İlenin Huzur Ve Saâdetinin Temelleri - 2

GEÇİM EHLİ OLMAK

 

Âile yuvasını tesis ederken, hâlis niyetlerle atılan güzel adımlar, bu ulvî ve mübârek beraberliği Cenâb-ı Hakk’ın rızası istikâmetinde şekillendirecektir. Yüce Mevlâ’nın rahmet tezâhürlerinin yaşandığı, sağlam temeller üzerinde bina edilen âile yuvası; muhabbet, sevgi ve paylaşma gibi ulvî husûsiyetlerin zirvelere taşınmasıyla bir cennet bahçesi hâlini alır. İşte güzelliklerin ve inceliklerin paylaşıldığı, huzur ve saâdetin kaynağı olan böyle bir âile yuvasının mimarı, Müslüman hanımların husûsiyetlerini anlatmaya devam ediyoruz:

 

Zevciyle iyi geçinir

Müslüman hanım, zevcinin meşrû istek ve emirleri karşısında itaatkârdır. Zevcinin işleriyle ilgilenir ve onun haklarını gözetir. Zevcinin hayatına sevinç, mutluluk, huzur ve güven katmak üzere bütün mahâret, kâbiliyet, nezaket ve muhabbetini seferber eder. Bu sâyede zevcinin muhabbet ve rızasını elde eder.

Hanım sahabîlerden Esmâ -radıyallâhu anhâ- şöyle anlatıyor:

“−Hazret-i Zübeyr benimle evlendi. O zaman onun dünyada ne malı vardı, ne de köle ve cariyesi. Atından başka hiçbir şeyi yoktu. Atının yemini verirdim. İşlerini görür, hizmetini yapardım. Devesi için hurma çekirdeği ezer, bunu deveye yem olarak verirdim. Kuyudan su çeker, kova delinirse dikerdim. Hamur yoğururdum. Peygamberimiz’in kullanması için kocam Zübeyr’e verdiği araziden evime başımda hurma çekirdeği taşırdım. (Buhârî, Müslim).

Bu ifâdelerden de anlaşılacağı üzere Müslüman hanım, zevci fakir ve geçim darlığı içinde ise imkansızlıktan dolayı şikayet etmez, ev işlerini yaparken daralmaz. Fakirlik, imkansızlık ve geçim darlığında sabır gösterir. Bu hususlarda Peygamber Efendimiz ve ashâbını örnek alır. 

Nitekim, Hazret-i Fâtımâ, zevci Hazret-i Ali’ye elindeki rahatsızlıktan dolayı şikayette bulunuyordu. Bunun üzerine Hazret-i Ali ona:

“−Baban savaştan esir getirdi. Ona git, câriyelerden birini senin hizmetine vermesi için iste.” dedi.

Hazret-i Fâtıma, mübârek babası -Sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimize gitti. Fakat, isteğini söyleyemedi. Bunun üzerine Hazret-i Ali, Peygamberimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem-’e gidip, sevgili kızı Fâtımâ vâlidemize hizmetçi vermesini istedi. Bunun üzerine Peygamberimiz kızı ve damadının yanına geldi:

“−Sizin için benden istediğiniz şeyden daha hayırlı bir şeyi göstereyim mi?” “Yatağınıza girdiğinizde her ikiniz de, 33 defa «Sübhânallâh», 33 defa «Elhamdülillâh», 33 defa “Allahu Ekber” deyin. Bu sizin için bir hizmetçiden daha çok hayırlıdır.” (Buhârî) diyerek sabrı tâlim ettirdi.

Ayrıca takva sahibi müslüman hanım eğer zengin ise; gözünü mal, zenginlik ve içinde bulunduğu ekonomik bağımsızlık fitnesi bürümemelidir. Bilakis ne kadar varlığa sahip olursa olsun ve ne derece imkan ve zenginliğe ulaşırsa ulaşsın kocasının haklarını gözetmeli, kocasıyla iyi geçinmelidir.

