Artık bilgisayar ve internet çağında yaşadığımız inkâr edilmesi güç bir gerçek… Her geçen gün “sanal” bir dünyanın içine yuvarlanmaktayız. Bilgilerimiz, eğlence ve zevklerimiz, alışveriş, seyahat ve dostluklarımız bilgisayar ekranına kilitlenmiş durumda!.. Artık oturduğumuz yerden yolculuklara çıkabiliyor, yepyeni ve değişik ortamlara girebiliyor, görünmeyen/bazen de sadece ekranda görünen dostluklar kurabiliyor ve onlarla sohbet ediyoruz. Böylesine insanın günlük hayatına, ilişki ve ihtiyaçlarına çöreklenmiş bulunan bilgisayar ve onun ürünü olan sanal dünya; bizi ne kadar etkiliyor?! Çocuklarımız bu sanal dünyadan ve internet ortamından neler ediniyor veya bu aşırı “bağlanma” sebebiyle nelerden mahrum kalıyorlar? İleriye yönelik ne gibi kalıcı problemler ortaya çıkıyor.
Son zamanlarda yapılan araştırmalarda 13-19 yaşlarındaki gençler, anne ve babalarından çok daha fazla internet kullanmaktadır. Bu gençler ise interneti genellikle oyun oynamak, müzik dinlemek ve yeni insanlarla tanışmak için tercih ediyorlar.
Evet, internet herşeyden önce büyük bir bilgi bombardıman merkezi!... İyisiyle kötüsüyle, doğrusuyla yanlışıyla kontrolü yapılmamış milyonlarca bilgi bir “tık”la karşınızda!.. Oysa bilhassa gelişim dönemindeki çocuklar için bilgiyi sınırlandırmak, mesajları ve içeriği basitleştirmek gerekmektedir. Aşırı bilgi yüklenmesi yetişkinler üzerinde bile “bitkinlik oluşturan bilgi sendromu” gibi olumsuz tesirlere neden olmaktadır. Bu miktarda bilgi yığını karşısında kalan çocukların kafaları karışacak ve doğruyla yanlışı seçmek gitgide imkânsızlaşacaktır.
Diğer taraftan internetteki kontrolden geçmemiş bilgiler, çocukların zihinsel gelişimini de olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Zira küçük çocuklar gördükleri, duydukları ve hissettikleri her şeyi onaylatmak için büyüklerine ihtiyaç duyarlar. Ancak internetteki her şeyi her ân denetleme ve doğruları ile yanlışlarını ayırt etme imkânı yoktur. Bu yüzden çocuklar, internetin başına geçtikleri zaman gerçeği gerçek olmayandan ayırmaya muktedir olamıyorlar ve sanal dünyadaki gerçekliği test etmeye güçleri yetmiyor.
İnternet ortamı, ilkokuldan üniversite çağına kadar bütün öğrencileri de etkilemektedir. İnternet başında günlerini, saatlerini harcamaktan çekinmeyen öğrenciler; ev ödevlerine veya okul için gerekli araştırmalara vakit ayıramamakta, sıkıştığı zamanlarda da internetten aldığı hazır bilgilerle sıkıntıyı (!) başından savmaktadırlar. Bu ise onların araştırmacı yönlerinin gelişmesini köreltmekte ve hazıra konmayı kolaylaştırmaktadır.
E-posta ve chat tarzı ifade ve yazım şekilleri de gençlerin dil gelişimini etkilemekte, duygu ve düşüncelerini sınırlı kelimeler ve kalıplarla ifade etmeye sebep olmaktadır. Bu da zamanla dil ve zihin gelişimini olumsuz etkilemektedir.
İnternet, doğru bir şekilde kullanıldığında çocukların okula dayalı öğrenimlerini zenginleştirebilir ve başkaları ile çalışma sırasında yaratıcı ve entellektüel bir araç olabilir. Bununla birlikte, suistimal edildiğinde ise çocukları, hayattan ve önemli sosyal faaliyetleri yapmaktan alıkoyabilir: Ev ödevleri, âile ve arkadaşlar ile zaman geçirme, hobi ve el becerileri geliştirme, park ve oyun sahalarında spor yapma, bulunduğu şehri veya ülkeyi tanmıaya yönelik gezi faaliyetlerine katılma vb…
İnternet ortamında her geçen gün daha sık karşılaşılmaya başlanan ve korunması gittikçe zorlaşan şiddet, müstehcenlik, kutsal şeylere karşı saygısızlık gibi uygunsuz içerikler de çocuklarımızın ve genlerimizin geleceğine yönelik ciddi endişeler doğurmaktadır.
Özetle, her araç gibi interneti de şartlarına uygun, yerli yerinde ve ihtiyaç kadar kullanmak pek çok fayda sağlarken; aksi davranışlar gençlerimizin maddî ve mânevî gelişimlerinde maalesef kalıcı hasarlar meydana getirebilmektedir.
YORUMLAR