Nûr ve kemali arttıran lokma, helâl kazançtan elde edilen lokmadır. Büyüklerimiz, helâl gıdanın üzerinde titizlikle durmuşlardır. Bu hususta:
“-Ağza giren her helâl lokma, mânevî hissiyâtı güçlendirir.” buyururlar.
Dolayısıyla helâle riâyet eden kimse, hem vücudunu kirletmemiş olur, hem de ibâdetlerinde gafletten kurtulmuş olur. Bu sayede Allah katında müstesnâ bir kıymet ve olgunluk kazanır.
Unutmamalıdır ki, haram gıdalar, kalbi katılaştırır, sağırlaştırır. Duâların kabulünü engeller. İnsanı hissiz, duyarsız hâle getirir. Hâlbuki insanoğlu, hayatının her kademesinde öğüt ve nasihatlere muhtaçtır.
* * *
Mühim olan çok kazanmak, çok varlıklı olmak değildir. Mühim olan haramlardan ve şüphelilerden uzak durmak, az da olsa helâlle yetinebilmektir.
Haram ve şüphelilerle dolu çok mal, insanın kalbini katılaştırır, şükür ve kanaat duygularını zedeler, insanlara tepeden bakma gibi menfî hasletlere sebep olur. Oysa dinimiz, kanaati, şükür ve diğergamlığı emretmiş, cömertliği ve mütevâziliği tavsiye etmiştir.
Bu yüzden yediklerimizin, giydiklerimizin nereden geldiğini çok dikkat etmeliyiz. Paramızı nereden kazandığımızın ve nerelere harcadığımızın hesabını vereceğimizi unutmamalıyız. Her gün kendimizi muhasebe etmeliyiz.
* * *
Elimizle, dilimizle, kesemizle, güler yüzümüzle insanlara ne kadar faydalı olabiliriz, bunun gayreti ve heyecanı içinde olmalıyız. Bu hâl ise ancak, insanın kalbinin temizliği ile mümkün olur. Bir kabın içinde ne varsa, dışına o sızar.
* * *
Büyüklerimiz, beylerini yolcu ederken:
“-Aman, bize helâlinden kazan, helâlinden getir. Bana da, çocuklarına da haram yedirme!.. Biz, kuru ekmeğe de râzıyız, yeter ki, helâl olsun!..” derlermiş.
Şimdi ise, biz, beylerimizi işine gönderirken neredeyse:
“-Aman eli boş gelme de, nereden, ne bulursan getir!..” diyoruz. Hatta bununla da yetinmiyor, hâlimizi vaktimizi düşünmeden “bitmek tükenmek bilmeyen istekler” sıralıyoruz. Sonra da âilemizde huzur kalmıyor, ibâdetimizde huzur kalmıyor, çoluk-çocuğumuz bizi dinlemiyor, yediğimizin içtiğimizin bereketi kalmıyor. Bırakın başka bir fakire, muhtaca bir şeyler ikram etmeyi, bir türlü iki yakamızı bir araya getiremiyoruz.
* * *
Sehl bin Abdullah Tüsterî Hazretleri’nin buyurduğu gibi:
“Yolumuzun esâsı üç şeydir:
1-Helâl yemek,
2-Amel ve güzel ahlâkta, Rasûlullâh’ı örnek almak,
3-Yaptığımız her işi, Allâh’ın rızâsını gözeterek yapmak”
Cenâb-ı Hak, bizi, verdiği nîmetlerini, âhiret sermayesi hâline getiren kullarından eylesin. Âmin.
YORUMLAR