Musâ Topbaş Efendi, hâzık bir tabib (uzman bir doktor) gibi insanların mânevî hâllerine uygun reçeteler yazdığı gibi, umûmî hastalıklara karşı da herkesin rahatça tatbik edebileceği, basit ama isâbetli tesbitler yaparlardı.
Bu nasihat ve reçeteler, üzerinden seneler geçmesine rağmen eskimemiştir. Gâh gönlümüzde, gâh defterler arasındaki bu ölümsüz mânevî reçeteleri de kardeşlerimizle paylaşalım, istedik:
* Gıybet çok mühim bir hastalıktır. Kimsenin arkasından konuşmamalıyız. Öncelikle kendi hatalarımızı araştırmalıyız ve bunları telafi yoluna gitmeliyiz. Kendi nefsimizin eksik ve hatasını görmek bizi başkalarının kusurunu araştırmaktan men etmelidir. Hanımlar dînî mevzûlarda çok gayretlidirler. Yalnız iki husus, onların bu gayretlerini gölgede bırakır; çarşı-pazarda çok gezmeleri ve dilleri!.. Günde üç-beş defa çarşıda pazarda gezenin kalbi dağılır. Böyle kişide huzur hâli nasıl olur?
* Dînî meclislerde dünya kelâmı konuşulmamalıdır. Bu meclisler Allah adının ve âhiretin hatırlandığı yerlerdir. Şayet böyle meclislerde mâlâyânî, dünyevî konular ve maddiyât konuşulmya başlarsa arkasından gıybet ve mâsiyet (günah) gelmeye başlar. İstifade için gelinen bu meclislerden haram işlenerek dönülmüş olur. Böyle Hak meclislerinde âyet-i kerîme, ehâdis-i şerife, evliyâullâh menâkıbı zikredilir. Kişilerin mânevî durumlarına göre bir eser de takip edilebilir. Eğer bu meclisler, âdâbına riâyet edilerek icrâ edilirse insanların mânen büyük derecelere nâil olmasına vesîle olur, biiznillâh!...
* Mânevî yoldan istifâde etmek için az yemelidir. Az yiyen az uyur, az konuşur. Az konuşanın hatası az olur. Akşamları az yemek, teheccüde iştiyakla kalkılmasına vesile olur.
* Güzel ahlâk, yumuşak başlılık, öfkeyi yenmek, hizmetli olmak bu yolun önemli düsturlarıdır.
* İnsan gününü uyku ile doldurmamalıdır. Haddinden fazla uyuyan gün boyu gevşer, üzerine tembellik çöker ve esner durur. Az uyuyan ise zinde kalır, günü bereketli geçer.
* Müslüman, dâima helâli aramalı, ihtiyatla davranmalı ve şüpheli şeylerden uzak durmalıdır.
* Eğer varsa, kaza namazlarına dikkat ve itinayla muntazam olarak devam edilmelidir. Eğer kazalarını tamamladıktan sonra fazladan olarak kaza kılmaya devam edilirse, “nurun ala nur” (nûr üstüne nûr) olur.
* Misafir ağırlamada sınır yoktur. Biri bir kahve verir, ecrini alır. Kimi de imkânı nisbetinde sofralar açar, Allah’tan karşılığını alır. Konya’da Mevlânâ Hazretlerini ziyaret eden fâsık bir kişi dahî niyetine göre bu ziyâretten mânen nasiplenir.
* Üç sınıf insan vardır:
Birincisi, Mevlâ’yı seven ve Mevlâ’nın da kendisini sevdiği,
İkincisi, kötülüğü gürünce kayan, iyiliği görüce düzelen,
Üçüncüsü de katılaşmış olan kalbler!... Rabbim muhâfaza buyursun.
* Boş konuşmayı, laf üretmeyi bırakın!.. İnsanları hayatınızla, yaşantınızla ve hâlinizle irşad edin.
* En büyük cevher, zikirdir. Her şey güzel ahlâkta bitiyor. Ahlâk güzelleşirse muâmelât da zevk hâline gelir.
YORUMLAR