Allâh, Hazret-i Âdem’i yoktan var ettikten sonra kendisinden huzura kavuşacağı bir hanımı da yaratmıştır. İnsanoğlunun çoğalmasını bunlar vasıtasıyla takdir eden Allah Teâlâ, erkeklerle kadınlar arasına bir takım hak ve vazifeler koyarak, iki tarafın da fıtratına uygun yaşamasını emretmiştir.
Şüphesiz bu hak ve vazifelerin en önemlilerinden birisi de “nikah”tır. Nikah birbirine tamamen yabancı iki farklı cinsten insanın arasında meydana gelmekte ve ikisini yine dünyanın birbirine en yakın iki insanı kılmaktadır. İslâm, nikaha ulvî bir mânâ ve mes’ûliyet yüklemiştir. Nikah sayesinde kadının yeme, içme, barınma ve benzeri her türlü ihtiyacı kocasının sorumluluğuna bırakılmıştır. Âileyi inşâ mes’uliyeti ise kadına tahsis edilmiştir.
İslâm’da evlilik, geçici bir menfaat veya zevk üzerine kurulmamıştır. İki tarafın anlayış ve olgunlukla meydana getirdiği ve sevgi-saygı temelleri üzerine kurulan yuva, toplumun en güzîde varlığı olan “insanı” ortaya çıkaracak, ihtiyaçlarını temin ederek, onu cemiyetteki mukaddes vazifelerine hazırlayacaktır. Böylece aile, toplumun en küçük, fakat en vazgeçilmez yapı taşını oluşturacaktır. Onun sarsılmasına yol açacak (zina, iftira vb.) her türlü tesir, İslam tarafından yasaklanmış ve bu hususta çok sıkı tedbirler alınmıştır.
Kısaca anlattığımız şekliyle bu kadar değerli olan “nikâh” ve “âile” müessesesi için, bazıları câhilâne, bazıları da maksatlı olarak ileri geri konuşmaktadır.
“İslâm’ın niye çok evliliğe izin verdiği” ve “Hazret-i Muhammed -sallallâhu aleyhi ve sellem-’in pek çok kadınla niçin evlendiği”, “yoksa İslâm’ın, kadını hiçe mi saydığı” tarzında birtakım suâller, hep bu bilgisizlik ve art niyetten kaynaklanmaktadır. Burada önce kısaca İslâm’ın niye birden fazla kadınla evlenmeye izin (teşvik değil zarûreten müsaade) verdiği üzerinde durduktan sonra; Peygamber Efendimiz’in birden fazla evliliğinin sebepleri üzerinde durmak istiyoruz:
İslâm’da Birden Çok Evliliğe İzin Verilmesinin Sebepleri
*Evvelâ şunu ifâde etmek gerekir: çok evliliği, İslâm başlatmamıştır, sınırsız sayıda kadınla evliliği benimsemiş bir düzeni belli sınırlamalara tâbî tutmuştur.
Bilindiği gibi Arabistan’da veya dünyanın diğer ülkelerinde Peygamber Efendimiz’den önce (câhiliye devrinde) sayısız kadınla birlikte olma imkânı vardı. Bunlar bazen herkesin bilgisi dahilindeki onlarca kadınla evlilik, bazen satın alınan câriye yoluyla veya gayr-i meşru sayısız ilişki (zinâ) yolları ile yapılmaktaydı. Bu durumdan fıtraten bozulmamış insanlar rahatsız olmakla birlikte, umûmî gidişe karşı durulamıyordu. (İslâm’ın bu vasfını diline dolamış batılıların yaşadığı hayat ve âilevî durumları hâlâ çok farklı değildir.)
*Dört kadınla evlenebilmek bütün mü’minler için bir “emir” değil, bazı durumlarda tanınmış bir hak ve “izin”dir (Ruhsat).
İnsanlar binbir türlü hal ile karşılaşabilmektedir. Bazen erkeğin şartları, bir evlilikle yetinemeyecek şekilde olabileceği gibi, bazen de kadının çeşitli sebeplerle (felç, bir kaza neticesi sakatlık, devamlı hastalık, güçsüzlük, vb.) âile hayatını devam ettirebilmesi birtakım sıkıntılara sebep olabilir. Bu durumdaki bir âileyi yıkıp, belki birbirini seven eşleri yalnızlığa itmek veya mevcut çocukları sahipsiz bırakmak; insânî bir yol değildir. Yine iki kişi arasındaki mahrem bazı sırların -boşanma vb. sebeplerle- aleniyete dökülmesi, bir çok insana anlatılmak mecburiyetinde kalınması da işin bir başka tarafıdır.
