Ey olup Mîrâc bürhân-ı ulüvv-i şân Sana
Yere inmiş gökten istikbâl için Furkân Sana
“Ey mîrac, yüce şânına delil (olan)!.. Gökten Kur’ân Seni karşılamak için Sana inmiştir.”
Hin-i dâvâ-yı nübüvvet müddei ilzâmına
Câhil iken il Senin ilmün yeter bürhân Sana
“Sen’in nübüvvet dâvânda, dâvâcı isbatında câhil iken, Sen’in ilmin delil olarak Sana yeter.”
Kilk-i hükmün çekti harf-i sâir-i edyâna hat
Hükm isbât etti nefy-i sâir-i edyân Sana
“Hükmünün kalemi, diğer dinlere çizgi çekti. Diğer dinlerin ortadan kalkması, (Sen’in dininin) hükmünü (sâbit ve dâim olduğunu) Sana isbat etti.”
Bâki-i mûciz ne hâcet, dîn-i hak isbâtına
Âlem içre mûciz-i bâkî yeter Kur’ân Sana
“Hak dinin ispatı için ölümsüz bir mûcizeye ne hâcet!.. Bu dünya içinde bâkî mûcize olarak Sana Kur’ân yeter.”
Vasf-i Cibrîl-i emîn etmiş kabûl-i hizmetin
Sırr-i Hak keşfine onunla yetip fermân Sana
“Cibrîl-i Emîn, Sen’in hizmetini kabul etmiştir. Hakk’ın sırrını onunla keşfedip ferman etmen Sana yeter.”
Sensin ol hâtim ki ref’ etmiş cemi-i hâkimi
Hâtem-i hükm-i risâlet tapşırıp devrân Sana
“Sen bütün hükmedenler içinde en son yükselensin. Nübüvvet hükmünün yüzüğü, dönüp dolaşıp Sana gelir.”
Ol kadar zevk-i şefâat cevheri Zâtında var
Kim gelir arz-i hatâ mânide bir ihsan Sana
“Şefaat zevki, Senin mücevher Zâtında öyle var ki, Sana hatasını sunan, Senden ihsanla döner.”
Mâh-i nevdir yoksa, Sen kıldıkta seyr-i Âsmân
Kaldırıp parmak getirmiş âs-mân îmân Sana
“Sen, gökyüzünü gezip dolaştığında, parmağını kaldırıp Sana îman eden; yoksa gökyüzündeki hilâl olan Ay mıdır?”
Yâ Nebî, lūtfun Fuzûlî’den kem etme ol zaman
Kim olur teslîm miftâh-i der-i gufrân Sana
“Yâ Nebî! Afv ve mağfiret kapısının anahtarı Sana teslim edildiği o zamanda, lütfunu Fuzûlî’den esirgeme!” Âmin.
Kaynak için bkz: Kenan Akyüz-Süheyl Beken-Sedit Yüksel-Müjgan Cunbur; Fuzûlî Türkçe Dîvân, İş Bankası Yayınları, Ankara, 1958, sh: 130.
YORUMLAR