“Gusl” sözlükte “su ile yıkamak” demektir. Türkçe de “boy abdesti” mânâsına gelen gusül, fıkıh ilminde ise; vücudun kuru bir yer kalmayacak şekilde temiz bir su ile yıkanması anlamında kullanılır.
Âyet-i kerîmelerde şöyle buyrulur:
“…Eğer cünüpseniz iyice temizlenin…” (el-Mâide, 6)
“Ay hâli durumundayken kadınlardan (cinsel yönden) uzak durun ve temizlenmedikçe onlara yaklaşmayın.” (el-Bakara, 222)
Guslü Gerektiren Haller:
Yukarıda bildirilen âyet-i kerîmeler sebebiyle Ebû Hanîfe Hazretleri:
“Gusül, üç hâlden dolayı farz olur.” demiştir.
1- Cünüplük hâli,
2- Hayız (ay hâli) ve nifas (lohusalık) kanlarının kesilmesi,
3- Ölüm. (Şehid olmayan müslüman bir ölüye gusül aldırılması, İslâm toplumuna yüklenen kifâî bir farzdır.)
Cünüplük hâli nedir?
Cinsî münâsebet, ihtilâm veya benzeri bir yolla, şehvetin doyuma ulaşması sonucu meninin dışarı çıkması ile meydana gelen gusülsüzlük hâlidir.
İhtilâm; uyku ya da uyanıklık hâlinde, bakmak veya düşünmek yolu ile vücuttan “menî” denilen sıvının gelmesi durumudur.
Bir kimse, uykuda ihtilam olduğunu hatırlar, ancak uyandığında bir yaşlık görmezse gusletmesi gerekmez.
İhtilam, sadece erkeklere mahsus bir hâl değildir. Kadın da ihtilâm olabilir. Ümmü Seleme -radıyallahu anhâ-’dan şöyle dediği nakledilmiştir:
“Enes’in annesi Ümmü Süleym dedi ki:
“-Ey Allâh’ın elçisi! Allah, hakkın söylenmesinden hayâ etmez. İhtilâm olduğu zaman kadının gusletmesi gerekir mi?”
Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“-Evet, yaşlık görürse gerekir.” buyurdu.
Bunun üzerine orada bulunan Ümmü Seleme Vâlidemiz:
“-Kadın da ihtilam olur muymuş?” diye sordu. Hazreti Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“-Hay Allah iyiliğini versin. Kadın ihtilam olmazsa, peki çocuğu ona nasıl benzer ki?” buyurdular.
“Menî” ise; şehvetin artmasıyla (doyuma ulaşmasıyla) cinsel uzuvdan basınçla dışarı çıkan yoğun sıvının adıdır. Rasulullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bu hususta da şöyle buyurur:
“Mezide abdest, menide gusül vardır.” (Şevkânî, Neylü’l Evtâr, I, 218)
Eşlerin cinsel yönden birbirleriyle ilgilenmesi sonucu cinsel organda meydana gelen ıslaklığa “mezi” denilir. (Bu sıvının kadınlardan gelenine ise “kazi” denilmektedir). Bu sıvı, guslü bozmaz. Ancak mezinin gelmesi ile abdest bozulacağı için kişi avret mahallini yıkar ve abdest alır. Nitekim Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- mezi için:
“Herhangi birinizin idrar yolundan mezi gelirse, avret yerini yıkasın ve namaz için abdest alsın.” buyurmuştur. (Muvattâ, Taharet 53; Buhârî, Gusl, 13)
Cinsî münâsebet durumunda ise, ister meni gelsin, ister gelmesin eşlerin gusül alması farz olur.
Şehvet Olmaksızın Gelen Meni, Guslü Bozar Mı?
Şehvet ve basınç söz konusu olmaksızın, ağır bir şey kaldırmak, yüksek bir yerden atlamak, tuvalet ihtiyacını gidermek… vs gibi herhangi bir sebeple vücuttan meni gelecek olsa, gusül abdesti gerekmez.
Guslün Farzları Nelerdir?
Mâide Sûresi’nin 6. âyet-i kerîmesinde:
“…Eğer cünüp iseniz, iyice temizlenin…” buyrulmaktadır. Âyette geçen “iyice temizlenmek”ten maksat, mezhep imamlarının ittifakına göre, “vücudun dış kısmının kuru bir yer kalmayacak şekilde en ince ayrıntısına kadar yıkanması”dır.
Ebu Hanife Hazretleri, bu hususta “ağız ve burnu” da vücudun dış kısmından sayar.
