Fatma Feride annemiz, Mûsâ Topbaş Efendimizin çok kıymetli âilesiydi. Varlıklı bir âile içerisinde bulunmasına rağmen her seviyeden insanla muhâtab olur, insanlara yukarıdan bakmayı sevmezlerdi.
Ev hayatında tertipli, düzenli bir hanımdı. Titizdi. İnsanın dünya hayatını tanzim etmesinin, âhirete de faydası olacağını söylerlerdi. Bu ifâdelerini, hayatları ile de örneklendirmişlerdir. Evlendikten sonra hâfızlık yapmaya başlamışlar, çocuklarını terbiye edip büyüttükleri ve evlerini çekip çevirdikleri gibi hâfızlıklarını da ikmâl etmişlerdi. Kendilerini yetiştirmişler, Mesnevî’den çok feyiz almışlardı.
Sohbetlerinde, insanların durumlarına, ihtiyaç ve isteklerine göre konuşurlar, âdeta muhataplarının niyetlerini okurlardı. Herkes umduğunu bulmuş olarak geri dönerdi. Çevresine hep hayır telkin ederlerdi.
İnsanların özü-sözü bir olmasını isterler, kendileri de herkese dosdoğru konuşurlardı. Sık sık Mevlânâ Hazretlerinin:
“Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol!..” düsturunu tekrar ederlerdi.
Nice insanların maddî imkânlar içinde kaybolup gittiği bir devirde o hep şükür hâlinde olmaya gayret etmiş ve İslâmî bir hayatın îcaplarını hep gözetmişlerdi. Ömrünü âilesine ve Rabbine adamıştı. Yakınları arasında âdil davranmaya çalışırlar ve hakikati söylemekten çekinmezlerdi.
Güler yüzlü, hassas ruhlu bir hanımefendi olup herkes tarafından çok sevilirlerdi. Gelen misafirleri hiç boş çevirmezler; bazen çok kıymetli eşyaları, rahatça, gözünü kırpmadan dağıtıverirlerdi. Allah da onun gönül zenginliğine misliyle mukâbele de bulunmuş, âdeta verdiği her şeyin yeri fazlasıyla dolmuştu.
Cenâb-ı Hakk’a muhabbeti ziyâdeleştikçe, gönlündeki diğer sevgilerin azaldığını ifade ederlerdi. Yine kendileri, yapmış oldukları bazı hatalar sebebiyle rüyada îkaz olunduklarını anlatmışlardı. Hâllerini dıştan belli etmezlerdi, fakat gönül dünyaları bambaşkaydı.
Ramazanlarda mukabele okurlar, uzak-yakın pek çok yerden hâfıza hoca hanımları dâvet ederler, evlerinde mânevî ziyâfet sofraları tanzim ederlerdi. Sohbetleri çok güzel olur ve anlattıkları, insanlar üzerinde çok tesir ederdi. Mesnevî’yi çok severler, sık sık ondan bahsederlerdi.
Âile hayatları da çok muhabbetliydi. Daima Mûsâ Efendi ile istişâre hâlinde idiler.
Fâtih civarında oturan Sâime Hanım’dan çok istifade ettiklerini söylerler, kendilerini her fırsatta hayırla yâd ederlerdi.
Hayatlarının son demlerinde yakalandıkları rahatsızlıklar neticesinde iyice mahzunlaşmışlardı. Âdeta mânevî sâfiyetleri arttıkça artıyor, derecesi kat kat yükseliyordu.
O büyük insanların güzelliklerle dolu hayatının hangi zerresini, bu âciz dilimizle, ne kadar anlatalım. Onların her biri insanlık bahçesinde açmış nâdide güller gibidir. Onların gül kokusundan koklayıp rûhunu temizleyebilene ne mutlu!..
Onun hâl ve hareketlerinden, sohbet ve nasihatlerinden, oturup kalkmasından istifade eden niceleri gibi biz de kendisini hayır duâ ve rahmetlerle anıyor, Rabbimizden geride bıraktığı hayırlı emânetleri sebebiyle kendisine bol bol ikram ve ihsan etmesini niyâz ediyoruz.
Cenâb-ı Hak, âhirette, bizi de sevdiği ve sevdirdiği böyle kullarına yakın eylesin. Âmin.
Ruhlarına bir Fâtiha-i şerîfe, üç ihlâs-ı şerîf okuyalım.
YORUMLAR