Gönlümüze, Peygamber Efendimizin Lisanıyla Göz Atmak

Dost, sıcak, sımsıcak bir kelime… İnsanın gönlünü açtığı, kardeş bilip bağrına bastığı… Ama kimler dosttur? Müslüman, İslâm’ın ölçüsünde hayatına, duygularına baktığında kimi dost görmelidir? Dostuna nasıl davranmalı, hangi söz ve davranışlarla onun gönlüne ulaşmaya çalışmalıdır? Dinimizde düşmanlık var mıdır? Kime karşı düşman olmalı, buğz ve nefret duymalıyız? İşte bu ve benzeri pek çok soruya, Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in dilinden ölçülerle cevap vermeye çalışalım.

Başlangıç olarak diyebiliriz ki, bir mü’min, Allâh’a ve Rasûlü’ne duyduğu sevgiyi her şeyin üstünde tutar. (Bkz: el-Bakara, 165; el-Ahzâb, 6) Bütün sevgi ve bağlılıklarını da Allâh’a ve Rasûlüne göre tanzim eder. Ebû Zer’den rivâyet edildiğine göre, Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: “Amellerin en faziletlisi, Allah için sevmek ve Allah için nefret etmektir.” (Ebû Dâvud, Sünnet, 2; Ahmed bin Hanbel, V, 145)

 

Allah İçin Sevmek: Din Kardeşliği

Dinimiz, kan bağından ziyade din bağını öne çıkarmış ve mü’minleri birbirine kardeş kılmıştır. Elbette kardeşlik, dostluktan daha öte bir kavramdır. Ama kardeşlik ve dostluk, kuru bir iddiâdan ibaret değildir. Dostluğun ve kardeşliğin de bir hukuku ve icapları vardır. Peygamber Efendimiz, dostluğun temellerini atarken, bu hukuku ilmek ilmek yüreklere dokumuştur.

“Şu üç özellik kimde bulunursa, o kişi îmanın tadına erer: Allah ve Rasûlü’nü herkesten çok sevmek, sevdiği kişiyi sadece Allah için sevmek, îmandan sonra küfre dönmekten, ateşe atılmaktan çekindiği gibi çekinmek.” (Buhârî, Îman, 9;  Müslim, Îman, 167)

“Canım kudret elinde olan Allâh’a yemin ederim ki, sizler îman etmedikçe Cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de îman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayınız!” (Müslim, Îman, 93-94; Tirmizî, Et’ime, 45; İbn-i Mâce, Mukaddime, 9)

Allâh’ın indirdiğine inanan bir kimse, “kendine müslüman(!)” olamaz. Yani sadece kendini düşünen, başkalarının dertlerine dönüp bakmayan, onların dertleriyle dertlenmeyen, ferdî bir hayat süremez. Peygamber Efendimiz bu konuda Müslümanları şöyle îkaz etmektedir: “Müslümanların işleriyle ilgilenmeyen kimse onlardan değildir.” (Taberânî, el-Mu’ceemu’s-Sağîr, II, 131)

 

Allah İçin Sevmek, Rasûlullâh’ı Sevmeyi Gerektirir

Kur’ân-ı Kerim, Peygamber Efendimizin mü’minler için “canlarından öte” olduğunu vurgulamıştır. (Bkz: el-Ahzâb, 6) Bir mü’min, Peygamber Efendimizi bu derecede sevmedikçe îmanı kemâle ermemiştir.

“Hiçbiriniz beni babasından, evlâdından ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe kâmil mü’min olamaz.” (Buhârî, Îman, 8)

“Size verdiği nimetler dolayısıyla Allâh’ı sevin. Allâh’ı sevdiğim için beni sevin. Beni sevdiğim için de âilemi (ehl-i beytimi) sevin.” (Tirmizî, Menâkıb, 31)

 

Allah Bir Kulunu Sevince

Kişi, Allah için sevdiklerine dikkat edince, taat ve ibadetle Allâh’a yaklaşınca, Allah da kulunu sever. Çok bilinen bir hadîs-i şerîfte belirtildiği gibi, o kulun “gören gözü, tutan eli” olur. (Bkz: Buhârî, Rikak, 38) Başka bir hadîs-i şerîf de, Allâh’ın bir kulu sevdiğinde onu diğer varlıklara nasıl sevdirdiğini anlatmaktadır:

