Bir seher vakti vedalaştım,
Hazır değildim ayrılığa,
Ama bu gece vedalaştım Sultanımla...
Sultanım,
Ben dayanamam böyle ayrılıklara!.
Gitme, bırakma bizi!
Esirgeme, ummanları kıskandıran nazarını..
Çekme elini üzerimden,
Daha çok erken...
Neden bugünden vedalaştık sizinle,
Siz de biliyorsunuz değil mi,
Âni gidişlere dayanamayacağımı...
Ey günahkâr dudaklarım!
Ayırma, nûr yumağı ellerden bûseni..
Ey göz yaşlarım, dinme bugün!
Her damla ile Sultanıma akıyorum, gün be gün..
Bakın, bugün size beyaz güller getirdim.
Beyaz güller, bir teslim bayrağıdır, Rabbime!..
Sultanım, nûr yumağım!..
Siz de dökmeyin göz yaşlarınızı
Bu gün ben ayrılıktan, siz vuslattan ağlıyorsunuz!..
Size günlerdir gönlümde gözyaşlarımla beslediğim
Papatyaları getirdim.
Hani size olan muhabbetimi,
Gülleri şâhid tutarak,
Ak-pak, nârin bir papatyayla anlatmıştım.
Siz ve papatyalar, hiç solmayın!
Güller dayanamaz solmanıza..
Hey Erenler ve Sultanlar köyü sâkinleri,
Bu gece uyumayın,
Bu gece vedâ vakti..
İrkiliş..
Sultanımın sesiyle..
Sultandan İbrahim Ethemce bir nidâ:
-Gidiş, hep gidiş!..
Dostça bir soru, âciz bir evlat olarak, teeddüp ederek:
-Yolunuz ne tarafa?
Sultana yakışır bir edâ:
-Refîk-i âlâya, yüce dosta!..
Sen de beni anla evlat, ben de dayanamıyorum, ayrılığa!..
Ona gidiyorum, yaratılış gayeme...
Alemleri insan için, insanı da kendi visali için yaratana...
Evlat, unutma ki,
Ölmek, sevmek kadar tatlı!..
YORUMLAR