Bu sebeple Hanefilerde guslün farzı üçtür:
1- Ağza su vermek,
2- Burna su vermek,
3- Bütün vücudu, kuru bir yer kalmayacak şekilde yıkamak.
Gusül alırken kulak kıvrımları, küpe delikleri, göz pınarları, göbek çukuru, parmak araları, tırnak altları… vs. gibi yerlere suyun ulaştığına emin olmak için yoklamak, faziletli bir davranıştır. Bilhassa küpe deliklerini yıkamak için illâ küpe kullanmak gerekmez. Bu hususta vesveseye kapılmak yersizdir. Küpe deliklerinin elle ovuşturulması yeterlidir.
Farz olan bir uzvun yıkanması unutulur ve “aradan fazla bir zaman geçmeden” hatırlanırsa sadece unutulan yerin yıkanması yeterlidir. Tekrar gusül almak gerekmez.
Yıkanması farz olan uzuvlar yıkanırken suyun deriye temas etmesine engel olacak bütün maddelerin giderilmesi gerekir. Aksi hâlde kişinin guslü geçerli olmaz.
Bir kimse ağzına ve burnunu su verdikten sonra deniz, havuz, göl gibi bir suya girse, gusül almış sayılır. Böyle bir gusülle bütün ibadetler yapılabilir.
Kişinin başına abdesti bozucu bir durum gelmediği müddetçe, alınan gusülle namaz kılınabilir, yani bütün ibadetler yapılabilir. Zira gusül esnasında bütün abdest âzâları da yıkanmış demektir.
Gusülsüz Yapılamayan İşler
Guslü olmayan kimse namaz kılamaz, oruç tutamaz, Kâbe’yi tavaf edemez, Kur’ân’a el süremez, Kur’ân okuyamaz, büyük bir zarûret olmadıkça câmilere giremez.
Yeni Müslüman Olmuş Birisinin Gusül Alması Gerekir mi?
Yeni müslüman olmuş bir kimsenin üzerinde cünüplük (veya kadınsa hayız, nifas) gibi durumlar başına gelmesinden sonra yıkanmamışsa, gusül abdesti alması farzdır. Aksi hâlde İslâm’a giren bir kimsenin “sırf bu sebepten dolayı” gusletmesi, Hanefî ve Şâfîlere göre müstehap, diğer mezheplere göre ise vâciptir.
Gusül Almanın Müstehap Olduğu Diğer Durumlar Nelerdir:
Cuma ve Bayram namazları öncesinde, hac ve umre niyetiyle ihrama girerken Arafat’ta vakfe’ye çıkılmadan önce gusletmek sünnettir.
Mekke ve Medine’ye girmek, Müzdelife’de gecelemek, ziyaret ve vedâ tavafında bulunmak, cenâze yıkamak, kan aldırmak, Berat ve Kadir gecelerini ihyâ etmeyi istemek, bir toplantıya katılmak, yolculuktan dönmek, yeni bir elbise giymek, bir günahtan tevbe etmek… vs. gibi çeşitli durumlarda gusletmek müstehap sayılmıştır.
Guslün Maddî ve Mânevî Faydaları
Boy abdesti ile; cünüplük, hayız ve nifasın insan bedeninde bırakabileceği maddî kalıntı ve bulaşıklıklar temizlenmiş olur.
Ayrıca cünüplük hâlinin vücutta yol açabileceği yorgunluk ve gevşekliği gidererek, bedende yeni bir denge kurma, kan dolaşımını düzene sokma ve kişiyi hükmî kirlilikten kurtararak ibâdet atmosferine sokma gibi birçok faydaları içinde bulundurur.
Çıplak Yıkanmak Uygun mudur?
Kişinin tek başına olduğu zaman, avret yerleri açık olarak yıkanması câizdir. Ancak tek başına yıkandığı zamanlarda da avret yerlerini örtmesi, en azından galiz (büyük) avret sayılan ön ve arka kısmını örtecek bir şey giyinmesi, İslâm âdâbına daha uygundur. Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e bu durum sorulunca: “Şüphesiz Allah hayâ sahibidir… Öyleyse sizden biri guslettiği zaman örtünsün.” buyurmuştur
Hamam, havuz, deniz gibi umûma ait olan yerlerde yıkanan kişinin şer’an örtülmesi farz olan yerlerini örtmesi farz, bunu terk etmesi ise haramdır.
Diş Dolgusu ve Kaplamalar Gusle Engel midir?
Tedavi amacıyla yapılan diş dolgusu ve kaplamalar, gusle engel değildir.
