Sağanak sağanak rahmet yağmurlarının yağdığı bir mevsimdeyiz, hamd olsun. Her günü, her gecesi ayrı değerli olan bu mübârek günler, heybemizi âhiret azığı ile doldurabilmemiz için bize sunulan büyük bir fırsattır.
Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Şâbân-ı Şerîf ayı hakkında şöyle buyurmuştur:
“Şâban, Receb ile Ramazan arasında bir aydır. Fakat insanlar onun faziletinden gâfildir. Hâlbuki onda kulların amelleri, Rabbü’l-Âlemîn’e yükselir. Ben de oruçlu olduğum hâlde amelimin Allâh’a yükselmesini severim.” (Gunye, 1/187; Neseî, 4/20; Beyhâkî, Şuabu’l-Îman, 5/352-353)
Şâban ayının fazîleti ve Peygamber Efendimiz’in bu aydaki ibadetleri hakkında birçok hadîs-i şerîf nakledilmiştir. Ancak bu ayın içinde, Kadir gecesinden sonra, en değerli gecelerden biri olan Beraat gecesi vardır. Kadir gecesinin günü, Ramazan ayının içinde olmakla birlikte hangi gün olduğu belirsiz iken, Beraat gecesi, her yıl, Şâban ayının tam ortasındaki gecedir. Bu yüzden Berat gecesini arayıp bulmak zor değildir. Ancak onu gerektiği gibi değerlendirememek, büyük bir hasret ve hüsran sebebidir. Biz de ehemmiyetine binâen bu gece hakkındaki bilgi ve rivayetleri bir araya getirmeye çalıştık.
Beraat Gecesinin İsmi
İsmail Hakkı Bursevî’nin “Rûhu’l Beyân” tefsirinde Beraat Gecesi’nin dört tane ismi olduğu zikredilmiştir:
“1- el-Leyletü’l-Mübâreke: Yani mübârek gece... Zira bu gecede hayır ve ibadet yapanlara bu gecenin hayrı çoktur. Allah Teâlâ’nın cemâlinin bereketleri Arş’tan yeryüzüne kâinatın her zerresine ulaşır. Kadir gecesinde de böyledir. O gecede bütün melekler, Allah Teâlâ’nın mukaddes cemâl sahasının sınırları içinde toplanırlar.
2- el-Leyletü’r-Rahmeh, rahmet gecesidir.
3- Beraat, aklanma, temize çıkma gecesidir.
4- Vesîka gecesidir. Çünkü memur, mükelleflerden vergiyi tam olarak tahsil edince, bu tahsilâtın bir vesîkası olarak onlara bir berat yazar. Aynı şekilde Allah Teâlâ da bu gece mü’min kullarına kurtuluş berâtı yazmaktadır.”
Şefaat İzni
Beraat gecesi öyle önemli bir gecedir ki, mü’minler için büyük bir müjde olan şefaat, Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e o gecede verilmiştir. Sa’d bin Ebû Vakkâs -radıyallahu anh- şöyle dedi:
“Bir gün Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ile beraber Medine’ye gitmek üzere Mekke’den yola çıkmıştık. Azverâ denen yere yaklaştığımızda Rasûl-i Ekrem bineğinden indi. Sonra ellerini kaldırarak bir süre duâ etti. Sonra secdeye kapandı, uzunca bir süre secdede kaldı. Tekrar ayağa kalktı, yine ellerini kaldırıp bir müddet duâ etti. Sonra secdeye kapandı. Bunu üç defa tekrarladı. Buyurdu ki:
«Rabbimden dilekte bulundum ve ümmetim için şefaat niyaz ettim. O da ümmetimin üçte birini bana bağışladı. Ben de Rabbime şükretmek için secdeye kapandım.
Sonra tekrar başımı kaldırıp Rabbimden ümmetimi bağışlamasını diledim; O da bana ümmetimin üçte birini bağışladı. Ben de bunun üzerine Rabbime şükür secdesine kapandım.
