Yeryüzünde “eşref-i mahlûkât” olarak yaşamak, şerefli, ama bir o kadar da güç bir vâkıadır. Bir taraftan “Allâh’ın yeryüzündeki halifesi” olmak gibi yüce bir mevkide bulunmak, diğer tarafta bulunulan konumun vazife ve sorumluluklarını hakkıyla yerine getirebilmek kolay değildir. Bunun yanında “mallarla, evlâtlarla, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle” her an imtihandan geçmek; buna gösterilen sabır ve olgunlukla kemâlât yolunda mesafe almak veya imtihanı kaybedip aşağıların aşağısına sürüklenmek muhtemeldir. İnsanın zıtlıklar içindeki bu mevkii, âyet-i kerîmelerde şöyle bildirilir:
“Biz emaneti göklere, yere ve dağlara arz ettik de, onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve korkuya kapıldılar. Onu insan yüklendi, doğrusu o çok zâlim, çok cahildir.” (el-Ahzâb, 72)
“Andolsun, Biz sizi, korku, açlık, canlardan ve mallardan eksiltmekle, hastalık ve sağlıkla imtihan edeceğiz. Sabır ve teslîmiyet gösterenleri müjdele.” (el-Bakara, 155)
Eşyanın zamanla eskiyip yıpranması gibi, insanoğlu da zaman zaman yorgun düşüp, zayıf kalabilmektedir. Özellikle son zamanlarda teknolojinin ilerlemesi, modern hayatın zorunlulukları ve ferdîleşmenin artması gibi faktörlerle insanlar yalnızlaşmış, beraberinde psikolojik-rûhî yepyeni problemlerle tanışmıştır. Tanışmıştır diyorum; çünkü modern zamanlarda her geçen gün, isimleri henüz literatüre eklenmeyen semptomlar, hastalıklar oluşmaktadır. Maalesef modern hayat; lüks, konfor ve kolaylığın yanında pek çok virüs, bağımlılık ve takıntıları da hayatımıza getirip yerleştirmiştir.
Takıntı/Obsesif-Kompulsif Bozukluk
Toplumda genel olarak bilinen “depresyon”; insanın yaşama istek ve şevkinin kaybolması, kişinin geleceğe yönelik karamsar düşünceler içinde ümit ve heyecanını kaybetmesi, düşünme ve sorgulama yapmadan tüketim ve yemeğe yönelmesi gibi davranışların genel adıdır.
Bunun alt alanlarında ise; gelecekte ortaya çıkabilecek hâdiselere karşı vesvese ve evham demek olan “anksiyete”, kişiyi huzursuz ve tedirgin eden saplantılı düşünce ve davranışlar mânâsına gelen “takıntı/obsesyon”, “kompulsif bozukluk” ve kişilik bozuklukları belli başlılarıdır.
Obsesyon/ Takıntı
Günlük hayatta kişiyi tedirgin eden, bunaltan, rahat vermeyen, sıkıştıran vesvese ve düşüncelere verilen isimdir. Yanlış ve muhal/imkânsız olduğu bilindiği hâlde beyinden çıkarılamayan düşünceler, mantık ve muhâkeme ile uzaklaştırılamayan fikirler ve arzu edilmese de saplantı hâline gelen davranışlar, “obsesyon”a birer örnektir.
Takıntı hâline gelen düşünceler, kişinin şuuruna zorla girer ve zamanla endişe ya da korku hissi ile birlikte kişiyi huzursuz ve mutsuz eder. İçinde yaşamış olduğu gel-gitlerden dolayı, kişinin sosyal faaliyetleri, âile içi münâsebetleri, ferdî çalışmaları kesintiye uğrar. Hayat kalitesi belirgin derecede tesir altında kalır. Vücut, bu obsesyonun oluşturmuş olduğu dürtü ve gerilimleri azaltmak için farklı bir çaba içine girer ve tekrar edip duran belirli hareketlerde bulunur. Bu ise başka bir takıntıya yol açar.
Kompulsiyon/Zorlanma: İstek dışı gelip beyni tedirgin eden ve tekrar edip duran düşünceleri, yani takıntıları (obsesyon) zihinden uzaklaştırmak için yapılan hareketlere denir.
Kompulsiyon (zorlanma) genelde bir takıntıyı engellemek için yapılır, ama bunun defalarca tekrar edilmesi ve belli kalıplarla yapılması, kişiyi başka bir sıkıntıya soktuğu için, tıp literatüründe bu durum “Obsesif-Kompulsif Bozukluk” olarak adlandırılır. Bu tür insanlar, günün büyük bölümünü tekdüze hareketler yaparak huzursuz ve gergin geçirirler. Kendi içlerinde sürekli mücadele ederler.
Kompulsiyonlar, yoğun sıkıntı veren obsesyonların/takıntıların tesirini azaltmak için kişinin kendisini yapmak zorunda hissettiği; gereksiz olduğunu bildiği hâlde yapmaktan ve tekrarlamaktan alıkoyamadığı davranışlar veya zihnî düşüncelerdir. Meselâ temizlik takıntısı olup dokunduğu, kullandığı eşyalarla kirlendiğini hisseden kişinin, temizlenmek için sürekli el yıkama, banyo yapma, üstünü-başını kontrol etme davranışı buna örnektir.
Aynı şekilde defalarca dış kapı, doğalgaz, su, elektrik kontrolleri, sayma- biriktirme davranışları, güvensizlik ve tehlike obsesyonlarını bastırmak için istek dışı yapılan kompulsiyonlardır.
Bu kişilik gruplarının temel özelliği, aşırı düzenlilik, mükemmeliyetçilik, zihnî ve kişiler arası münasebetlerde aşırı kontrolcü olmaktır. Bu gayretleri sebebiyle esnek ve açık olamazlar ve verimlilikleri önemli ölçüde azalır. Aşırı ciddî ve mükemmeliyetçidirler. Karar vermekte güçlük çekerler. Sık sık kaygı nöbetleri geçirir, çabuk sinirlenir, eleştirilmekten hoşlanmazlar. Son derece dürüst, çekingen, heyecanlı ve prensiplerine aşırı bağlıdırlar. Temizliğe aşırı hassastırlar. Kendilerini yıpratırcasına çalışırlar. Tutucu oldukları için değişimleri sevmezler. Korku ve çekingenlik özellikleri gösterirler.
Genel Olarak Takıntı Türleri
1- Temizlik ve Bulaşma Takıntıları
Toplumda çok sık görülür ve “temizlik hastalığı” olarak bilinir. En yaygın olan kaygı, kirlenme ve bulaşma korkusudur. Kişiler bundan kaçınmak için sürekli temizlik yapar, el yıkar, banyo yaparlar. Bu tür kişiler, herhangi bir şeye dokunmaktan kaçınır, insanlarla tokalaşmazlar, toplu kullanım alanlarını kullanmazlar. Zorunlu olarak bir şeye dokundukları zaman ise defalarca ellerini yıkamadan rahat edemezler. Ortamın kirli olduğunu düşünür, bundan bunalıp huzursuz olurlar.
2- Şüphe Takıntıları
Kendisinin ya da yakınlarının başına kötü bir durum geleceği; bir şeyi eksik ya da yanlış yapacağı düşüncesinden şüphe etme takıntısıdır. Meselâ, evde yangın çıkacağını, çocuğunun kaza geçireceğini, ocağın ya da dış kapının açık kaldığını düşünüp sürekli kontrol etme ve huzursuz olma durumudur. Sürekli kontrol yapması, kişiyi huzursuz ve panik yaptığı için genellikle yorgun ve bunalımlı olunur.
3- Düzen Takıntıları
Bulunduğu ortamda her şeyin düzenli ve yerinde olması, kendilerine göre bir sistem oluşturma obsesyonudur. Düzen-tertip uğruna saatlerini harcadığı gibi etrafındaki insanlara müdahale eder, sabırsız davranırlar. Değişikliğe direnç gösterirler, tahammülleri yoktur.
4- Sayma Takıntıları
Görülen ya da düşünülen nesneleri sayma ve numaralandırma obsesyonudur. Kişi, merdivenleri, araba plakalarını, mezar taşlarını, apartman katlarını sürekli sayar, bazı rakamlara uğur ya da uğursuzluk atfeder. Bunun çeşitli sebeplerle sekteye uğraması, kişiyi gergin ve mutsuz yapar.
5- Saldırganlık ve Şiddet Takıntıları
Bu obsesyonların arka plânlarında sıklıkla başkalarına yönelik öldürme, yaralama veya çeşitli şekillerde zarar verme düşüncesi vardır. Olumsuz görülen bir durumda onun yalnızca ortadan kaldırılarak ya da şiddet gösterilerek giderileceğine inanılır, sürekli bu düşüncelere odaklanılır.
6- Dînî Takıntılar
Kişinin yapmış olduğu ibadetlerin eksik ya da kabul olmadığını düşündüren obsesyonlardır. İbadetlerin temeli olan abdest ve guslün eksik olduğunu vehmederek sürekli tekrara giderler. Tatmin duygusu yaşayamadıkları için huzursuz, gergin olup bazen de her şeyi bırakıp terk ederler.
7- Somatik (Bedenle ilgili olan hastalık) Takıntılar
Toplumda var olan bütün hastalıkların ve gerçek dışı hâdiselerin kendisinde var olduğuna inanılan bir obsesyondur. Kanser gibi hayatı tehdit eden hastalıklarla ilgili aşırı düşündüğü, hasta olma korkusunu yoğun şekilde yaşadığı için üzgün ve mutsuz olurlar. Toplumda “hastalık hastası” olarak tarif edilen tiplerdir.
Obsesyon/Takıntı Oluşmasının Sebepleri
Obsesif-Kompulsif bozukluğun başlangıcında biyolojik ve çevreden kaynaklanan faktörler rol oynayabilmektedir. Biyolojik faktörlerde, genetik unsurların yanında “mutluluk hormonu” denen seratonin ve beyindeki kimyevî maddelerin tesir ettiği nörotransmitter hormonu öne çıkar. Bu hormon, beyindeki kimyevî maddelerin ve vücudun bilgi naklinde tesirli olan bir sistemdir. Bunların çeşitli sebeplerle azalıp çoğalması, vücudun sinirler arasındaki bilgi iletişim dengesini bozduğu için bilgi iletişimi sık sık tetiklenir ve bastırılması mümkün olmaz.
Çevre faktörleri ise, kişinin yaşamış olduğu travmalarla yetişme ortamlarının tesiridir. Stres, sıkıntı, üzüntü, mükemmeliyetçilik, eleştiri, âile içi iletişim kalıpları bunlara örnektir. Bunun yanında sosyal hayatta yaşanan depremler, kazalar, tâciz ve ölümler, insan psikolojisinde derin iz bırakan diğer hâdiselerdir.
En Aza İndirmek İçin
a- Kur’ân-ı Kerîm’de Muavvizeteyn sûreleri olarak bildirilen ve Peygamber Efendimiz’in sabah-akşam, bir diğer rivâyette her farz namazın arkasından okunmasını tavsiye ettiği Felâk ve Nâs Sûrelerini üçer defa okumak ve vücudu sıvazlamak.
b- Âlemlerin Rabbinin kulunu hiçbir zaman yalnız ve çaresiz bırakmayacağına gönülden inanıp güvenmek ve teslim olmak. Hayır ve şerrin Allâh’ın elinde olduğu ve ne kadar tedbir alınırsa alınsın, yazılmış olan mukadderâttan kaçmanın mümkün olmadığına îman etmek. Bu îman ve şuuru her an zihinde taze tutmak.
c- Davranışının adını belirlemek, takıntının adını koymak. Olumlu ve olumsuz yönlerine puan vererek hayatında yaptığı tahribatı belirlemek.
d- Gelen düşünceyi analiz ederek temiz bir kağıda yazmak ve takıntının ne kadar ehemmiyetsiz olduğunu sayfa üzerinde görerek tekrarını dakika dakika azaltmak. Meselâ elin her saat başında yıkanma isteğini bir saat içinde kirlenme payına göre uzatmak. Elektrik ve doğalgazı kapatıp saati ve dakikasıyla deftere not aldıktan sonra tekrar dönmemek…
e- Beyni yoran, istenmeyen zorlayıcı düşünceleri tetikleyen ya da düşüncelerle ilgili sıkıntıyı daha kötü hâle getirecek durumlar, insanlar ve nesnelerden uzak durmak.
f- Mükemmeliyetçi olmamak. Yapılan bir iş, karar verilen bir mevzuda daha iyisi, daha güzeli var mı diye takıntıya düşmeden meseleyi tamamlamak.
g- Meşguliyet, en iyi ve en ucuz il1çtır. Baskıcı düşüncelerden kurtulmak için beyni sürekli bir iş üzerine odaklamak… Elinde nihayete erdirmekle sorumlu olduğu bir iş bulundurmak, ona odaklanmak.
Hâsıl-ı Kelâm
Teknolojik imkânların zirve yaptığı, sosyal medyanın âileyi ve ferdi bağımlı hâle getirdiği modern hayat şartları; tabiatın ve toplumun dengesini bozduğu gibi insanın biyolojik ve psikolojik sağlığını da tahrip etmiştir/etmektedir.
Bu tahribattan ancak, Übey bin Ka’b -radıyallâhu anh-’ın takvâyı izah etmek için kullandığı ifadesiyle, “dikenli arazide yürürken eteklerimizi toplayarak” kurtulabiliriz. Yani günümüzün kirlerinden korunarak; ihtiyaçtan fazlasını hayatımıza almadan yaşamakla...
Gözlerimizi, ellerimizi, beynimizi ve kalbimizi; modernizmin dış müdâhale ve baskılarından koruduğumuz müddetçe, hayatımıza bir sadelik, huzur ve sekînet gelecektir. İşte insanın mutluluğu da bu formülde yatmaktadır.
YORUMLAR