Hanımlara Çağrı

Her gün gerek televizyon haberlerinde, gerekse gazetelerin dünya haberleri bölümünde, mutlaka Afrika’dan, âfet bölgelerinden haberler verilir. Genelde televizyonlarda bu haberler, bizlerin akşam yemeği vaktine denk gelir. Açlıktan gözlerinin feri kesilmiş, yüzünü saran sinekleri bile kovmaya mecâli kalmamış o kara bahtlı kıtanın çocuklarını görünce lokmalar boğazımıza dizilir.

“-Keşke…” deriz, “Onlara bir lokma ulaştırabilseydik.”

Sonra kısıtlı bütçemiz gelir aklımıza... “Ama biz zor geçiniyoruz, onlara nasıl yetişelim?” diye hayıflanırız. Bütün samimiyetimizle üzülür, onların hâline acırız. Onlara yardım etmesi için ellerimizi Rabbimize kaldırırız. Hâlbuki esirgediğimiz o küçücük yardımlarımız; onların bir günlük, bir haftalık, belki de bir aylık ihtiyaçlarını giderebilir. Nasıl mı?

Biz âilece şöyle bir karar aldık. Haftada bir gün, kahvaltıda bir çeşit yiyeceğiz. Yalnız peynir ekmek veya yalnız zeytin ekmek gibi… O günün kahvaltı masrafını hesapladık. 10 YTL… Ayda 40 YTL ediyor. 40 YTL Afrikalı bir âilenin, iki-üç haftalık erzak paketi… Ayrıca bu şekilde çocuklarımız da vermenin, sadaka ve infâkın lezzetini hisseder diye düşündük.

İkinci alternatif, hanımların kendi aralarında “altın günleri”, “akraba toplantıları” veya “sohbet meclisi” grubunuzla yapabileceğiniz bir yardım faaliyeti olabilir. Diyelim ki, akraba toplantınızda 10 kişi toplanıyor; herkesten 2 YTL toplansa, ayda 20 YTL yapar. Bu, bizim için çok küçük bir meblâğ… Belirleyeceğiniz bu miktar, maddî duruma, bulunduğunuz çevreye göre değişebilir; azaltıp artırabilirsiniz. Böylece akraba olmanın tadı da infakla perçinlenmiş olur. Unutmayalım; sadaka ve infâklar belâları def eder. Geçmişlerimize rahmet olur.

* * *

Hatırlayacağınız üzere; Asr-ı saâdette, Tebük Seferi için hazırlık yapılırken kıtlık zamanı idi. Ve Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- seferberlik ilân etmiştr.

“-Herkes, ne verebilirse getirsin.” dedi.

O gün, küçük bir kız çocuğu, kulağındaki altın küpeleri infâk etmek istedi. Ama heyecanından, küpeleri kulağından çıkaramadı. Çıkarabilmek için asılarak kulağını kanattı. Ve o kanlı küpeleri Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in önüne koydu.

Sahâbeden Ebu’l-Akîl çok fakirdi. Ama bütün gece hurma taşıyarak iki ölçek hurma kazanmış; bir ölçeğini âilesine, bir ölçeğini de orduya infak etmişti.

Muhterem Osman Nûri Topbaş Efendi Hocamız, bir derslerinde:

“-Kızım, bugünler İslâm’ın ve insanlığın zor günleri… Bugünleri fırsat bilip ne kadar hayır-hasenât yapsak az!.. Çünkü bugünlerde yapılan hayırlara, Cenâb-ı Hak bir on veriyor.” demişti. Sonra da bir âyet-i kerimeyi hatırlatmıştı:

“Size ne oluyor da, Allah yolunda harcama yapmıyorsunuz. Hâlbuki göklerin ve yerin mirası Allâh’ındır. Elbette içinizden fetihten (Mekke’nin fethinden) önce harcayanlar ve savaşanlar, daha sonra harcayıp savaşanlara eşit değildir. Onların derecesi, sonradan infak eden ve savaşanlardan daha yüksektir. Bununla beraber Allah, hepsine de en güzel olanı (cenneti) vaad etmiştir. Allah bütün yaptıklarınızdan hakkıyla haberdârdır.

Kim Allah’a güzel bir borç verecek olursa, Allah da onun karşılığını kendisine kat kat verir ve ayrıca onun çok değerli bir mükâfatı da vardır.” (el-Hadîd, 10-11)

* * *

Evet muhterem okuyucularımız; Cenâb-ı Hak, muhtaçları bize emânet etti.  “Ne yapalım? Allah versin!” deyip savuşturmayalım. Allah, onlara vermemiz için bizi yarattı. Yani onları, bize emanet etti. Gücümüz yettiği kadar onlardan sorumluyuz.

Geçen yıl, bir gazetede okumuştum: Afrika’da birçok çaresiz kadın, çocuklarını doyurabilmek için bir yumurta karşılığı iffetini satıyormuş. Düşünün, ihtiyacın bu raddesini!..

Misyonerler oralarda kilise kurup bahçesine de su kuyusu açıyorlar. Ve bu yolla halkı Hıristiyanlaştırıyorlar. İnsanlar su uğruna dinlerinden oluyor yani... Onlar câhiliyet, mecburiyet ve şiddetli sıkıntı içinde olmasalar, ne iffetlerini, ne de dinlerini kaybedeceklerdi. Belki onların bu konuda sorumlulukları da azdır, ama ya bizim?!.

Gelin, duyarlı olalım. “Bir”lerimizi birleştirip “bin” yapalım. Dünyadaki Müslüman kardeşlerimiz, bizim şefkatli elimizi bekliyor.

Hanımlar, unutmayalım; tarihe yön veren, kaderin akışına tesir eden fedakâr hanımlar, hep Müslüman hanımefendilerdir. Biz de onlardan bir nümûne olalım.

Bildiğiniz gibi bizim de artık bu acıları dindirecek bir kolumuz var. O da IBS… Hepimizin derneği… Dünyanın dört bir tarafında yoksula, yetime, kimsesize kol-kanat açan onları kucaklayan bir dernek... Afrika’da, Endonezya’da, Orta Asya’da, Balkanlar’da, Kafkaslar’da, Güney Amerika’da sizin, bizim, hepimizin yardım eli... IBS, senenin her anında, onların yanında… Sizin adınıza, sizin yardımlarınızla…

Yardımlarınızı ve IBS gönüllüsü olarak desteklerinizi bekliyoruz. Haydi hanımlar, bir hanımı, bir âileyi kurtarmaya…

PAYLAŞ:                

Halime Demireşik

Halime Demireşik

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle