar ve hatıralar var.
YORUMLAR