“Allah biri kulu sevdiği zaman Cebrâil’e, «Allah, falan kulunu seviyor. Sen de onu sev!» diye seslenir. Cebrâil de o kulu sever. Sonra Cebrâil gök halkı içinde, «Allah falanı seviyor, sizler de onu sevin!” diye nidâ eder. Bunun üzerine o kulu semâ (gök) ehli de sever. Sonra yeryüzündeki insanların gönlüne o kimsenin sevgisi yerleştirilir.” (Buhârî, Edeb, 41)

 

Kardeşlik ve Dostluğun Artması İçin

Peygamber Efendimiz, muhabbetin ziyâdeleşmesi için selâm vermeyi, musafaha etmeyi, hediyeleşmeyi, affetmeyi, ziyaretleşmeyi, sevdiğini ona ifade etmeyi, kardeşini sıkıntılı anlarında yüz üstü bırakmamayı öğretmiştir: “Musafaha edin (el sıkışın), içinizdeki kin gitsin. Birbirinize hediyeler verin, sevginiz artsın ve düşmanlıklar yok olsun.” (Muvattâ, Hüsnü’l-Hulk, 4)

 

Muhabbette Ölçülü Olmak

Muhabbet, ilâhî bir rızıktır. “Hazret-i Dâvud şöyle duâ ederdi: «Allâh’ım, beni sevginle rızıklandır.»” (Tirmizî, Deavât, 73) Ancak bu muhabbette de dengeli olmak gereklidir. Sevgide ve öfkede îtidali kaçırmak, insanı mahcub eder. Peygamber Efendimiz, bunun ölçüsünü de çok güzel belirlemiştir:

“Bir şeyi sevmen, seni kör ve sağır eder.” (Ebû Davud, Edeb, 16) “Sevdiğin bir kimseyi ölçülü sev ki, bir gün sevmeyeceğin bir kişi olabilir. Sevmediğin bir kimseyi de ölçülü şekilde sevme ki, günün birinde çok sevdiğin bir kimse olabilir.” (Tirmizî, Birr, 60)

 

Kardeşini Sevdikçe

Kul, sırf din gayretiyle bir mü’mine muhabbet besledikçe Allah Teâlâ da kendisini sever. Allâh’ın bir kulunu sevmesi ise, onun için hem dünya, hem de âhiret kurtuluşunun kapısıdır.

“Allah bir insanı sevdiği zaman birinizin hastasını (soğuk) su içmekten koruduğu gibi, onu dünyanın (kötülüklerinden) korur.” (Tirmizî, Tıb, 1)

“Allah, sevdiği kullarını cehennem azâbından korur.” (Ahmed bin Hanbel, 3, 236)

“Allah Teâlâ (kıyâmet günü) şöyle buyurur: «Nerede benim rızâm için birbirini sevenler! Gölgem dışında hiçbir gölgenin olmadığı böyle bir günde onları kendi gölgemde gölgelendireceğim. (Benim himâyemden başka hiçbir himâyenin olmadığı böyle bir günde onları, özel himâyeme alacağım.)” (Ahmed bin Hanbel, Müsned, II, 338)

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir sohbetinde şöyle buyurmuştu:

“Allâh’ın şehid veya peygamber olmayan öyle kulları vardır ki, kıyâmet gününde Allâh’a olan yakınlıkları sebebiyle peygamberler ve şehidler onlara gıbta ederler.”

Bu sözü işiten sahabîler, bir anda kulak kesilip merakla sorarlar:

“-Kim bunlar yâ Rasûlallah?”

Ashâbın dikkatini toplayan Allah Rasûlü şu açıklamayı yapar:

“-Bunlar, akrabalık ya da aralarında dönüp dolaşan bir maldan kaynaklanan menfaatleri olmaksızın, sırf Allah için birbirini seven insanlardır. Onların yüzlerinde bir nûr vardır ve onlar hidâyet üzeredirler. İnsanlar telâşa düştüklerinde onlar korkuya kapılmazlar, insanlar hayıflanırken onlar üzülmezler.” Allah Rasûlü, bu sözlerinin ardından, «Haberiniz olsun, Allâh’ın sevgili kullarına korku yok. Onlar üzülecek de değillerdir.» (Yûnus, 62) âyetini okur.” (Ebû Davud, Büyû, (İcâre), 76)

 

Duâmız

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“Dâvud -aleyhisselâm- şöyle duâ ederdi:  «Yâ Rabbi, Senden Seni sevmeyi, Seni seven kişiyi sevmeyi, Senin sevgine ulaştıran ameli isterim. Allâh’ım, senin sevgini bana kendimden, âilemden ve soğuk sudan daha sevimli eyle.»” (Tirmizî, Deavât, 72)

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle