Dalgalar giderek büyüyor. Öyle ki, denizin küçük çırpınışları farklı geliyor, şaşırtıyor. Daha derinlere alışan yürek, yüzeye hapsolmuş güneş ışığına özeniyor, aşağılardan yansımaları izliyor. Bulunulan yer karanlık, bulunulan yer soğuk olsa dahî, yine de orada bir hayat var, Yaratıcı’nın rahmeti var diye sesleniyor dünya… Kalp susuyor, derin dalgaların yıktığı her şeyi sessizce toparlıyor. Bir gün gelir Güneş’ten sımsıcak olur her yer, bu da umuda ekleniyor…
Huzurun yolu asfalt değil, engebeli… Çakıl taşları ile yalın ayak adımlar, ona daha çok yakışıyor. Sonunda o tatlı mutluluk olmasa, imtihan zarfları açılır mı hiç?! Dünya yeniden böyle sesleniyor ve itekliyor.
Dert gözüyle bakılan her sıkıntı, aslında huzura atılan bir adım, arzu eden bunu düşünüyor. Ve hayat felsefesine eklenmiş her ıslak cümle, büyük dalgalardan arta kalan izleri taşıyor; insanoğlu isterse bunu da keşfediyor.
Üç-beş adım sabredip dudaklardan dökülen bir isyan cümlesi, yolun en başına geri götürmesin, aman yürekler titriyor!.. Tütüyor ise huzurun kokusu burnunda, isyan, kendi bayrağını alıp çekiliyor. Ama şeytan adına çalışıyor isyan, boş anı kolluyor ve yolun ortasında, başında, sonunda hiç yılmadan kalbe dokunmaya çalışıyor.
Dünyada yol çok, bir gün bunu da fark ediyor insan... Kâh kolaya kaçarsın, çalar çırparsın, yıkar bozarsın, kırar dökersin ve huzur zannettiğin sahtelikte gününü gün edersin. Ama yetmez... Bugün yıktığın, yarın tat vermez; yarın kırdığın, öteki güne yetişmez. Bereketsizliğin sembolü olur bu sahtelik... Köklerinde sıkıntı büyüten kof bir ağaç bitirir kalbinde insanın... “Gün gelir, bir ateş için odun olur yanarsın!” der dünya… Ama görmez ki, her göz, derdin tasanın makamı sabırdır… Helâl lokmadır, bedenin huzuru… Kalbin düşmanıdır isyan ve adım adım cennettir yolun sonu.
Öyle an gelir ki, “Dışarıda bir hayat var!” dersin, hayatın içindeyken bile yaşamadığını zannedersin. O yüce varlığın verdiği nefes aklına gelmez cümlelerini kurarken, kalbin daralır, karanlığa yakıştığını sanırsın. Bir martı sesi umudun olur, sesleri duyabildiğini anlarsın. Ve sonra duydukların başka fısıltıları taşır derinlerine... Huzur yakındır, sabrın bereketini görmeye az kalmıştır. Ve insan, inanır bütün vaadlere… Bir bir selâmete ulaşır. Artık dalgaların büyüğü de, küçüğü de kutsaldır. Ayağa batan her çakıl taşı, bir mânâ kazanır.
Yıkanlar, kıranlar, çalanlar, çırpanlar; karanlığın en kesîf yerine doğru yol alır. Huzuru hiç tanıyamadan bütün yalan dolan ile dibe çöken bir hikâyeye adları yakışır.
Şimdi dalgaların üzerinde karaya çıkma vaktidir. Güneşin en sıcak hâli için şükretmenin, mutluluğu nasip edene secde etmek için adım atmanın, koşmanın, coşmanın sırasıdır. Ve sabır, bekleyişi sona erdirir... Adım adım huzur, nakış nakış mutluluk olur gönülde bereketlenir..
YORUMLAR