Bir insanın hayatında dikkat edeceği en önemli hususlardan biri de sağlıklı beslenmedir. Fakat sağlıklı beslenmeden bahsederken öncelikle “helâl gıda” meselesi göz önünde bulundurulmalıdır. Maalesef toplumumuzun büyük bir kısmında, en çok hafife alınan konulardan biri de budur. Helâl gıda denince “dinimizin yasaklamadığı, helâl kazanç yollarıyla temin edilmiş gıda, muhteviyatı itibariyle dinimizce yasaklanmamış yiyecek ve içecekler” anlaşılmalıdır.
Bu konuyla ilgili olarak Kur’ân-ı Kerim ve hadîs-i şerîflerde açık açık hükümler bildirilmiştir. Bu hükümlerle eskiden hangi yiyecek ve içeceğin helâl veya haram oluşuna kolayca karar verilebiliyordu. Fakat son yıllarda teknolojinin hızla ilerlemesiyle gıda endüstrisinde de büyük gelişmeler oldu. Bir yandan mutfağa kolaylık getirilip zamandan tasarruf sağlanırken, öte yandan neler içerdiği tam olarak bilinmeyen birçok gıda çeşidi ortaya çıktı: Hazır çorbalar, et ve tavuk suları, ketçap, mayonez, margarinler, cipsler, bisküviler, cikletler, şekerlemeler, asitli içecekler vs. bunlardan sadece bir kısmı…
İşte bu endüstriyel gıda maddeleri, beraberinde çözülemeyen iki problem ortaya çıkardı:
Bunlardan biri, bu ürünlerin sağlığa zararı var mıdır?
Diğeri ise bunlar helâl midir?
Her ne kadar gıda teknolojisinde kullanılan “katkı maddeleri”nin sinir sistemi, bağışıklık sistemi hastalıkları, astım, alerji gibi problemlerle kanser riskini artırmada rol oynadıkları, basın-yayın vasıtasıyla duyurulsa da “helâlliği” meselesi, gündeme bile gelmemektedir.
Bununla birlikte ürünlerin ambalajlarındaki yetersiz bilgiler ve anlaşılmayan kısaltmalar, toplumumuzun bilmeden harama düşmesine sebep olmaktadır.
Gıda kodeksinin, gıda ve diğer ihtiyaç maddelerinin kullanımına ait yasal düzenlemelerde helâl ve haram kavramlarını göz önünde bulundurmadığı bilinmektedir. Öyle ki, gıda kodeksinde “etiketinde içindekiler listesinin bulunması zorunlu olmayan ürünler” düzenlemesi yapılarak bazı ürünlerin muhteviyatının etikette yazılmasına gerek olmadığı açıklanmıştır.
Meselâ gıda kodeksinin “etiketleme ve işaretleme kuralları” bölümünün 2. maddesinin (i) bendinde “Hacim olarak %1,2’den çok alkol bulunduran içeceklerde alkol miktarı ürünün etiketine yazılmalıdır.” kaydı yer alır. Bu açıklamadan, “Eğer alkol oranı, % 1,2’den az ise, etikette belirtilme zorunluluğu yoktur.” anlamı çıkmaktadır. Bu anlayışla bütün meyve suları, gazlı içecekler, kolalar ve benzerlerinde alkol olup olmadığı şüphesi doğmaktadır.
Ayrıca gıda kodeksindeki diğer bir kural ise, ambalajlarda, ürünlerde kullanılan katkı maddelerinin hangi ülke ve firmadan te’min edildiği ve hangi hammaddeden elde edildiğinin belirtilmesinin “zorunlu olmaması”dır. Bu da bir müslüman için, aldığı gıdanın yenmesi yasaklanmış bir hammaddeden îmâl edilmiş olabileceği ihtimalini doğurmaktadır. Daha doğrusu ürünün muhteviyâtı hakkında bir belirsizlik oluşturmaktadır.
Bu konuya bazı misaller vermek gerekirse, ilaç sanayiinde kullanılan “E 441” numaralı ismiyle bilinen “jelatin” hammaddesi hayvansal kaynaklıdır ve genelde dış ülkelerden ithal edilir. Jelatin; sığır, domuz, koyun gibi hayvanların kemikleri aynı kazanlarda kaynatılıp işlenmesinden sonra satışa sunulur. Şayet sadece sığır kemiklerinden elde ediliyor olsa bile bu sığırların İslâmî hassasiyet gösterilmeden kesilmiş olmaları, elde edilen jelatin maddesinin helâlliğine şüphe getirmektedir. Bu jelatinler; pastalar, margarinler, şekerlemeler, dondurmalar gibi gıda teknolojisinde yaygın olarak kullanıldığı gibi ilaç sanayiinde de kapsüllerin yapımında yoğun bir şekilde kullanılmaktadır.
Yine “E 471, E 472” numaralı “mono ve digliserit” isimli katkı maddeleri de hem hayvânî yağ asitlerinden, hem de nebâtî (bitkisel) yağ asitlerinden elde edilmektedir. Ama etiketlerde ayrıntı belirtme zorunluluğu olmadığından şüpheye yol açmaktadır.
Diğer önemli bir husus da bu maddelerin ithal edilirken, üretildikleri fabrikaların verdiği etiket bilgilerinin gümrük kapısından geçirilirken değiştirilmesi söz konusu olmaktadır. Meselâ “jelatin”in gümrük kapısından geçirilirken ambalajının üzerine sığır jelatini etiketi yapıştırılarak birtakım sahtecilikler de yapılabilmektedir. Her yerde ve her şeyde “kazanç hırsı” ön plana çıkarılarak insan sağlığı ve inancı hiçe sayılmaktadır.
YORUMLAR