Sonra tekrar başımı kaldırıp Rabbimden ümmetimi diledim; O da bana ümmetimin geri kalan üçte birini bağışladı. Ben de Rabbime şükretmek üzere secdeye kapandım.»” (Ebû Dâvûd, Cihâd, 152)
Meleklerin Bayram Gecesi
Bu gece ile ilgili olarak, “Müslümanların yeryüzünde iki bayram günleri olduğu gibi meleklerin de semâda iki bayram gecesi vardır. Bunlar, Beraat gecesi ve Kadir gecesidir.” denilmiştir.
Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh-, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in şöyle buyurduğunu rivâyet ediyor:
“Cebrâil -aleyhisselâm- Şâban’ın on beşinci gecesi bana geldi.
«-Yâ Muhammed! Başını semâya kaldır.» dedi. Ben de:
«-Bu gece nedir?» dedim. Cebrâil -aleyhisselâm-:
«-Allah Teâlâ Hazretleri, bu gece rahmet kapılarından üç yüz kapıyı açar. Kendisine şirk koşmayan herkesi af ve mağfiret eder. Ancak sihirbaz veya kâhin veya içki düşkünü veya fâize ve zinaya ısrâr edenler müstesnâdır. Allah Teâlâ, böylelerini tevbe edip vazgeçmedikçe bağışlamaz.» buyurdu.
Bu gecenin dörtte biri geçince, Cebrâil -aleyhisselâm- yanıma geldi ve:
«-Yâ Muhammed!.. Başını kaldır da semâya bak!” dedi.
Baktım ve gördüm ki, Cennet kapıları açılmış!.. Birinci kapının üzerinde bir melek:
«-Ne mutlu bu gecede rükû eden kimselere!» diye nidâ ediyor.
İkinci kapısında bir melek:
«-Ne mutlu bu gecede secde edenlere!..» diye sesleniyor.
Üçüncü kapısında bir melek:
«-Ne mutlu, bu gecede duâ edenlere!» diyor.
Dördüncü kapısında bir melek:
«-Müjdeler olsun, bu gecede zikredenlere!..» diye sesleniyor.
Beşinci kapısında bir melek:
«-Ne mutlu, bu gecede Allah korkusundan ağlayanlara!..» diyor.
Altıncı kapısında bir melek:
«-Ne mutlu müslümanlara!..» diyor.
Yedinci kapısında bir melek:
«-İsteyen var mı? Dilediği verilecek!..» diyor.
Cennetin sekizinci kapısında bir melek:
«-Günahlarının bağışlanmasını isteyen yok mu? Günahları bağışlanacak!..» diyor. Cebrâil’e,
«-Bu kapılar, ne zamana kadar açık kalacak?» dedim. O:
«-Gecenin evvelinden, tan yeri ağarıncaya kadar…» dedi. (Abdülkadir Geylânî, Gunye 1/191)
Sonra yine (devamla):
«-Yâ Muhammed!.. Allah Teâlâ, bu gece Benî Kelb kabilesinin koyunlarının tüyleri sayısınca müslümanı Cehennemden âzâd edecektir.» dedi. (Bkz: Tirmizî, Savm, 39/739)
Hakîm bin Keysân şöyle der:
“Allah Teâlâ, Şâban ayının onbeşinci gecesinde mahlûkatının durumlarına bakar. Her kimi, o gece temiz bulur ise, ertesi seneye kadar onun temizliğini sürdürür.” (Gunye, 1/191)
Hüküm Gecesi
Atâ bin Yesâr -rahmetullâhi aleyh-’ten şöyle nakledilmiştir:
“Şaban ayının on beşinci gecesi, senenin bütün işleri Allâh’a arz olunur. Bir kimse evinden yolculuğa çıkar, hâlbuki onun ismi, hayatta olanlar defterinden, ölüler defterine yazılmıştır. Biri evlenir, hâlbuki onun da ismi, hayatta olanlar defterinden, ölüler defterine yazılmıştır.” (Gunye, 1/191; bkz: Deylemî, II, 73; Beyhakî, Şuabu’l-Îman, III, 386)
* * *
Merhum Üstadımız Mahmud Sâmi Ramazanoğlu -kuddise sirruh- Beraat gecesi ile ilgili olarak şu tavsiyede bulunur:
“Mübârek Şâbân-ı Şerîf geldi. Bu ayın nısfı (yarısında olan) «Beraat gecesi» çok fazîletli, pek mübarek ve mühim bir gecedir. Onun için bu gece hiç uyumamak lâzımdır. Çünkü bu gece «Tefrik gecesi»dir. «Tefrik gecesi» demek; kimin saîd, kimin şakî olacağının, kimin gelecek Beraat gecesine kadar eceli gelip kimin gelmeyeceğinin, kimin ne kadar rızkı olacağının ayrıldığı ve tespit edilerek vazîfeli meleklere teslim edildiği gece demektir. Allah Teâlâ, Kur’ân-ı Kerîm’inde buyuruyor:
“Hâ mîm. (Helâl ile haramı vesâir hükümleri) açıkça bildiren (bu) Kitâb’a yemin ederim ki, hakîkaten Biz onu «mübârek bir gecede» indirdik. Gerçekten Biz (onunla kâfirlerin uğrayacakları azâbı) haber vericileriz.