Nitekim bu husûsta Peygamberimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyuruyor:

“Bir insanın başka bir insana secde etmesi câiz değildir. Eğer bir insanın başka bir insana secde etmesi câiz olsaydı, kocanın hanımının üzerindeki hakkının büyüklüğü sebebiyle kadının kocasına secde etmesini emrederdim.” (Ahmed b. Hanbel)

Hazret-i Âişe -radıyallâhu anhâ- Rasulullah -sallallâhu aleyhi ve sellem-’e:

“−Kadın üzerinde kimin hakkı daha büyüktür?” diye sordu. Peygamberimiz de:

“−Kocasının.” diye cevap verdi.

Bir hanım ihtiyacı için Peygamberimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem-’e geldi, ihtiyacını gördükten sonra Peygamberimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem- ona:

“−Evli misin?” diye sordu. Kadın:

“−Evet.” dedi. Peygamberimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem-:

“−Kocanla aran nasıl?” diye sordu. Kadın:

“−Yapamayacağım şeyler hariç onun hakkında kusur etmem.” dedi. Peygamberimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem-:

“−Kocanın karşısında durumuna dikkat et. Çünkü o senin hem Cennet’in, hem Cehennem’indir.” dedi. (Nesâi)

Müslüman hanım, zevcine karşı sâliha bir hanımdır. Böyle olması asırlar boyunca müslüman hanımın güzel ahlakından, iyi hasletlerinden biri olmuştur.

***

Hanımın zevciyle iyi geçinmesi ancak onun hâlinden iyi anlaması ve âdetlerini bilmesiyle gerçekleşir. Onun hoşlandığı veya kızdığı şeyleri anlarsa, gönlünü kazanmaya, beğenisi ve takdirini elde etmeye daha çabuk ulaşır. 

Müslüman hanım kötü huya sebep olacak davranışlardan sakınır. Bilakis iyi ahlâkıyla kocasına yardımcı olur. Gönülleri kuşatan güzel muâmelesiyle bu ahlâkı ortaya koyar. 

Ümmü Selem -radıyallâhu anh-’den rivâyet edildiğine göre Peygamberimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:

“Herhangi bir kadın kocası kendisinden razı olduğu halde ölürse Cennet’e girer.” (İbn-i Mâce)

Yine bir hadîs-i şerifte ahlakı güzel, hoşgörülü, sevecen ve sâliha bir zevcenin hâli şöyle tasvir ediliyor: 

Peygamber Efendimiz: 

“Dikkat edin! Size Cennet’teki kadınlarınızı haber vereyim mi?”  diye sordular. Biz de:

“−Evet, yâ Rasûlallâh!” dedik. Buyurdular ki:

“−Evlat sahibi olan ve sevecen hanımdır. Böyle bir hanım kızdığı
veya kendisine kötülük yapıldığı zaman yahut kocası kızdığı zaman şöyle der: 

İşte elimi elinin içine koyuyorum. Sen memnun oluncaya kadar gözüme uyku girmeyecektir.” (Taberânî)

***

İslam’da evlilik hem kadın, hem de erkeğin aynı derecede nâmus ve iffetlerinin korunması içindir. Zira erkeğin haramdan korunması ve fitneden uzak kalması kadının yapacağı bütün hizmetlerden daha önemlidir. Çünkü İslâm hem kadın, hem de erkeğin aynı şekilde bütün fitnelerin etkisinden ve harama yönelmekten uzak tamamen saf, berrak ve temiz bir havada yaşamalarını arzu etmektedir. 

Kısacası, Allâh’a isyan olmayan hususlarda müslüman hanım kocasına itaat etmeli ve elinden geldiği kadar onu hoşnut etmeye çalışmalıdır. Haram ve yasaklanmış hususlarda ise kocasına itaat etme yükümlülüğü yoktur. Zîrâ İslâm’da Yüce Allâh’a isyan sayılan hususlarda yaratılana itaat yoktur.

 

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle