Muhterem Okuyucularımız,
“Bahar”, canlıların uzun süren kış uykusundan uyanmaya başlaması, üzerlerindeki uyuşukluğu atarak kıpırdanmaya başlaması demektir. Bu yüzden “ebr-i nîsan” dirilticidir; tohumlara, toprağın altının dar olduğunu hatırlatır; onları gün ışığına, güneşin sıcağına kavuşturur; ve bu tohumların önlerine engin bir fezâ ve devâsâ hedefler koyar.
Şebnem Dergisi olarak biz de böyle bir bahar gününde doğmuş, neşv ü nemâ bulmuştuk. Geriye dönüp baktığımızda bu sayımızla birlikte üç yılımız dolmuş, dördüncü yılımıza başlamışız. Zaman ne de çabuk geçiyor… Mühim olan hayırda öncü olup ardımızda güzel izler bırakabilmek!.. Biz de elimizden geldiğince bu gâyeyi gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Sizden gelen duâ, düşünce ve teşviklerle…
* * *
Şebnem Dergisi’nin bütün sayılarına artık rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Birinci ve ikinci yıllara âit Şebnem’leri ciltledik ve sizlere sunmak için hazır hâle getirdik. “Üçüncü cild” ile ilgili hazırlıklarımız devam ediyor. İnşallâh onu da en kısa zaman içinde takdim edeceğiz.
* * *
Bu sayımıza gelirsek…
Yine hassas gönül tellerinizi titretecek yazı ve konularla dolu bir Şebnem bulacaksınız. Öncelikle toplumumuzun kanayan yaralarından birini, bir nebze ele aldık: “Özürlüler veya engelliler!” Kimi bir iş kazasından, kimi geçirdiği bir hastalıktan, kimi ise doğuştan… Rakamlar eğer doğruysa, Türkiye’de 8,5 milyon özürlü vatandaşımız var. Bu ise, yaklaşık her 3-4 ailede özürlü/engelli birisinin bulunduğunu gösteriyor. Dolayısıyla bir çok âilenin değişmez gündemlerinden birisi bu!.. Özürlüleri/engellileri nasıl göreceğiz? Onlara karşı takınacağımız tavır nasıl olacak? Onlar bir nîmet mi, yoksa külfet veya ilâhî bir cezâ mı? Bir imtihan meydanı olan bu dünya hayatı içinde bizim imtihan noktamız da bu zayıf kardeşlerimiz mi?
Medeniyetlerin seviyesini gösteren bir unsur da insanların kendi aralarındaki zayıflara karşı muâmelesi değil mi? Onları itip kakan, küçük gören veya istismar eden milletler mi ileridir; onlara iş sahaları hazırlayan, farklılıklarını bir üstünlük sebebi kabul eden, onlara ilgi ve ihtimam gösteren milletler mi?!..
Bu konu, elbette birkaç sayfada özetlenecek, çözümlenecek bir muhtevada değil. Bizim de böyle bir iddiamız yok. Ama günlük hayatın sürükleyip giden keşmekeşi içinde bir “hatırlatıcı” olmak istiyoruz. Bazen görmediğimiz, bazen de gözden bilerek veya bilmeyerek uzak tuttuğumuz bu gerçekleri…
Yine dünyanın en mukaddes varlıklarından biri olan “anneler”i hatırlatalım istedik. Ne çilelerle yolunu gözledikleri yavrularını, nasıl bağırlarına bastıklarını, onları kalplerinde nasıl barındırdıklarını…
Geçen sayımızda başladığımız soru-cevap sayfasına ek olarak bir de “psikolojik rehberlik” sayfası açıyoruz. Psikolojik danışmanlık-rehberlik hizmeti ile ilgili irtibat adreslerini Psikolog Özgül Piyade hanımın sayfasında bulabilirsiniz.
Bir de Güney Asya’yı alt üst eden “deprem ve tsunami”nin kıyılarımıza vuran dalgalarından bahsettik. Bölgede ciddî ve planlı faaliyette bulunan sivil teşkilatlardan IBS’le bir röportaj gerçekleştirdik.
20 Nisan 571 Peygamber Efendimizin dünyayı teşrifleri… “Velâdet-i Nebî” (Kutlu Doğum) vâsıtasıyla biz de özel bir dosya hazırladık, Allah Rasûlü’nü ve onun derin muhabbetini misafir etmeye çalıştık bu sayımızda…
Bu yazısında içimizdeki Hazret-i Mûsâ ve Firavun’dan bahseden Osman Nûri Topbaş Hocaefendi’nin, Şebnem Dergisi’nde çıkan yazılarını da çok güzel kitap hâline getiriyoruz. Kısa bir zaman içinde inşallah ellerinizde olacak!..
Son olarak kitap okumayı, araştırma yapmayı sevenlere bir müjdemiz var. Bu sayımızdan itibaren bir “yarışma” başlatıyoruz. Erkam Yayınları içinden bir kitaptan seçeceğimiz cümlelerin/paragrafların nerede bulunduğunu bilen okuyucularımızı güzel hediyeler bekliyor. Bu yarışmanın düzenlenmesinde öncülük eden Râbiâ M. Aktaş’a teşekkür etmeden geçemeyeceğiz.
Daha nice güzel sayılarda buluşabilmek ümîdiyle, Allâh’a emânet olunuz.
YORUMLAR