HACI RÂBİÂ ANNEMİZ
Bu yazımızda, kensine yetiştiğimiz, hâllerinden istifâde ettiğimiz ve bir meçhullük denizinde hayatını tamamlamış olan, Ramazanoğlu Mahmud Sâmî Efendi Hazretlerinin ailesi Hacı Râbia annemizden bahsetmek istiyoruz..
Hacı Râbiâ annemiz, kâmil bir Allah dostunun hanımı olmanın bütün güzellik ve ahlâkını kendisinde cem’etmişti. Bu cümleden olarak, Hacı Sami Efendi kuddise sirruh zamana çok dikkat ederdi. Akşamları mümkün mertebe erken istirahate çekilir, seherlerde kalkmaya çok özen gösterirdi. İsrâfa çok dikkat eder, yatmadan evvel bütün muslukları kontrolden geçirirdi. Bir damla suyun bile fûzûlî harcanmasına gönülleri râzı olmazdı.
Yeni bir elbise giyecek olsa, onunla iki rekat namaz kılar, kendisine bu nimeti veren Allah’a şükredip, “İbadetlerde eskisin!” diye niyazda bulunurdu.
Kendisine emanet edilen bir sırrı en yakınına bile söylemezdi. Bu yüzden bir çok kimse dertlerini anlatmak ve tavsiyelerini almak için kendilerine müracaat ederdi. Eve gelmiş olan bir paket veya mektubu, ulaşması gereken kişi dışında kimseye açtırmaz, bunun da bir emanet olduğuna dikkat çekerlerdi.
Râbiâ annemiz, nâmahrem kişilerin arasına karışmamaya çok îtîna gösterirlerdi. Bu yüzden ihtilât ortamı olan çarşı-pazara hiç çıkmamış, yabancıların bulunduğu yerde seslerini yükseltmemişti.
Ev işlerinde de çok titiz ve tertipliydi. Günlük işlerinin mutlaka bir saati vardı. Bu düzeni sebebiyle boş vakitleri kalır, bunları da ibadetle, Kur’ân-ı Kerîm okuyarak ve misafirlerine ayırarak geçirirdi. Kendisini ziyarete gelenlerle ayrı ayrı ilgilenir, gönüllerini hoş ederdi. Bu yüzden ayrılırken herkes en çok kendisinin sevildiğini düşünürdü.
Misafire ziyâdesiyle ikramda bulunur, yaşayışlarında îtidâli muhâfaza ederdi. Misafire ikramda bulunurken, onları rahat ettirmek ister ve:
“–Burası babanızın evi, buyurun!” diye dâimâ güleryüzle hizmet ederdi.
Senelerce kayınpeder ve vâlidelerine zevk ve hürmetle hizmet etmiş, onların duâlarını almaya gayret göstermişti.
Çevresindeki muhtaç, garîb ve fakirlerle de ilgilenirdi. Kendilerine yakın bir bölgede, gecekonduda oturan fakir ve hasta bir aile hakkında bilgi verilmişti de, o evinden altı ay boyunca her gün bu aileye iki öğün yemek göndermişti.
Sabahları erken kalkarlar, ve:
“–Üzerinize güneş doğmasın, aksi hâlde rızkınız ve ömrünüz bereketsizleşir!” derdi.
Nûr içinde yatsın, mekânı cennet olsun!.. Cenâb-ı Hak, bu mübârek vâlidemizin güzel hasletlerinden bizlere de hisse almayı nasib etsin. Amin!
Rûhlarına bir Fâtiha-i şerîfe, üç ihlâs-ı şerif okuyalım.
YORUMLAR