Harcadığımız Şey: Koca Bir Nesil...

Yolda yürüyorum. Ama çevremi pek fark ettiğim söylenemez. Bu günlerde gündemden düşmeyen kapkaç olayları, bali çeken ve arkadaşlarını öldüresiye döven çocuklar var zihnimde. Bunları düşünüyorum. Yaşadığım bazı hâdiseler düşüyor aklıma… Artık şehirlerde herkesin karşılaştığı ve gündemden düşmeyen bir konu.

Düşünceler, düşünceler… Hangi birini yazacağımı şaşırıyorum. Köprüaltı çocuklarını mı yazsam, kar-kış sokakta çalıştırılanları mı, bozuk eğitim sisteminde körelen kapasiteleri mi, yarış atı gibi koşturulanları mı, adam olsunlar derken medya kurbanı olup insanlığını unutanları mı, teneke takırtısı dinlemek için birbirini ezip kendinden geçecek kadar ruhu ve beyni boşaltılanları mı? Malzeme bol, ama neyi nasıl anlatırsın?

Köşeyi döner dönmez mini bir havâî fişek gibi etrafa saçılan pırıltılar gözümü alıyor. Demirci atölyesinin önüne gelmişim. Hatırladım burayı. Halamlar yeni evlerinin pencerelerini demirletmişlerdi buradan. Gerçi pek işe yaramamıştı. Birileri, demir çubukları esneterek arasından bir çocuğun geçebileceği kadar delik açmış ve polisin dediğine göre çocuk hırsızlarca soyulmuş evleri. Halam ne bedduâlar etmişti ardlarından. Eee kolay değil “Çocukların istikbali için” deyip üç-beş yastık altı ettiği altınları gitmişti.

“Al sana çocuk istismarı!..” dedim kendi kendime. Hem de iç içe… Şimdi; gelecekte biraz daha rahat şartlarda yaşayabilme fırsatı elinden alınan çocuk mu daha çok istismara konu oldu; yoksa hırsızlık ederek akranlarını istismar eden hırsız çocuk mu? Peki, o çocuğu hırsızlığa iterek istismar edenler kimlerdi?

Evet, o çocuk, hırsızlık etmekle iyi bir şey yapmadı. Hem kendini, hem yetiştiricilerini, hem de insan olan herkesi utandıracak bir suç işledi, lâkin halam da iyi etmedi bedduâ etmekle… Belki kendi çocukları için çok uğraştı, didindi; her türlü fedakârlığı yaptı; ama o çocuk için hiç bir şey yapmadı! Elinde tartı:

“-Tartim mi abla? Okul harçlığım için” diyen çocuğa:

“-Çekil oğlum ayağımın altından!..” dedi veya görmemişliğe duymamışlığa vurdu. Yolda gördüğü sokak çocuğuna iğrenerek baktı, bir tebessümünü esirgedi! Boyacı çocuk gelip;

“-Boyim mi?” dediğinde:

“-Yok istemez!..” deyip fırçasının temizlemekten ziyâde kirleteceğini düşündü ayakkabılarını. Velhâsıl verecek fazla parası olmasa da, selamı da esirgedi bakkalın küçük çırağından…

Halam aslında iyi kadındır. Çok sever çocukları. Fakat sadece kendi çocukları için bir şeyler yapar. Meselâ büyük oğlu yurtdışında üniversitede okuyor. Onun rahatı için kendi isteklerini kısıp gönderiyor harçlığını... O, okusun diye çuvalla para gidiyor. Okuyor da sağ olsun. Derece bile aldı, ilk senesinde. Kutlama partisinde sarhoş bir arkadaşı bıçaklamış sol tarafından. İlk anda hissetmemiş bile, ayıkamamış! Sol böbreği yok artık. Halam gene çok üzüldü. Gene bedduâlar etti.

Küçük kızı liseye yeni geçti. Onun üniversitesi için biriktiriyordu işte o altınları. Onun geleceği de pek parlak (!). Yaşamak için, iyi bir istikbal için, tüm rakiplerini ezip başarıya (!) ulaşacak büyük üniversite sınavında. Ya sonra? Belki çalışabilecek, belki çalışamayacak, ancak bu da önemli değil! Onur meselesi hâline gelmiş bu sınavı kazanmak. “Altta kalanın canı çıksın” oyununun pratik hayattan örneği… Biraz daha ilerisi; âhiret için bir şeyler yapmak ister diye bizim Kur’ân kursuna dâvet ettim; yaz okulu, ek dersleri varmış, gelemezmiş.

“-Fâtihâ’yı biliyorum ben zaten!..” dedi.

“-Maşallâh buna da şükür…” diyor halam. Abisi onu da bilmezmiş!

Bilemiyorum hangi çocuk daha çok istismara uğramış! Halamın çocukları mı; hırsız çocuk mu? Bir türlü karar veremiyorum. Tüm harcanan gelecek için suçluluk duyuyorum. Koca bir nesli göz göre göre el-birlik harcıyoruz. Bu kadar kolay harcanır olmamalı veya şöyle demeliyim; bu kadar kayıtsız kalınmamalı bu eriyişe.

“Ama elden ne gelir!”

Vicdanlarımızı rahatlatmak için yeterli mi bu söz! Sadece yazıp konuşmak olmamalı tek yapabildiğimiz. Zaten konuştuğumuz kadar bir şeyler yapmak için kafa yorsaydık, şimdi bu hâlde olmazdık. Tek ferdin halledebileceği bir konu da değil. Toplumun el atması lâzım. Nasıl el-birlik harcıyorsak, el-birlik bu nesli kazanmak da elimizde! Maddî gücü olan maddî desteklerle, olmayan “Tebessüm sadakadır.” hadîs-i şerifindeki gibi tebessümüyle, belki bir selâmla bir şeyler yapmış olacak; hayatı, insanları sevdirecek; güzele yönlendirecek belki... Medya kötülük nasıl yapılır, nasıl kötü olunur dersleri vermeyecek ve belki de o zaman düzelecek bir şeyler.

Hiçbir şey yapmayan da en azından düzelsin isteyecek; onun da şefkat dolu bir bakışı yetecek. Yeter ki, niyetler hâlis olsun değil mi? Şimdiye dek uğraş verenlerin hatırına, belki de bir şeyler düzelmeye başlamıştır bile…

Gözlerim tekrar ışığa gidiyor. Bakıyorum, çocuk; elinde kaynak makinesiyle  “Bismillah!..” deyip yeni bir demir daha kesiyor.

 Emekler zâyî olmaz…

 

Hümeyra Nezihe Gül

 

                                                                  

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle