Rasûlullah’ın aynı adı taşıyan iki hanımından biri olan Zeyneb binti Cahş, Hicretin beşinci yılında, 35 yaşındayken Sevgili Peygamberimiz’le evlenmiştir.
Zeyneb binti Cahş annemizin, Peygamber Efendimiz ile evliliği İslâm düşmanlarının çokça diline doladığı bir husustur. Biz, Zeyneb annemizin Peygamber Efendimiz ile evliliğine geçmeden önce, kısaca hayatına bir göz atalım:
Âilesi
Hazret-i Zeyneb binti Cahş annemiz, anne tarafından Hazret-i Peygamberimiz’le akrabadır. Annesi, Peygamber Efendimiz’in öz halası Ümeyye binti Abdulmuttalib’dir. Baba tarafından ise soyu şöyledir: Zeyneb bint-i Cahş b. Riâb b. Ya’mur b. Esed b. Hüzeyme’dir. Babası, Mekke’ye dışardan gelip yerleşmiştir.
Zeyneb vâlidemiz, Mekke’de 588 yılında dünyaya gelmiştir. İlk olarak Peygamber Efendimiz’in tavsiyesi ile, Peygamberimizin azâtlı kölesi Zeyd bin Hârise ile evlenmiştir. Fakat aşağıda daha teferruatlıca anlatılacak sebeplerle bu evlilik uzun sürmemiş ve boşanma gerçekleşmiştir. Bu boşanmanın ardından, ilâhî bir emirle Peygamber Efendimiz Hazret-i Zeyneb ile evlendirilmiştir. Şimdi bu hâdiseleri, biraz daha teferruatlı olarak inceleyelim:
Zeyd b. Hârise ile Evliliği
Zeyd. Harise, Peygamber Efendimiz’in âzâtlı kölesidir. Aslında hür bir âilenin sonradan esir alınarak köleleştirilmiş bir çocuğudur. Şöyle ki:
Zeyd b. Hârise, bir gün annesi ile akrabalarını ziyarete giderken, kervanları baskına uğrar ve yakalanan Zeyd, Arap panayırlarında köle diye satışa çıkarılır. Daha sekiz yaşındaki Zeyd’i, Mekke’de Hakim b. Hizam, halası Hazret-i Hatice adına 400 dirheme satın alır. Hazret-i Hatice annemiz, bu köleyi çok sevmiş ve en sevdiği kimse olan Peygamber Efendimiz’e hediye etmiştir.
Peygamber Efendimiz, Zeyd’i, on yaşına geldiğinde âzât etmek istemişti. Zeyd buna razı olmadı. Bu arada Zeyd’in âilesi, çocuklarının izini bulmuş ve Zeyd’in babası ve amcası Mekke’ye gelerek, oğullarını memleketlerine götürmek üzere Peygamber Efendimiz’den ricada bulunmuşlardı. Kendi oğullarının fidyesini de getirmişler, onu sahibinden satın almak istiyorlardı. Peygamber Efendimiz, onlara, bu hususu Zeyd’e sormayı teklif etti:
“-Eğer Zeyd isterse, sizinle dönebilir; üstelik ücret vermenize bile gerek yok!..” dedi.
Amcası ile babası çok sevinmişlerdi. Zeyd’in kendileriyle gelmeye can atacağını düşünüyorlardı. Fakat umdukları gibi olmadı. Zeyd, babasını değil, daha peygamber olmamış bulunan Hazret-i Muhammed’in yanında kalmayı seçmişti. Babası çok şaşırmıştı:
“-Sen köleliği, babanın yanında bulunmaya mı tercih ediyorsun?!” dedi. Zeyd:
“-Ben, onda öyle bir şey gördüm ki, kendisinden ebediyyen ayrılmam mümkün değil!..” diye karşılık verdi.
Yapacak fazla bir şey yoktu. Babası ve amcası, o üzüntüyle eli boş olarak memleketine geri döndüler.
Zeyd’in Hazret-i Peygamberimizi seçmesi üzerine, “sahib’ul-vefa” olan Peygamber Efendimiz, o günün âdetlerine uyarak, onu Kureyşli bir kalabalığın içinde, bir taşın üzerine çıkarmış ve yüksek sesle:
“-Zeyd, bundan sonra benim kölem değil, evlatlığımdır!..” diyerek çevresindekilerin şehâdetiyle onu evlat edinmişti.
İşte Zeyd, o gün bugün Allah Rasûlü’nün yanından ayrılmamış ve Peygamber Efendimiz’e ilk iman eden bahtiyarlardan birisi olmuştur. Peygamber Efendimiz, Hazret-i Hamza’nın Müslüman olmasından sonra, Zeyd’i kendisiyle kardeş yapmıştır. Zeyd, Tâif’te Peygamber Efendimiz’e atılan taşlara kendisini siper etmiş ve her fırsatta Allah Rasûlü’ne olan muhabbetini izhar etmiştir.
