Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştur:
“Bir kimse ki, (yediğine, içtiğine); malı nereden kazandığına aldırış etmez ise, Allah da onu Cehennem kapılarının hangisinden sokacağına aldırmaz.” (Deylemî’den naklen İmâm-ı Gazâlî, İhyâ, II, 264)
Abdülkâdir Geylânî -kuddise sirruh- demiştir ki:
“Ey oğul! Dünyalık toplarken, gece odun toplayan, fakat eline ne geldiğini bilmeyen kimse gibi olma. Eline geçen dünyalığın helâl mi, haram mı, meşrû mu, gayr-i meşrû mu olduğuna dikkat et. Bütün işlerinde tevhid ve takvâ güneşi ile beraber ol.”
Dünya, Allâh’ın nimetleri ile tezyin edilmiştir. O nimetler, Hazret-i Âdem’in içinde yaratıldığı Cennet’e benzer. Ancak Hazret-i Âdem’in imtihan edildiği Cennet’teki o yasak ağaç, bu dünyada haram kılınmış şeylerdir. O, tek bir ağaçtı. Dünyadaki yasak ağaçlar ise çok ve çeşitli gibi görünse de özü itibariyle birdir, Allâh’ın yasakladığı şeylerdir.
Allâh’ın ilk yarattığı insan, meleklerin kendisine secde ettiği Hazret-i Âdem, yasak ağaca bir kere el uzattığı için Cennet’ten mahrum kaldı, mihnet ve sıkıntı yurdu olan dünyaya indirildi. Ey insan, sen her gün kaç yasak ağaca uzanıyor, Allâh’ın rahmet ve Cennet’inden ne kadar uzaklaşıyorsun, bir düşün!..
Allâh’ın helâl dairesi, insanın ihtiyaçlarına kâfîdir. Ama şeytan ve nefis, insanı hep şüpheli ve haram olan şeylere sevk eder. Onları süsler, câzip kılar. İnsan, îman ve takvâsı ile, haramın üstündeki yaldızlı maskeyi indirebilirse, onun nasıl bir Cehennem ateşi olduğunu fark eder. İsyan ve gaflet ile şeytanın oyununa gelen, hain vesvesesine kulak veren ise, haramların görünüşteki câzibesine kanar ve iki cihanda bedbaht olur.
İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe buyurmuştur:
“Dînin alışveriş kısmını bilmeyem, haram lokmadan kurtulamaz ve ibadetlerinin sevabını alamaz.”
Abdülkâdir Geylânî Hazretleri buyurmuştur ki:
“Allah -azze ve celle- Hazretlerine kulluk ediniz. Helâl kazançlarınızla O’na kulluk etmeye yardım talebinde bulununuz. Zira hiç şüphe yok ki, Allah Teâlâ, kendisine ibadet eden ve helâl kazancından yiyen, mü’min kulunu sever. Yalnız yiyip içeni, çalışmayanı sevmez. Kendi helâl kazancından yiyen mü’min kullarını sever, İki yüzlülükle kazanıp yiyene ve halka yedirene ise gazaplanır.”
“Ey oğul! Haram yemek kalbini öldürür. Helâl yemek ise onu ihyâ eder, diriltir. Lokma vardır, nurlandırır. Lokma vardır, onu karartır. Lokma vardır, seni dünya ile meşgul olur hâle getirir. Lokma vardır, âhiretle meşgul eder. Lokma vardır, sana dünyayı da âhireti de terk ettirir. Seni dünya ile âhiretin yaratanına rağbet ettirir.
Haram yemek, seni sırf dünya ile iştigâle sürükler ve sana günahları hoş gösterir. Mübah yiyecekler, seni âhiret ile meşguliyete sevk eder ve sana taatleri sevdirir. Helâl yiyecekler ise, senin kalbini Allâh’a yaklaştırır.”
Ey Rabbimiz, bizi helâl nîmetlerinle rızıklandır. Bizi haramdan ve harama götüren yollardan uzak tut. Bizi râzı olduğun ve Sen’den râzı olmuş kulların arasına dâhil eyle. Âmin.
YORUMLAR