Nasıl ki yara üzerine sarılan sargının üstüne meshedilmesi câizse ve sarılan sargının altına suyun ulaşması mecbûrî değilse; gusülde de suyun diş dolgusuna ulaşması ile gusül tamam olmuş olur. Yani ağız içindeki kaplama veya dolgulu dişlerin içine suyu ulaştırmak imkânsız olunca, yıkanması mecbûrî olmaktan çıkar. Zaten diş dolgusu ve kaplamalar, süs ve ziynet için yapılmış olmayıp sırf ihtiyaç sebebiyle başvurulan tedavî usullerindendir. Bu sebeple gusül alınırken dişin sadece dış yüzeyi yıkanır. Dolgu ve kaplamayı sökmek ve içini yıkamak gerekmez. İhtiyaç ve tedavi olmaksızın sırf süs, moda… vs. gibi sebeplerle yapılan tabaka oluşturan aparatlar ise, gusle engeldir.
Dişinde bulunan dolgular sebebiyle kişinin çeşitli vesveselere kapılması gereksiz bir davranıştır. Hem diğer üç mezhepte ağza ve burna su vermenin hükmünün sünnet olduğu unutulmamalıdır. Bununla birlikte kişinin bu tür vesveselerden korunabilmek için çok ağrı vermediği müddetçe gusülsüz dolgu ve kaplama yaptırmaması, hem faziletli, hem de yerinde bir davranıştır.
Yeri gelmişken belirtmekte fayda var ki, deriye yapışmış olup suyun deriye ulaşmasına engel olan kalıntılı ve tortulu boya ve yapıştırıcılar, temizlenebildiği kadar temizlendikten sonra artık guslün sıhhatine engel olmazlar.
Saç Boyası Gusle Mani midir?
Kına gibi sadece saçın rengini değiştiren, suyun saça değmesine engel olmayan boyalar gusle mani değildir. Ancak kullanılan boyanın içindeki bazı maddeler, tabaka oluşturur ve suyun deriye ulaşmasına engel olursa, gusle engel olacağından kullanılması câiz değildir.
Gusülsüz Bir Kimse Saçlarını ve Tırnaklarını Kestirebilir mi?
Cünüp olan kişinin başka işlerle uğraşmak yerine bir an önce gusül almayı tercih etmesi gerekir. Böyle bir kimsenin, gusülsüz vücudundan herhangi bir parçanın kopup ayrılmamasına dikkat etmesi, faziletli bir davranıştır. Zira hadîs-i şerîfte “Kıyamet günü vücuttan her kopan parça, kişiye iâde edilir.” buyrulmaktadır.
Bu sebeple bazı âlimler, vücuttan ayrılan her parçanın temiz bir şekilde çıkması gerektiği üzerinde durmuşlar; aksi durumları, meselâ tırnak kesmek veya kasık ve koltuk altı kıllarını temizlemek gibi durumları mekruh saymışlardır.
Ancak hayız ve nifas hâlleri, cünüplük gibi olmadığı için ölçüler bu gibi durumlar için daha geniş tutulmuştur. Yani hayız ve nifas olan bir hanım, çok gerek olmadığı müddetçe tırnaklarını kesmez, bu gibi ihtiyaçlarını gusül alıncaya kadar geciktirir. Bu faziletli bir davranıştır. Ancak ihtiyaç varsa, bu gibi işleri yapmasında bir sakınca da yoktur.
Bilhassa lohusalık hâli gibi uzun süren bir durum, kişi için tırnak kesme veya gerekli vücut temizliği yönünden sıkıntı oluşturabilir. İşte bu gibi durumlarda bir hanım tırnaklarını kesebilir, gerekli vücut temizliğini yapabilir.
Bedende Bulunan Dövmeler Gusle Engel midir?
Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, “dövme yapana ve yaptırana” lânet etmiştir. (Buhârî-Müslim) Bu sebeple haram olan (yasaklanmış) fiil, “dövme yapmak” ve “yaptırmak”tır.
Herhangi bir şeyin gusle mani olması için deri üzerinde bir tabaka oluşturması gerekir. Hakiki dövmelerde, renkli boyalar deri altına zerkedilmiş durumdadır. Deri üzerinde bir tabaka mevcut değildir. Bu sebeple dövme, gusle mani değildir. Tıpkı kınada olduğu gibi.
Ancak dövme, derinin üzerine yapıştırılarak ya da altına suyu geçirmeyen bir boya ile deri üzerine boyanarak yapılıyorsa, gusle engel olur.
YORUMLAR