“Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz ve helal olanlarından yeyin. Şayet ancak Allâh’a kulluk ediyorsanız O’na şükredin.” (Bakara, 172)
Resûl-i Ekrem -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyururlar:
“Bir kimse ki; yediğine, içtiğine ve nereden kazandığına aldırış etmezse, Allâh da onu cehennem kapılarının hangisinden sokacağına aldırmaz.”
Hazret-i Ali’ye hitaben Hazret-i Peygamber şöyle buyurmuştur:
“Ya Ali! Kâfir bile olsa komşuna ikrâm et, kâfir de olsa misafirine ikrâm et, anne babana kâfir de olsa ikrâm et, dilencileri kafir de olsalar reddetme. Şüpheli şeyleri yiyenin dini örtülü, kalbi kara olur. Haram yiyenin kalbi ölür. Dîni köhne, yakîni zayıf, duası perdelenmiş olur, ibadeti azalır.”
Ebû Hureyre’den rivâyete göre, Resûl-i Ekrem -sallallâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
“Mide bedenin havuzudur. Bütün damarlar oraya uğrar ve oradan geçer. Mide sağlam ise, damarlar da sağlam ve sıhhatli olarak oradan geçer; mide çürük olursa, damarlar da çürük olarak oradan geçer. Binada temel ne ise dinde de lokma odur. Temel sağlam olunca bina da sağlam olur; temel çürük olursa bina da çürük olduğu gibi, lokma da haram olduğu vakit din de çürük olur ve çöker.”
***
Helal lokma dinimizin ve dürüst olmanın temelidir. Kazancımızın helal olması yanında, yenilen gıdalara da haram (veya necis) unsurların karışmamasına itina göstermeliyiz.
Yüce dinimizde insan ve hayvan idrarı, dışkısı, kanı, leşi, domuz eti, alkol gibi maddeler necistir. Bunlar insan sağlığını tehdit eden unsurların başında gelir.
İlerleyen teknolojiyle birlikte insanlar, doğrudan doğruya tabiattan elde edilen tabiî yiyecek ve içecekleri çok az tüketir hâle gelmiştir. Daha çok fabrikaların kocaman kazanlarının, preslerinin ve çarklarının içinde bilmediğimiz karma karışık işlemlere tabi tutulmuş hazır gıda maddelerini yemek zorunda kalıyoruz. Gerek medya, gerekse hayat şartları bunu âdetâ mecburî hâle getirmektedir.
İşin daha da dikkat edilmesi gereken yönü, bu sanayi ürünlerinin mutlaka çoğu ithal katkı maddelerini ihtiva etmesidir. Her ne kadar hazır gıdalarda bu maddeler olmazsa olmazlardansa da tüketimde bilinçli, tedbirli hareket etmezsek şüpheli lokmalar fark etmeden midemizi işgal eder. Çocuklarımız ve gençlerimizi mümkün mertebe buradan uzak tutmanın yollarını bulmalıyız.
Ayrıca alma imkanı olmayanların nazarlarının sirâyet ettiği, kokularıyla ve görünümleriyle kul hakkına sebep olan yiyecekler hususunda da titiz olunmalıdır. Aslında bu tür açıkta îmal edilen ve satılan gıdaların, hijyen bir ortam olmadığından, sağlığa zararlı olduğu da tartışma götürmez. Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz aylarda İzmir’de çiğ köfteye katılan domuz eti pek çok kişinin sağlığını tehdit etmişti.
Hâsılı, helâle dikkat ederken, gerek kazancımız, gerekse tükettiklerimizin helal olmasını birlikte düşünmemiz gerekir.
***
Büyük Allah dostu Ebû Muhammed Tüsterî’nin şöyle buyurduğu bildirilir:
“Bu âlemin ötesinde melekût âlemi vardır. Halkın orayı görmesine ve oraya ulaşmasına şu iki şey mani olur:
- Allâh’ın haram kıldığı şeyleri yemek
- Allâh’ın yarattığı halka eziyet etmek.
Helal de, haram da sahip oldukları husûsiyetler nisbetinde insanların fiillerine yansır. Nitekim, Ebû Bekir Varrak Hazretleri bir sohbetinde:
“–Sabahları kalkınca insanlara bakarım; kimin helal, kimin ise haram yediğini anlarım.”
