Halka

Çıkılan başlangıç noktasından ilerleyip tekrar aynı noktaya geri dönmek… Kısaca halka çizmek… Başlangıç ve son, aynı noktada…

Yaratılmış onca âlem, başlatıldığı noktada sonlandırılmaktadır. Rotası halka olan insanoğlu, doğarken rûhundaki gerçek vatanının hasretiyle veryansınlar etmektedir. Bir yanı ölümden korkup diğer yanı yağmur ardı toprak kokusuyla cûşa gelmekte; doğmakta, büyümekte ve yine başlangıç noktası olan çocukluğuna döndürülmektedir.

Topraktan yaratılan bedeni, ölüm sonrası özüyle hemhâl olmaktadır. Aynı minvalde tohum, topraktan aldığı türlü mineraller ve su ile olgun meyveye dönüşmekte ve tekrar toprağa döndürülmektedir. En’âm Sûresi’nin 99. âyet-i kerîmesinde:

Gökten su indiren O’dur. (Buyurdu ki:) İşte Biz her çeşit bitkiyi onunla bitirdik. O bitkiden de, kendisinden üst üste binmiş taneler bitireceğimiz bir yeşil bitki, hurmanın tomurcuğundan sarkan salkımlar, üzüm bağları, zeytin ve nar bahçeleri meydana getirdik; birbirine benzeyeni var, benzemeyeni var. Meyve verirken ve olgunlaştığı zaman her birinin meyvesine bakın! Kuşkusuz bütün bunlarda îman eden bir toplum için ibretler vardır.” buyrularak konuya ayrıntılarıyla açıklık getirilmiştir.

Zamandan ve mekândan münezzeh olan Allah Teâlâ’nın yoktan var ederek, insanoğlunun zaman mefhumu oluşturmasına ve daha pek çok hayırlara ulaşmasına vesîle eylediği Güneş ve yıldızlar için:

Güneş katlanıp dürüldüğümde, yıldızlar (kararıp) döküldüğünde…” (et-Tekvîr 1-2) âyetlerindeki ifadeleriyle, yine var iken yok etmeye, velhâsıl yine başlangıç noktasına döndürmeye kâdir olduğu belirtilmiştir.

Allah, geceyi gündüze, gündüzü geceye çevirir; gören ve düşünenler için bunlardan alınacak ibretler vardır.” (en-Nûr, 44) âyet-i kerîmesi ile yine aynı devr-i dâim gözler önüne serilmektedir.

Bu misaller ışığında şu imtihan dünyasında başa gelen musibetlerin sonsuza kadar sürmeyip ardından ferahlamanın yaşanacağı, ancak bu ferahlamanın da kalıcı olmayacağı âşikârdır. Merhameti sonsuz Cenâb-ı Hak, temiz olarak yarattığı fıtratını yaşadıkları ve çevresi sebebiyle bozan kulunun yaptığı nasûh tevbeyi kabul etmekte, kötülükte inat ettiği takdirde adâleti ile bu dünya ve âhirette cezasını vermektedir.

Böylelikle temiz gelen, hâlisâne tevbe ile günahlarından arındırılarak başlangıç noktasındaki temizliğine dönebilmekte, kötüler de inatlarıyla yine kötülük bulmaktadır. Şems Sûresi’nde yer alan şu âyet-i kerîmeler de nefis terbiyesinin önemine işaret edilmiştir:

Güneş’e ve kuşluk vaktindeki aydınlığına, Güneş’i takip ettiğinde Ay’a, onu açığa çıkarttığında gündüze, onu örttüğünde geceye, gökyüzüne ve onu bina edene, yere ve onu yapıp döşeyene, nefse ve ona birtakım kabiliyetler verip de iyilik ve kötülüklerini ilham edene yemin ederim ki, nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir.” (eş-Şems, 1-10)

Önemli olan nereden geldiğini ve nereye döneceğini bilmektir. Âyet-i kerîmede buyrulduğu üzere: “…Doğrusu biz Allâh’a aidiz ve kuşkusuz O’na döneceğiz.” (el-Bakara, 156) diyerek başlangıcımıza yüz aklığıyla dönebilmeyi Cenâb-ı Hak cümlemize nasip ve müyesser eylesin. Âmîn.

 

 

 

PAYLAŞ:                

Dr. Ayça Toksöz

Dr. Ayça Toksöz

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle