Adına teşbihler yapılan, atasözlerine, şiirlere konu olan toprak; geçimini tarımla idâme ettiren toplumlarda ayrı bir mânâ ifâde etmiştir. “Toprak yalan söylemez!”denmiştir meselâ… Yani; ona hangi tohumu ekersen, alacağın mahsül o olacaktır. Mısır ekersen mısır, buğday ekersen buğday hasad edersin. Tohumu toprakla buluşturmazsan; boş bırakır, emek sarf etmezsen, üzerinde yabânî otlar, dikenler bitiverir. Çünkü toprağın fıtratında ürün verme istîdâdı vardır. Yüzüne gülersen, güllerle karşılar. Sırtını dönersen, dikenlerin canını acıtmasına râzısın demektir…
Genç kız kalbi, bir bakıma toprak gibidir. Boşluk kabul etmez. Müspet sevgilerle beslenmeyince hemen ayrık otları sarıverır!
Muhabbet güneşi görmezse, şefkat yağmurları almazsa kurur, çoraklaşır. Yaratılışında olan kâbiliyetleri gösteremez…
* * *
Maddeye hürmetin son derece ziyâdeleştiği modern çağda, insan, alabildiğince ihmâl edilmektedir. Bundan en fazla zarar gören de şüphesiz hassasiyeti bir kelebek kanadı kadar zarif ve ihmâle bir o kadar mukavemetsiz olan genç kızlarımızdır.
Onların yaratılışında mevcud olan, fark edilme, beğenilme, ilgi görme, sevme ve sevilme isteği, doğru biçimde yönlendirilip şekillendirilmelidir. Aksi taktirde ihmâl edilmiş bir topraktaki yabanî otlar gibi zararlı sevgililer, insan onuruna yakışmayan davranış biçimleri ortaya çıkacaktır.
Moda adı altında sergilenen giyinme daha doğrusu soyunma çılgınlığı ve estetik adına katlanılan onca eziyet, aslında genç kızın kalbinde hâlihazırda mutmain olmayı bekleyen, kendini gösterip beğenilme isteğinin yanlış biçimde ortaya çıkmasına sebeb olmaktadır. Bu istek o kadar kuvvetlidir ki; bütün zorluğuna, bütün sıkıntılarına rağmen, meşrû veya gayri meşrû her yol deneniyor.
Uzaydan gelmiş ve insan neslini inceleyen biri gözüyle bakalım hâdiseye… Kadınların içinde bulunduğu komik yönleri hemen fark ederiz:
Acaba neden erkekler kendilerini sıcak tutan ve rahat kullanımlı pantolon türü kıyafetler giyerken, kadınlar örtünmekten çok açılmaya müsâid etekler giyiniyorlar? Okula giden küçücük kız çocuklarında bile bu şekil dikkat çekiyor… Neden sadece kadınlar ince topuklu ayakkabılar üzerinde yürümeye çalışıyor? Yüzlerinde ve saçlarında, muhteviyâtından ve ileride doğuracağı sonuçlarından habersiz olduğu maddelerle sürekli değişiklik yapanlar neden sadece kadınlar?
Olaya feministçe bakmaya gerek yok! Tarafsız bir mantık, fark edilme ve sevilme isteğinin kadınlara neler yaptırdığını rahatça fark ediyor.
Dansı, müziği ve yorumu bir tarafa, sahnede gördüğü ilgiyle kendinden geçen şarkıcıya (asla sanatçı değil), dokunmak, sarılmak, sesini duyurmak için çırpınan, haykıran, ağlayan, bayılan genç kızların hâli, vicdan sâhibi biri için ne kadar içler acısı bir manzaradır…
O nasıl bir sevgi eksikliği, nasıl bir boşluk ki, bütün varlığı ile kendisine maddî-manevî hiçbir menfaati olmayacak ve belki birçok zararı dokunacak birine ulaşmaya sevkediyor? O gözler, neye hasret ki, kendisine bir kerecik bile bakmaya tenezzül etmeyecek biri için yaşlara boğuluyor? O yürek neyin yokluğunu çekiyor ki beyhûde bir sevdânın peşinde kendini hebâ ediyor?
Yıkılan yuvaların müsebbibi, sokak dedikodularının mevzuu, hattâ bazı yörelerde cinayet gibi vahşetlere de sebep olan yasak aşklar ve yalan yanlış sevdalar da boş bırakılan genç kız kalbini istilâ eden ayrık otlarıdır! Elim numûnelerine pekçok kez şahit olduğumuz trajik hikâyeler, umûmiyetle hep bir ihmâlin, boş vermişliğin ve ehliyetsiz ellerle insan yetiştirme çabasının neticesidir.
* * *
Kendine bahşedilen üstün kabiliyetleri hiçbir zaman yitirmeyen toprak, yabanî otlar var diye terk edilmemeli, hiçbir bahçe üzerindeki dikenler sebebiyle terkedilmişliğe ve vazgeçilmişliğe dûçar olmamalıdır. Güzel olan, istilâya izin vermemektir, lâkin hastalık ortaya çıktıktan sonra yanlış tedavi uygulayanlar, mes’ûliyetlerini unutup, hatalarını kabul etmeyenlerdir. Şüphesiz ölüm meleği gelmeden hiçbir şey için geç kalınmış değildir ve zararın neresinden dönülürse kârdır.
İnsan, yaratıcısını tanıma ve bilme kabiliyetiyle yaratılmıştır. Mâhiyetini çok kez idrak edemediğimiz her hâl, bir güzel ilâhî ismin (Esmâü’l-Hüsnâ) üzerimizdeki tecellîsidir.
Sevgiye meyilli yaratılan her kalb el-Vedud ism-i şerîfini idrâk etmeli, öğrenmelidir. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’den; iyi yetiştirildiği taktirde cennette komşu olma müjdesini aldığımız kız evlatlarımız, müspet sevgilerle tanıştırılmalıdır.
Gerçek Sevgiliyi yüreğinin baş köşesine yerleştiren bir genç kız, dünyâ-âhiret utanılacak hâllerden sakınacaktır.
Velhâsıl; gördüğü alâkanın mâhiyetine göre toprak, ya çamur olur, herkesin üzerinden silip kurtulmak istediği, ya da ana olur, sînesinden nice bereketli meyveler devşirilen!..
Netice biraz da muâmeledeki îtinâ, gayret, şuur ve tevekkül iledir.
Not: Makale yarışması birincisi.
Muhterem Okuyucularımız,
“Genç Kızlarımız: İhtiyaçları, Dertleri ve Çözüm Yolları” konulu makâle yarışmamıza göstermiş olduğunuz teveccüh dolayısıyla teşekkür ediyoruz. Herbiri birbirinden değerli duygularla kaleme alınmış yazılarınızı değerlendirmekte zorlandığımızı belirtmek isteriz. Ancak her yarışmada olduğu üzere, bunda da ipi önce göğüsleyenleri tebrik ve takdir etmek gereklidir ki, başarılar bir defâya mahsûs kalmasın. Bu mânâda biz de yayın kurulumuzun tasvib, takdir ve dikkatini kazanmış ilk beş yazıyı seçmiş bulunuyoruz. Bunların isimlerini aşağıda ilan ediyor ve dereceye giren-girmeyen bütün yazar kardeşlerimize minnettarlıklarımızı arz ediyoruz:
- Ayşe ERASLAN
- Rümeysa DEMİR
- Mualla KÖRHÜSEYİN
- Hikmet KÜPOĞLU
- Zehra YOLCU
Katılan bütün kardeşlerimize Aktaşoğlu Ticaret’in katkılarıyla hediyelerimiz olacaktır. Ayrıca yarışmamıza yazılarını gönderen kardeşlerimiz adreslerini bize telefonla bildirirlerse memnun oluruz. Daha nice yarışmalarda buluşmak üzere!..
YORUMLAR