Haydi! Hep beraber doğum günümüzü kutlayalım. Bütün kâinatın doğumu, kutlu doğum geldi. Âlemlere rahmet peygamberi Muhammedt Mustafa -sallallahu aleyhi ve sellem-’in dünyayı teşrif yıldönümü… Ümmeti olmakla şereflendiğimiz biricik örneğimiz, yol göstericimiz, güzel ahlâk numunesi Peygamberimiz’in doğum günü… Mevlid Kandili…
Yüce Rabbimizin “Habibim; Sen olmasaydın, Sen olmasaydın bu âlemi yaratmazdım” hitabının muhatabı, iki cihan serveri Muhammed Mustafa -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in doğumu… Böyle bir doğum, her şeyden ve herkesten önemlidir. Kendimizin, çocuklarımızın, arkadaşlarımızın, yakınlarımızın doğduğu günü hatırlayıp, kutlamayı bırakalım; insanlığın doğum tarihi tek ve değişmez. Müslümana yakışan, yalnızca o vakit doğum günü kutlamak…
Peki, nasıl kutlayacağız doğum günümüzü? Pastalarla, mumlarla mı? Elbette hayır! Biz, “İbadetlerinizi bile yahudi ve hıristiyanlar gibi yapmayın!..” buyuran bir peygamberin ümmetiyiz. O hâlde bizim kutladığımız doğum günü de farklı olmalı, Müslümana yakışır şekilde olmalı…
Öncelikle o gün, Peygamber Efendimiz’i daha çok sevdiğimizi belli edecek şekilde kutlamalıyız. Farkında olmadan yaptığımız en büyük israflardan birisi de “sevgi israfı”dır. Layık olmayan insan, eşya ve varlıklara duyduğumuz gündelik, basit ve çoğu kere de menfî sevgilerle yüreğimizi köreltiyoruz. Hâlbuki beşerin fıtratında vardır, Allah ve peygamber muhabbeti...
O hâlde Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i nasıl seveceğiz? Bu sevgimizi nasıl ifade edeceğiz? Aslında az çok her Müslüman’ın yüreğinde Peygamberimiz’in muhabbeti vardır. Fakat her şeyden çok, hatta kendi canımızdan daha çok onu sevmeliyiz: Sevmek tanımakla olur; insan bilmediğinin düşmanıdır. Çocuklarımız, birçok kimsenin hayranı olabiliyorlar, çünkü onları daha çok görüyor, daha çok tanıyorlar. Evimizde, Peygamberimiz’i sevdirecek, O’na hayranlık uyandıracak kadar çok anlatıyor muyuz? Biz ne kadar tanıyoruz, tanıtıyoruz, ne kadar O’nun gibi yaşıyoruz?
Yaptığımız her işte, attığımız her adımda; “Acaba Allah Rasûlü nasıl yapardı?” Oturuşumuz, kalkışımız, yememiz, içmemiz, evimiz, eşyamız… Onun istediği, beğendiği ve tavsiye ettiği gibi mi? O’nun “şükreden bir kul olabilmek için” sık sık îfa ettiği namazların bizim gündelik hayatımızda ne derece yeri var?
O Güzeller Güzeli’nin hayatında, hepimiz için örnekler var. Cenâb-ı Hak “Habibim!” diye hitap ettiği âlemlere Rahmet Peygamberi’ne; bizim ümmet olarak yaşadığımız ve yaşayacağımız her şeyi yaşatmış. Fakirlik, zenginlik, öksüz ve yetim kalma, yurdunu terk etmek zorunda olmak, zorluktan sonra kolaylık, sıkıntının ardından ferahlık, evlat acısı, savaş, açlık vs. vs… Her insan, Peygamber Efendimiz’in hayatında kendisinden bir şeyler bulur. O hâlde bütün söz ve davranışlarımızda sünnet-i seniyyeyi yaşama gayreti içinde olmalıyız. “Kişi, sevdiği ile aynîleşir, onun yansıması gibi olur.” Biz de O Âlemlerin Efendisi’ni ne kadar tanır ve ne kadar seversek O’na benzemek için o kadar gayret içinde oluruz.
Bizler de mademki O’nun ümmeti olmakla şereflendik; haydi, hep beraber doğum günümüzü, yani “Mevlid Kandili”mizi kutlayalım.
Peygamberimiz’in dünyaya gelişinden duyduğumuz sevinç hürmetine; sevdiklerimizle hediyeleşelim. Gönlümüzü O’nun muhabbeti, günümüzü O’nun sünneti ile süsleyelim. Bu özel günün hürmetine hep Peygamber Efendimiz’den bahsedelim. O’nu tanıyıp, tanıtalım. Onun yaptıklarını yapalım, sakındıklarına da muhalefet edelim.
Ey Rabbimiz, her yıl, bu mübârek Mevlid Kandili münâsebetiyle yüreğimizdeki Peygamber muhabbetini biraz daha artır. O’nu bizden haberdar kıl ve O’nu bize şefaatçi eyle; bizden şikâyetçi eyleme. Ümmeti olmakla şereflendiğimiz o gül Peygamberimizin örnek ahlâkından hisseler alan kimseler arasına bizleri de dâhil eyle. Âmin.
YORUMLAR