Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, “Mü’min, mü’minin aynasıdır.” buyurmuş.
Mü’min, mü’mine nasıl ayna olur?
Ayna ne iş yapar?
İnsana kendisini gösterir. Aynalar, hatıra-gönüle bakmazlar. Gördüklerini olduğu gibi söylerler. Eksiklikleri de, güzellikleri de saklamazlar.
Mü’min de mü’min kardeşine bir ayna olmalıdır. Kardeşi, ona bakıp kendi eksiğini fark etmeli, hatalarını düzeltmelidir. Bu, her zaman söz ile ikaz şeklinde olmaz. Güzel yaşayan, güzel ahlâkı ile örnek olan kimse, mü’min kardeşinin kendi eksiğini fark etmesine vesile olur. Bu sâyede o da:
“-Ne olur, keşke ben de şu kardeşim gibi sâlih amel ve güzel ahlâk sahibi olsaydım?!” diye içinden geçirir.
* * *
Bir zaman bozuk bir aynaya bakıp tıraş olmak istedim. Yüzümü-gözümü kestim. Anladım ki, bozuk aynaya bakarak doğru iş yapılmaz. Yani, hatalı ve yanlış insanların yaptıklarını örnek alıp doğru yol aranmaz.
“-Falanca böyle yaptı, ben de onun için bu hatayı işledim.” demek, âhirette insanı kurtaracak bir mâzeret değildir.
Elbette kötülüklerde rehber olan insanlar, hem kendilerinin günahını, hem de kendilerine uyan kimselerin günahlarını yüklenirler. Ancak aklını unutup gönlünün sesini kısarak kötülere tâbî olanların günahları eksilmez. Onlar, kendi akılsızlıklarının cezasını ayrıca çekerler.
* * *
Ne mutlu “Ben, ben!” yerine “Sen, sen!” veya “Senim, benim!” yerine “Senin, senin!” diyerek kardeşini kendine tercih edenlere!.. Çünkü tarih, hayatı boyunca sürekli “Ben, ben!” ya da “Benim, benim!” diyenlerin fecî âkıbetlerine binlerce kez şâhit olmuştur. Bütün kavgalar, “Benim!..” diyenler arasında olmuştur.
* * *
Bir şey oldum deyip de kapılma kibre,
Altun iken sonra olursun gübre!
Dikkat eyle, sakın kapılma ucbe;
Şeytanı kendine güldürme oğul …
(Gülzâr-ı İrfan)
* * *
Merhum Mahmud Sâmî Ramazanoğlu Hazretleri şöyle buyurmuştu:
“Kalbin zikri hem hayatta, hem memâtta (ölümde), hem haşırda, hem neşirde dâimîdir. Dilin zikri ise muvakkat, yani geçicidir. Onun için kalbin zikrine ihtimam göstermek lâzımdır.”
YORUMLAR