(O, öyle bir gecedir ki) her hikmetli iş, nezdimizde bir emir ile, o zaman ayrılır. Hakîkaten Biz, Rabbinden bir rahmet (eseri) olarak (peygamberler) gönderenleriz. Şüphe yok ki, O, hakkıyla işitenin, (her şeyi) kemâliyle bilenin tâ kendisidir.” (ed-Duhân, 1-6)
Rasûl-i Ekrem Efendimiz de hadîs-i şerîflerinde bu gece hiç uyumamayı tavsiye etmişlerdir. Bedeni, bünyesi zayıf veya hasta olanlar veya uykusuzluğa hiç dayanamayanlar, bir-iki saat kaylûle yaparlar ve sonra kalkar, geceyi uyanık geçirmeye çalışırlar. Çünkü herkes hakkında bu gece hüküm verilecektir. Hakkında hüküm verilecek kimse uyumamalıdır. Duâ, niyaz, ibadet, tevbe, istiğfar, zikir, şükür yaparak hakkında verilecek hükmün hayırlı olması için yalvarmalıdır.”
Hakkımızda her türlü hükmü verecek olan ancak Allah’tır ve Rabbimiz âyet-i celîlede şöyle buyurmaktadır:
“Allah Teâlâ dilediğini siler, (dilediğini de) sabit bırakır…” (er-Ra’d, 39)
Bu Geceyi İhyâ Etmek İçin
Beraat gecesinin tamamını tevbe, ibadet, duâ ve niyazla uyanık olarak geçirmek gerekir. Zira bu gece, müslümanlar için çok önemli bir gecedir. Öncelikle varsa kazâ namazları kılınır. Bilindiği kadarıyla üzerimizde kul hakkı bulunan kimselerle helâlleşilir.
Beraat gecesinin gündüzünde oruçlu bulunmalıdır.
Akşam namazından sonra, (Eûzü-besmele ile) üç defa Yâsîn-i Şerîf okunmalıdır. Her okuyuşun ayrı bir niyeti vardır.
Birinci okuyuşta, Cenâb-ı Hak’tan hayırlı ve uzun ömür talep edip kazâ ve belâdan emîn olmak niyetiyle,
İkinci okuyuşta bol ve helâl rızık temennî ve niyetiyle,
Üçüncü okuyuşta son nefesinde hüsn-i hâtime, yani “îmân-ı kâmil” ile göçmek niyetiyle okunmalıdır.
Her bir Yâsîn-i Şerîf okunduktan sonra, Beraat duâsı okunur.
* * *
Gelin bizler de bu mübârek gecede, Cenâb-ı Hakk’a Peygamber Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm- şu duâsıyla ilticâ edelim:
“Allâh’ım! Senin gazabından rızâna, azabından affına sığınırım. Ben Sen’den Sana sığınırım. Ben Seni lâyık olduğun şekilde medh ü senâ edemem. Sen kendini nasıl medh ü senâ etmişsen öylesin.” (Müslim, Salât, 222)
Âmin.
YORUMLAR