Asırlar boyunca Peygamber Efendimizin:
“İstanbul, mutlaka fetholunacaktır. Onu fetheden kumandan, ne güzel kumandan; onu fetheden asker, ne güzel askerdir!..” müjdesine nâil olmak üzere pek çok Müslüman bu güzel şehre gönül vermişti. Onu fethetmek, onu fetheden bir orduda yer almak için Peygamber Efendimizin mihmandarı Hâlid bin Zeyd Ebû Eyyub el-Ensârî Hazretleri başta olmak üzere birçok güzîde sahabe İstanbul surlarına kadar gelmiş ve bu uğurda canlarını fedâ etmişlerdir. Şu an Edirnekapı ve Eyüp civarında medfun, kabirleri bilinen onlarca sahabe vardır. İşte onların bu kadar büyük bir aşk, vecd ve heyecânla tâlip oldukları bu nebevî müjde, bizim ecdadımıza nasib olmuştur.
Onu fetheden askerler ki, “Bugün şehid olma sırası bize gelmiştir.” diyerek düşmanın kale burçlarından döktüğü kızgın yağlarla kavrulmayı göze almışlar ve heyecanla ileriye atılmışlardır. Niceleri, gözlerinin önünde ağır bir şekilde yaralanmış, niceleri şehid olmuş; ama gözlerinin önünde şâhid olmuş oldukları bu acı manzaralar, onların sadece şehâdet aşklarını körüklemiştir.
Onu fetheden öyle bir kumandan vardır ki, çocukluğundan itibaren tek gâyesi, tek hayali; İstanbul olmuş. Gerek dînî tahsil, gerek dünyevî ilimlerle ilgili tahsil ve gerekse lisan ilimlerindeki muvaffakiyetini, bir Allah dostuna bende olarak zirveye ulaştırmıştır. O, ilim âşığı bir talebe, Hak âşığı bir derviş, top döktürecek kadar dâhî bir mühendis, karadan gemi yürütecek kadar firaset ve dirâyet sahibi bir komutan, İslâm’ın şefkat ve güler yüzünü müslim-gayr-i müslim bütün dünyaya gösterecek bir yiğit ve Peygamber müjdesine nâil olan eşsiz bir komutandı.
Fâtih Sultan Mehmed deyince, Akşemseddin; Akşemseddin deyince Fâtih Sultan Mehmed akla gelir. Akşemseddin’in verdiği telkin, tavsiye, tesellî ve işaretlerle Fâtih Sultan Mehmed’in azmi bilenmiş, gayreti ziyadeleşmiş ve bakışları, ufukları deler hâle gelmiştir. İstanbul’un surlarını, Akşemseddin’in irşadı ve Fâtih Sultan Mehmed’in ısrarı delmişti.
Bir taraftan İstanbul fethine iştirak eden askerler, diğer taraftan en samimi niyetlerle fethe iştirak eden duâ erleri ve kilometrelerce öteden himmetleriyle savaşa müdahale eden erenler; bu mübârek şehrin fethini mümkün kılmışlardır.
Cenâb-ı Hak, nice şehid kanıyla sulanan bu mübârek mekânlara lâyık olmayı, onlardan gereği gibi istifade etmeyi cümlemize nasib eylesin.
Peygamber Efendimizin müjdesine mazhar olmuş bu toprakları, İslâm ümmetine “vatan” kılan bütün şehid ve gâzilerimizi rahmetle yâd ediyoruz. Rabbimiz, mekânlarını cennet eylesin. Bizleri de cennette onlara refik eylesin. Onların gönül âleminden, şehâdet ufkundan; Allah’a ve Rasûlullah’a duydukları muhabbetten bizlere de hisseler nasib eylesin. Âmin.
YORUMLAR