Ömer Faruk Demireşik, Erkam Yayınları
İslâm Dini, hayatın devamını nikâhla kurulmuş bir âile üzerine tesis etmiştir. İslâm’ın “hayat kaynağı” olarak gördüğü âile, aynı zamanda Allah Teâlâ tarafından kendi varlığına işaret bir “âyet”, eşler arasında bir “meveddet: sevgi” ve “rahmet” menbaı olarak tarif edilmiş ve huzur ve sükûnetin adresi olarak gösterilmiştir.
Dinimiz tarafından bu kadar çok kıymet verilen ve üzerinde titrenen âile müessesesi, bugün maalesef büyük çalkantılar içinde savrulmaktadır. Haklar ve sorumlulukların alt üst olması bir tarafa, âile içinde kadın, erkek ve çocukların rolleri değişmiş; bazen kadınlar “âilenin reisi” hâline gelmiş, bazen de çocuklar anne ve babayı yönlendirir olmuştur. Her iki durumda fıtratın tersine dönmesi ve büyük bir dengesizlik oluşturmaktadır. Hâlbuki İslâm, ne zulmedenin, ne de zulme uğrayanın bulunmadığı eşsiz bir yapı kurmuştur.
İşte İslâm’ın kurmuş olduğu bu ile yapısını anlatmaya çalışan mütevazî, ama dopdolu bir eser var elimizde… Dergimizden tanıdığınız Ö. Faruk Demireşik’in bu kitabı, daha ilk sayfalarında şu âyet-i kerîmeyle başlıyor:
“Kaynaşmanız için size kendi (cinsi)nizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet peydâ etmesi de O’nun (varlığının) delillerindendir. Doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır.” (er-Rûm, 21)
Kitap beş bölüme ayrılmış. Birinci bölüm, “Âile Kurulurken” başlığını taşıyor ve “İslâm’da Evlilik” konusunu ele alıyor. İkinci bölüm, “Âileyi Oluşturan Fertler”i incelemeye almış. Anneler, babalar, çocuklar… Hangi babaların sevildiği, Kur’ân-ı Kerîm’deki baba ve çocuk modelleri gibi başlıklar yanında, çocukların eğitim ve terbiyesinde anne ve babaların rolünü anlatan yazılar bu bölümde sıralanmış. Üçüncü bölüm ise, “Tarihte ve İslâm’da Kadın” başlığı altında, câhiliye toplumlarındaki kadın ve değerinden başlayarak, Kitâb-ı Mukaddes’te kadın, modern hayatta kadın, İslâm’ın kadına verdiği haklar vs. pek çok başlığı ele almış. Dördüncü bölüm, “Âileyi Bekleyen Tehlikeler” arasında boşanmayı, tesettürü, evliliğin düşmanlarını, eşler arasındaki iyi geçim mecburiyetini ele almış. Son bölüm ise, bütün tehlike çanlarına rağmen çalkalanıp savrulan âileyi hatırlatır şekilde “Eyvah, Yıkılıyor!” demiş. Bu bölümde ise, boşanmanın kadın ve çocuklar üzerindeki tesirleri ile sokakları mesken edinmek zorunda kalan çocukların hatıraları ele alınmış.
Kısa, öz, sade ve dopdolu bir kitap… Sözlerimi, yazarın, Önsöz’deki şu satırlarıyla tamamlıyorum: “Evlilik ve âile hayatı, fırtınalı bir denizde, kaptan, tayfa ve yolcularla dolu bir gemide seyahat etmeye benzer. Denizin fırtına ve dalgaları, sağlam malzemeden inşâ edilmiş, her türlü tedâriki tamamlanmış gemiye çok fazla bir zarar veremeyecektir. Aksine geminin kaptanı câhil ve vurdumduymaz, tayfaları tembel veya hıyânet içindeyse ya da kaptan, tayfa ve yolcular arasında, denizin devâsâ dalgalarını aratmayacak ihtilaflar zuhur edip duruyorsa, bu geminin sahil-i selâmete ulaşması zordur. İşte tıpkı bu misalde olduğu gibi âile yuvası içinde erkek, kadın ve çocuklar da kendi hak ve vazifelerini bilir ve bunların icabını yapmaya gayret ederlerse, o yuvada saâdet, muhabbet, karşılıklı saygı ve hürmet eksik olmaz. Yoksa yuvalar, Allah korusun, içindekilere, en sıkı cendereden daha çok acı vermeye başlar.”
YORUMLAR