Peygamber Efendimiz’in, bir gün:
“-Kim cennetlik bir kadınla evlenmek isterse, annemden sonra annem olan Ümmü Eymen ile evlensin!..” buyurması üzerine, Zeyd, Ümmü Eymen’e tâlib olmuş ve nikahları gerçekleşmiştir. Bu evlilikten meşhur kumandan Üsame bin Zeyd dünyaya gelmiştir.
Daha sonraları, genç Zeyd, yaşlı hanımı Ümmü Eymen’den tekrar evlenmek üzere izin istemiştir. Ümmü Eymen de kendisini, Peygamber Efendimiz’e yönlendirmiş ve:
“-Senin için en hayırlısını o daha iyi bilir!..” demişti.
Bunun üzerine Zeyd, niyetini Allah Rasûlü’ne açmıştır. O da, kendisini halasının kızı Zeyneb binti Cahş ile evlendirmek üzere teşebbüs etmiştir.
Fakat Zeyneb vâlidemiz ve âilesi, o dönemin örf ve âdetlerinin tesiriyle, önceden köle olan Zeyd’in hür ve asil olan Zeynep’le evliliğinin mümkün olamayacağını bildirmişlerdi. Halbuki Peygamber Efendimiz’in gâyesi, bu evlilikle İslâm’da bütün insanların “bir tarağın dişlileri gibi eşit olduğunu” fiilen göstermekti. Zira o yüce dinin ölçüsü:
“Allah katında en şerefliniz, takvaca en ileri olanınızdır.” (Hucurât, 13) âyet-i kerimesi ile tesbit edilmişti.
İslâm, insan olmak bakımından zengin ile fakir, asil ile köle arasındaki farkı kaldırmış ve insanlar arasında mutlak eşitliği getirmiş bir dindi. Bu yüzden Peygamber Efendimiz, asil bir soydan gelen halasının kızı Zeyneb ile âzâd edilmiş evlatlığı Zeyd’in evliliğinin gerçekleşmesini çok istiyordu. Bu evlilikle, başka bir murad-ı ilâhî vardı ki, o da zamanla ortaya çıkacaktı.
Bu hadise vesilesiyle bir hususa daha işaret edelim ki, Peygamber Efendimiz’in tebliğ metotlarından birisi de, Allah tarafından gelen emir ve yasakları, öncelikle bizzat kendisinde veya yakın akrabalarında tatbik etmesiydi.
Peygamber Efendimiz, Zeynep ve âilesine ısrarla Zeyd’in İslâm’daki ve kendi nezdindeki kıymetinden bahsedip onun aslen soylu bir aileye mensup olduğunu söylediyse de, âilesi ve Zeynep, Peygamberimize olan muhabbetlerine rağmen kabul etmiyorlardı.
Bunun üzerine:
“Allah ve Rasulu bir işe karar verip hükmettiği zaman, mümin bir erkekle, mümin bir kadın için işlerinde muhayyerlik (seçme) hakları yoktur. Kim Allâh’a ve Rasûlü’ne isyan ederse, muhakkak ki o, apaçık bir sapıklık etmiş olur.” (Ahzâb, 36) âyet-i kerimesi nâzil oldu.
Bu âyet-i kerime inzal olunca, Zeyneb binti Cahş ısrarından vazgeçerek, Allah ve Rasulü’nün emrine itaat etmek üzere Zeyd’le evlenmeye râzı oldu.
Kalplere sevgi ve ülfeti yerleştiren ve “el-Vedûd” olan Rabbimiz, Zeyd ile Zeyneb arasına müthiş bir sevgi ve ülfet koyabilirdi, ama murâd-ı ilâhî gereği bunu nasib etmedi. Yaklaşık bir yıl kadar süren evlilikleri, onlara huzur ve mutluluk getirmedi. Aradaki farklar, sık sık gündeme geliyor ve huzursuzluk çıkıyordu.
Zeyd, her fırsatta Hazret-i Peygamber’e müracat ederek hanımını boşamak istediğini bildiriyor, Allah Rasulü de her defasında Zeyd’e:
“Allah’tan kork, zevceni yanında tut! Onu boşama!..” buyuruyordu.
Zeyd, daha fazla dayanamayarak Hazret-i Zeyneb’i Allah Rasulü’ne haber vermeden boşadı. Oysa Allah Rasûlü, bu sırada gelen kendisine gelen bir vahiyle, Zeyd’in Zeyneb’i boşadığını ve Allah tarafından Zeyneb’in kendisine bir zevce olarak takdir edildiğini öğrenmiş bulunuyor, ama bunu açıklamaktan çekiniyordu.
Böylece murâd- ilâhînin ilk kısmı tezahür etmiş, insanlar arasında takvâ dışında bir seviye farklılığı olamayacağı isbat edilmiş bulunuyordu. (Devam Edecek)
YORUMLAR