Çığlıklar yine sessiz…
Sevilmeyi bekleyen hayatlarla dolu kaldırımda, gizlice yürüyen yürekler…
Farklılığı yok artık acıklı hikâyelerin...
Herkes hüznün rollerini kapmış; başrolde kimsenin gözü yok…
Gözler birbirine bakıyor, bir damla anlayış için… İnsan, “sanılanın” aksine daha çok ağlıyor kendi içinde... Mutluluk masalları, artık çocukları uyutmuyor. Bir eksiklik var diye düşünemiyor insan, çünkü eksik olmayanlar göze batıyor… Bir ölü gördüğü zaman önce kendisine ağlıyor insan…
Tebessümler, özel günlere saklanıyor… Ve ardı arkası kesilmeyen bağrışmaları yine kalabalıklar temizliyor… Siyah gökyüzü, maviyi nasıl tanımamazlıktan geliyorsa insanlar da sevmeyi hatırlamaya çalışıyor. Bir sebep bulununca ağlamak için, yüreğinde takılı kalmış her bir dumanlı hâtıra aklına geliyor ve insan, onların da gönlünü yapıyor: Ağlıyor…
Anlıyor ki, bunun adı hayat… Ve yutkunuyor hazmetmek için…
Nerde o büyük eksiklik, düşünmekten kaçarken hayat şehrinin köprüaltında kulaklarını kapatıyor insan… O büyük eksikliğinin, yüreğindeki sevgiyi yaratan Allah olduğunu kabullenmek istemiyor. Sağına bakıyor hüzünlü sîmâlar, soluna bakıyor ağlayan yarınlar… Yüreği kanatlanıp onu Yaratan’a gitmek için zorlasa da o aklından yere çivilenmeyi tercih ediyor… Aklı ile acı çekiyor, nefsi ile savaşıyor, yüreği ile huzuru arıyor.
İn“san”, güzellikleri bataklıklarda arıyor… Ne zaman bir çiçek görse yakalayamadığı mutluluğun intikamını alırcasına onu koparıyor… Ve yerine yalancı bir koklama ile saygı sunuyor… Aynaya bakınca yalnızca kendini görüyor, her bir hücresinin yolunu şaşırmadan ona nefes hediye ettiğini bilmek istemiyor.
Ne zaman canı ile ilgili hayat ona kötü bir espri yapsa, hemen yüce Yaratan, hayat felsefesi oluyor. Başı eğik, duâ ediyor… Belki kendi hâlinden utanç duyuyor... Çok kıymetli canı yeniden ona emânet edilince de yalnızca bir kâbus gördüğüne inandırmaya çalışıyor kendini…
İn“san” bir bir borçlanıyor…
Bu hayatı değiştiren, mavi gökyüzünü siyahla tanıştıran ve sevgiyi unutmak zorunda kalanın kendisi olduğunu çok iyi biliyor.
Ve hayatındaki en büyük eksikliğin, kendisinin var oluş sebebini gömmeye çalışması ile giderek büyüdüğünü biliyor.
İn“san” ismine yakışırcasına, dünyayı sonsuz “sanmaktan” öteye geçemiyor…
YORUMLAR