Hicret Kimin İçindir?

Hicret, Allâh’ın dînini daha rahat yaşayabilmek için, yerleşilen/alışılan mekânı terk etmektir. İnsanın doğup büyüdüğü, yerleşip mesken tuttuğu yeri terk etmesi zordur. İşte bu zorluğu, Allâh’ın rızâsını gâye edinerek aşmak büyük bir sevaptır. Bir şey için bir yeri terk etmek, her zaman hicret değildir. Hicrette niyet çok önemlidir. Nitekim bir hadîs-i şerifte şöyle buyrulur:

“Yapılan işler, niyetlere göre değerlendirilir. Herkes yaptığı işin karşılığını niyetine göre alır. Kimin niyeti, Allâh’a ve Rasûlü’ne varmak, onlara hicret etmekse, eline geçecek sevap da Allâh’a ve Rasûlü’ne hicret sevabıdır. Kim de elde edeceği bir dünyalığa veya evleneceği bir kadına kavuşmak için yola çıkmışsa, onun hicreti de hicret ettiği şeye göre değerlendirilir.” (Buhârî, Bed’ü’l-Vahy, 1; Müslim, İmâret, 155)

* * *

İslâm’ın zayıf bulunduğu yer ve toplumlardan, onun daha iyi yaşanacağı yere göç etmek hicret olduğu gibi, insanların menfî davranış ve ahlâkları arasında Allâh’ın dinine ve kulluğa yönelmek de hicrettir. Bu mânâda hicret; zulümden takvâya, fitneden kulluğa, tefrikadan tevhidedir. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“Ortalık kargaşa (fitne) içindeyken ibadet etmek, bana hicret etmek gibidir.” (Müslim, Fiten, 130; İbn-i Mâce, Fiten, 14; Tirmizî, Fiten, 31)

* * *

Abdullah bin Amr bin Âs -radıyallâhu anhümâ-’dan Nebî -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

“Müslüman, dilinden ve elinden müslümanların zarar görmediği kimsedir. Asıl muhâcir ise, Allâh’ın yasakladığı şeylerden uzak duran kimsedir.” (Buhârî, Îman, 4-5; Müslim, Îman, 64-65)

* * *

Âişe -radıyallâhu anhâ-’dan rivâyet edildiğine göre, Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“Mekke fethinden sonra artık hicret yok; fakat cihad ve niyet vardır. Allah yolunda savaşa çağrıldığınız zaman hemen katılın.” (Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr, 45; Müslim, Hac, 445)

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle