Cenâb-ı Hak, hizmete büyük bir sır koymuştur. Dinine hizmet eden ve kullarının dertleriyle meşgul olan kimselerin husûsî dertlerine Allah Teâlâ kefil olur.
Ömrünü, Allâh’ın kullarına hizmet etmeye adamış merhum Mûsâ Topbaş Efendimiz, hizmetle ilgili şöyle buyurmuşlardı:
“Hizmette muvaffakiyet için önce ilim, irfan, vakar, şahsiyet ve karakter sahibi olmak gerekir. Hizmet ehli insan, ihlas ve istikamet üzere bulunmalıdır. İmâm-ı Rabbânî Hazretleri, hizmet edenin, hizmet edilenleri büyük bir nimet olarak görmesi ve onlara teşekkür edâsı içinde bulunması gerektiğini söylemektedir.”
Kardeşlerimizle aramıza şeytanı sokmamalıyız. Gıybet, dedikodu, Allâh’ın kullarını hor ve hakir görmek, insanların gizli hâllerini araştırmak (tecessüs) gibi kötü (mezmum) hasletlerden sakınmalıyız.
Hizmet edenin gayret, heyecan ve muhabbetini kaybetmemesi için helâl gıda ile beslenmeye itina göstermesi ve Rabbine karşı kulluk vazifelerine dikkat etmesi şarttır. Gönül dünyasında benlik, kibir, ucub gibi menfî ahlak ve hasletlerin yer etmesine fırsat vermemeli, kendisini “hiçlik” içerisinde görmelidir. Hâlid-i Bağdâdî Hazretleri, sevenlerine yazdığı mektuplarda; “Kardeşim, bu fakir hakkında Allâh’ın tevfikine ve hüsn-i hâtimeye nâil olması için duâ ediniz!” buyurmaktadır.
Unutmamak gerekir ki, mâneviyat yolu, hizmetkârlık ve fedakârlık yoludur. Kalp, oturduğu koltuğa sevdalanmamalı, kendisini daima kapı eşiğinde, emre âmâde görmelidir. Öyle bir zaman gelir ki, zehirle pişmiş aşı, yüzünü ekşitmeden yiyebilmek îcab eder.
Hizmet eden kişi, derin, nâzik, ince ruhlu olmalı, kimseyi incitmemeli, kimseden incinmemelidir. Allah için affetmeyi bilmelidir. Zira affedebilmek, kalbin bir sanatıdır. Gönül kapımızı kimseye kapatmamak, ümidini kaybetmek üzere olan insanları bile her fırsatta “Gel, gel, ne olursan ol, yine gel!” diye Allâh’a çağırmak gerekiyor. Rabbimiz, cümlemize nasip buyursun. Âmin.
YORUMLAR