-Bu yazı, Hamûş’umun hâline tercüman ve gam-güsâr olmak (gam ve tasayı giderip tesellî sunmak) arzusuyla yazıldı. Fakir, henüz buralardayım, susmak nasibi ufukta yok henüz...-
Sırât-ı müstakîm üzere oturan İblis, kanunları ters yüz ediyor.
Sâlih amellerin içini boşaltıyor. Her güzel şey mânâsız hâle geliyor.
Elma kurdu gibi özünü tüketiyor her şeyin.
* * *
Suskunluğum kırgınlığımdandır. Kırgınlığım kendime… Temyiz (ayırt etme) hassası (kabiliyeti), nefsin aklıyla değil, kalbe bağlı akıl ile çalışır. Nerede susup nerede konuşacağımı ayırt edemediğim için kırgınım kendime.
Kırgınlığım yakınlığımdandır; “O beni anlar.” dediğim kim varsa, uzaklara savruldu imtihan ânında... Konuşarak anlaşamadık, susarak anlaşırız belki.
Kırgınlığım kendime!.. Arkasında durmadığım prensiplerim, arzularım, hedeflerim zâyî olup gitti. “Ben” diyebileceğim bir fotoğraf vermedim ki, yakınlarıma. Gözetemediler sınırlarımı, tanımadıkları için beni… Yanlış bir susmak çabasıydı. Sustukça aradaki çatlaklar, dev uçurumlara dönüştü. Sustukça ortak kelimeler unutuldu. Yeni bir dil kurma çabası olmayınca birbirimizi hiç anlamaz hâle geldik.
Kırgınlığım dosta; suskunluğumdaki kırgınlığı anlamalıydı. Öyle incindim ki, tekrar tekrar öyle incindim ki, artık ne yapsan kırılacak tâkati kalmadı kalbimin... Acısız tek bir nokta kalmadı kalbimde ki, orayla acı duyayım. Dışarıdan teslimiyet ve sabır diye anlaşılıyor hâlim. Kimisi takdir bile ediyor, örnek alıyor hattâ... Ben ise bîtap düştüm insafsızlığından senin nefsinin.. Aşka inanan her bir zerremle hamûşum artık.
* * *
Duyuyorum, susuyorum. Susuyorum; empati, telepati hiçbir işe yaramıyor nefsâniyet araya girince. Bencilce, hodgamca “hayır” diyor ve şekil veriyorsun hayatıma.
Susuyorum, sesini yükselte yükselte, ince ince kıyıyorsun ciğerlerimi. Nasıl da pervasız nefsin, yakıp yıkarken onlarca yılın emeğini!.. Nasıl da zavallıyım karşında!
Susuyorum nefsimden ve onun gösterdiği bütün yanlış yollardan “Allâhu Rabbü’l-Âlemîn”e sığınıyorum ve susuyorum.
Susuyorum... “Ne çabuk unutuyorsun, ne kolay!” “Şarkılar bitti, şarkılar bitti.”
Kolayca dolduruyorsun boşluğumu… Çabucak kapatıyorsun yokluğumun üzerini, yaralarını… Ne şarkılar önemli, ne hâtıralar; ne kırık dökük sözlerim, susuyorum. Başka vâhâlarda dinleniyor rûhum. Görüyorum, sözlerim eski geliyor; alışılmış, heyecansız… Merakla başka zarfları açmaya çalışıyorsun. Susuyorum.
Kırgınlığım da susacak bir gün, unutacağım varlığının tadını… Hiçbir güzellik çağrıştırmayacak adını... Hiçbir hasrette koşup sana kaçmayacak rûhum. Kapını öyle çok çaldı ki gönlüm inleyerek, öyle baktım ki gözlerine ümitle; denizden, gökten, içtiğim suyun dibinden... Taş mı kesildi yüreğin, nefsinin elinde? Nasıl bir sevgiydi ki anlamaya vesile olmadı!..
Susuyorum... Susuyorum... Çığlık çığlığa, hıçkıra hıçkıra ağladım geceleri uyanıp... Uyku, sabra medar olmadı bu kez. Tırnaklarımla tutunmaya çalıştım. Kan içinde kalan kendi onurumun yüzü oldu. Cam bir fânusa kapatılmış gibi kendimden başkasına ulaşmadı feryadım. Susuyorum…
Susuyorum çoktandır! Hâmuş’u okuyup hâmuşânı dinleyip susuyorum! Halep işi bir parça kumaş nasıl susarsa güneşin karşısında... Ve bir inci gibi içimde acım, istiridye misâli susuyorum!
Susuyorum! Ben konuştukça, sen daha kırıcı oluyorsun diye... Konuşmuyorum artık. Bu derece susuşumu hayra alâmet görmesen... Başını iki elimin arasına alıp gözlerine sorsam, değişen bir şey olmayacak. Benim suskunluğum, kâmil mürşidlerin suskunluğu gibi şifâ veren, iyileştiren, olgunlaştıran, büyüten suskunluklardan değil… Bunun için susuyorum. Benim susuşum nefes alıp vermiyor. Ölü zira… Susan kalp olunca, nefis olmayınca üzülen, melekler oluyor. “İçinizde iki ses var” diyor, Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-… “Hangisini dinlerseniz onun sesi yükselir. Hangisini dinlemezseniz onun sesi alçalır.”
Alnımın çatında bana hayrı ve hakikati anlatan meleğim,
Başımın üstünde salevatları taşıyan meleğim;
Sağımdaki meleğim,
Solumdaki meleğim,
Susuyorum...
Herkes bildiğini anlıyor nasılsa... Nasılsa ortada kalıyor hakikat. Etrafıma bakıyorum, burası gelmeyi istediğim yer değil. Duyuyorum... Susuyorum...
YORUMLAR