İstikamet
İhlâstan sonra en ehemmiyetli husus da “istikamet”tir. İstikamet, Allah’ın ve Rasûlü’nün târif ve emrettikleri şekilde İslâm’ı yaşamak demektir. Bu da Kur’ân-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyye’ye tam olarak riâyetle mümkündür.
Biz âcizler kullar, neden yaratıldığımızı, günlerin ne kadar büyük bir hızla geçip gittiğini, ölümün âniden bizi yakalayıvereceğini ve toprağa gireceğimizi düşünmeliyiz. Nefsimize hiçliğini hatırlatmalı ve her gün kendimizi hesaba çekmeliyiz.
Ancak bu sayede kendi zavallılığımızı ve Yüce Allâh’ın kudret ve azametini müşâhede edebiliriz. Eğer o izin vermezse, hiçbir şey olmaz. Bizi yaratmış olması, bizi İslâm ile şereflendirmesi de hep O’nun nimetlerindendir.
Bu nîmetler mukabilinde bize düşen kendi hiçliğimizi ve kulluğumuzu bilmemizdir. Maalesef günümüzde “Falancanın şu kerameti var, filancanın bu kerameti var.” gibi sözler itibara alınıyor. Halbuki büyükler nazarında bu kerametlerin hiçbir kıymeti yoktur. Onlarca en büyük keramet, istikamet üzere kulluk yapmaktır. Peygamber Efendimiz’in yaşadığı ve öğrettiği gibi İslâmiyet’i yaşayabilmektir. Kur’ân-ı Kerim’e ve Allah Rasûlü’nün sünnet-i seniyyesine sıkı sıkıya sarılmaktır. Hani ashâb-ı kiramdan bazıları:
“-Ben hayatım boyunca her gün oruç tutacağım!..”
“-Her akşam sabaha kadar namaz kılacağım!..”
“-Âilemden uzak duracağım!..” diye vaade bulununca Peygamber Efendimiz, hepsini mescide toplayıp hutbeye çıkıyor ve:
“-Sizin içinizde Allah’ı en çok tanıyan, en çok seven ve O’ndan en çok korkan benim!.. Buna rağmen ben oruç da tutarım, yemek de yerim; namaz da kılarım, istirahat de ederim. Âilemi de kendi hâllerine bırakmam!.. Bundan sonra kim benden daha fazla bir şey yapmak isterse, o benden, benim getirdiğim dinden (İslâm’dan) başka bir yol icad etmiş demektir.” buyuruyor ya, işte istikamet budur.
Yani, her adımında Peygamber Efendimiz’i tâkip… O’nunla birlikte, ama hep O’nun arkasında, O’nun izinde gitmek… O’nu geçmeye veya O’ndan farklı şeyler yapmaya çalışmamak!.. Kim bu hâli gerçekleştirmeye muvaffak olursa, işte o, asıl keramet sahibidir. Bu sebeple ibâdet hayatımızda îtidalli olmalı, az, fakat devamlı ameli tercih etmeliyiz. Günah ve haramlar husûsunda ise elimizden gelen bütün gayreti ortaya koymalıyız.
Hayatımızda Peygamber Efendimiz’e ne kadar çok uyarsak, Cenâb-ı Hakk’a o kadar yaklaşmış oluruz.
Peygamber Efendimiz’e tâbî olacağız ki, Allâh da bizi sevsin. Bir kişi bir günah işlese mesela içki içse cezasını çeker kurtulur. Lakin Peygamber -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e saygıda, sevgide gevşeklik yapılırsa ibadetlerimiz boşa gider.
Ruhumuz cesedimizden ayrılıncaya kadar kulluk var. Kaza namazlarınızı ihmal etmeyin. Yavaş yavaş, ama muntazaman bu borçlarınızı ödemeye çalışın.
YORUMLAR