Kendisine bunu nasıl anladığını sordular. Şöyle dedi:
“–Her kim sabah kalkar kalkmaz dilini boş laf, gıybet ve sövüp saymakla meşgul ederse bilirim ki, bu hal, yediği haram gıdadan kaynaklanmaktadır. Her kim de sabahleyin kalktığında dilini Allâh Teâlâ’nın zikri, kelime-i tevhid ve istiğfarla meşgul ederse onun aldığı gıda da helal yoldandır.”
Aldığımız her gıda için iki türlü enerji kazanırız. Bedenimiz için gerekli olan kalori maddî enerji olarak tanımlanır. Mânevî enerji de pozitif (+) veya negatif (-) enerji verir. Pozitif enerji, helal lokmanın bir sonucu olarak güzel davranışlara yönlendirirken; negatif enerji aksi davranışlar meydana getirir.
Muhterem Mûsâ Efendi Hazretleri anlatırdı:
“Bir kadıncağız tanırım. Helal lokma üzerine çok dikkatlidir. İhtiyacı olduğu hâlde kimseden bir kuruş istemez, verirlerse de almaz. Hatta kimsenin yemeğini dahî yemez. Kendi yanında götürmüş olduğu yiyeceği, yemek vakti ise orada yer. Bu sayede okuduğu hastalar (Cenab-ı Hak sıhhat murad etmiş ise) şifâya kavuşuyorlar. İstese milyarlara sahip olabilir. Kendisine külliyetli paralar teklif edildiği hâlde, o ancak efendisinden kalan azıcık bir para ile geçinmektedir. Kendisine yardım hususunda ısrar edenlere:
“−Aman bana böyle ısrar etmeyin, beni rahat bırakın. Ben şuna kaniim ki, menfaat mukâbili okursam, Allâh bu hâli benden alır ve okuduğum kimseler şifâ bulamaz.” demektedir.”
Duânın kabul şartlarından biri olan helal lokmanın, öldükten sonra cesedi çürütmediğine dair şöyle bir kıssa rivayet edilmektedir.
Ali b. Şihab:
“−Duyduğuma göre helâl yoldan alınan gıda ile gelişen bedeni katiyen toprak eritmez, yemez.” demişti. Bunun üzerine beldesinde bulunan bazı fakihler bu söze itiraz etmişler ve:
“−Bu durum peygamberlere ve şehidlere has bir şeydir.” demişler.
Ali b. Şihâb vefât etmiş ve aradan tam 21 sene geçmişti. «Helal yoldan alınan gıda ile gelişen bir bedeni katiyen toprak yemez» sözü ise hâlâ dillerde dolaşıyordu. Yine itirazlar yükseldi. Gerçeği anlamak ve anlatmak bâbında çâreyi Ali b. Şihâb’ın kabrini açmakta buldular. Açıp baktıkları zaman cesedi ilk gün koydukları gibi buldular. Lahdi yapan mezarcı o itirazcı fakihlere adam yolladı ve kendilerini çağırttı.
“−Durumu gözlerinizle görün!..” dedi. Gördüler ve inandılar. Allâh’tan bağış dileyip tevbe ettiler.”
Helal lokmanın firâsetle de yakın ilişkisi vardır. Çünkü helal gıda müminin firâsetini artırır. Firâset, sâlih müminlerin kalbinde meydana gelen sezgi veya keşif hâlidir. Yani kalpte vukû bulan mânevî bir idrak kabiliyetidir. Nitekim hadîs-i şerifte, “Müminin firâsetinden sakının, çünkü o Allâh’ın nuruyla bakar.” buyurulur.
Bu hususla ilgili Abdülkâdir Geylanî kuddise sirruh’un şöyle buyurduğu haber verilir:
“Ey oğul! Haram yemek kalbini öldürür. Helal yemek ise onu ihyâ eder. Lokma vardır kalbi nurlandırır, lokma vardır onu karartır; lokma vardır seni dünya ile meşgul eder, lokma vardır âhiretle meşgul eder; lokma vardır sana dünyayı da âhireti de terk ettirir, seni, dünyayı da âhireti de Yaratan’a rağbet ettirir.”
YORUMLAR