*Birden fazla (dörde kadar) evlenen erkeklere de eşleri arasında “adâleti temin etme” vazifesi yüklenmiştir. Aksi halde Allah’ın azabıyla ikaz edilmiştir.
Âyet-i kerîmede: “Yetim kızlar hakkında adâleti sağlamaktan korkarsanız uygun gördüğünüz diğer kadınlardan iki, üç ve dörder olmak üzere nikah ediniz. Bunlar arasında adaleti sağlayamayacak olursanız o zaman bir kadın veyahut sahip olduğunuz bir cariye ile iktifa ediniz. Bu şekilde adaletten sapmamağa daha yakın olursunuz.” (Nisa, 3) buyurulmuştur.
Diğer bir âyet-i kerimede de: “Ne kadar gayret ederseniz edin kadınlar arasında adalete güç yetiremezsiniz. Binaenaleyh, birine büsbütün meyledip diğerini askıya alınmış gibi bırakmayınız. Eğer nefsinizi ıslah eder, Allah’tan korkup haksızlıktan sakınırsanız; hiç şüphesiz ki, Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” (Nisa, 129) buyurulmuştur.
Peygamber Efendimiz de:
“Bir erkeğin nikahında iki kadın bulunur da, aralarında adalet gözetmezse, kıyâmet gününde bir tarafı felçli olarak diriltilir.” (İbn-i Mâce, Nikah, 47) buyurmuşlardır.
*Savaş ve benzeri, erkeklerin toplu bir şekilde yok edildiği hallerde, bakıma muhtaç ve ortada kalmış kadınların şahısları ve toplum adına ne gibi zorluklar ve zararlarla karşılaşabileceği ortadadır. Geçimini bir şekilde temin etmesi gereken kadın hangi kapıya, ne yüzle müracaat edecek ve nelerle karşılaşabilecektir?!. Bunun tarihteki en güzel misali, İkinci Dünya savaşından sonra Almanya’da yaşanmıştır.
*İslâm kesinlikle zinaya müsaade etmemiştir. Evli iken yapılan zinaya ise çok şiddetli cezalar verilmiştir. Zina bütün ilâhî dinlerde yasaklanmışken, Avrupa ve Amerika’da zina yaşının 12-13’lere inmiş olması ve âile yuvasının bu vesileyle sık sık yıkıldığı veya yıkılmaya yüz tuttuğu günümüz gerçekleri arasındadır. İslam dünyası ve müslüman aileler ise dinlerini yaşadıkları nisbette bu ahlâkî erozyonun dışında kalmaktadırlar. Bu hakikatte şüphesiz İslâm’ın zinaya bakış tarzı ve tarihimizden gelen örf ve âdetlerimizin kuvvetli oluşunun payı büyüktür.
*Erkeğin birden fazla evlenme hakkını kullanması, kadının nikâh esnasında ileri süreceği şartla kısıtlanabilir. İslâm’da nikah akdinin tesisi için iki tarafın rızası şart kabul edilmiştir. Bu nikâh akdi esnasında, kadın “eşinin sadece kendisiyle evli kalması”nı şart olarak ileri sürülebilir. Erkek bu şarta riayet etmeyip başka kadınlarla nikah yaparsa, kadın hakime müracaat ederek “boşanma” isteyebilir.
Bütün bu şartlar göz önünde bulundurulduğunda, İslâm’ın hayatın her safhasını ve her türlü durumu düşünerek böyle bir şeye izin vermesi anlaşılabilir. O sadece sağlıklı olanların değil, yaşlı ve güçsüzlerin de dinidir. O sadece rahatlık anlarının değil, zor zamanların da dinidir. O sadece erkeğin değil, gözetilmesi gereken bütün haklarını koruduğu kadının da dinidir. Âilenin sebepsiz yere yıkılmasına, çoluk çocuğun sefâlet ve felâkete düşmesine göz yumamayacak kadar ferdi ve toplumu düşünen, insanlığın iffetini ve haysiyetini koruyan yegâne dindir. (Gelecek sayıda Peygamber Efendimiz’in çok evliliğinin hikmetleri)
YORUMLAR