Pratik Bilgiler
Ev İşlerinde Plân Yapmak
İnsan hayatında her zaman yapılacak işler çok, vakit ise sınırlıdır. Ne yaparsak yapalım, yapılması gerekenler bir türlü bitmez. Bu yüzden bir sıralama yapmak ve “daha önemli” ve “öncelikli” olanları, “olsa da olur” işlerin önüne almak gerekir. Bize bu imkânı sağlayacak en büyük malzeme, “plânlama”dır.
Plân yapmak için harcanan zaman, plân yaptıktan sonra kat kat fazlasıyla telâfî edilir. Bu yüzden günlük, haftalık, aylık ve yıllık (mevsimlik) plânlar yapmak; hem zaman ve enerji kazandırır, hem de zihnimizin toplanmasına ve ruh sağlığımıza iyi gelir.
Küçük işler için tasarlanan plânlar zihinde yapılabilir, fakat uzun süreli işler için yazılı plân hazırlamak şarttır. Plân not edilmediği takdirde bu zahmetli işlerden birini veya birkaçını unutmak, sonra da işlerini birbirine karıştırmak her zaman için mümkündür.
Yazılı plânda eksikler kolayca fark edilir, ilâve ve çıkartmalar yapılır. Güncelleme kolaydır. Verim ve hız kazandırır.
İlk Yardım
İlk Yardım Nedir?
Âni olarak ortaya çıkan bir hastalanma veya çeşitli sebeplere bağlı olabilecek yaralanmalarda, doktor duruma müdahale edinceye kadar uzunca bir zaman geçer. Yaralanan veya hastalanan kişinin hayatı, çok defa bu süre içinde alınacak tedbirlere bağlı bulunur. Böyle kritik zamanlarda en uygun, en acil müdahalelere “ilk yardım” adı verilir.
Âni hastalık ve yaralanma hâllerinde alınması gereken tedbirler çok çeşitlidir. Ama başarılı bir müdahale, her şeyden önce soğukkanlı olmayı gerektirir. Bundan sonra hasta ve yaralıyı kısa bir zamanda gözden geçirmek, ikinci bir yaralanma ihtimali mevcutsa buna mâni olmak, en fazla rahat edeceği vaziyeti sağlamaya çalışmak ve kazâzedeyi hastane vb. bir mekâna nakletmek için gerekli şartları sağlamak ilk yapılacak şeylerdir. Bu sayılanlardan da görüleceği üzere doktor müdahalesine kadar, çevrede bulunan herkesin az-çok yapabileceği şeyler vardır.
Makyaj
Cenâb-ı Hak, kâinâtı en güzel sûrette yarattığı gibi, insan cinsini de güzelliği seven ve güzelliğe meyleden bir haslette yaratmıştır. Fransızca “maquillage” kelimesinden Türkçe’ye geçen makyaj kelimesi; “yüzü güzelleştirmek için boyama, yüz boyama, yüz bakımı” mânâlarına gelir.
Bize her şeyin orta yolunu öğreten İslâm, Allâh’ın insana verdiği güzellikleri gösterme şeklindeki süs, makyaj, takı ve güzel giyinmeyi belli kayıtlarla mübah kılmış; Allâh’ın verdiği fıtratı bozmaya yönelik süs ve makyajları ise yasaklamıştır. (Bkz: en-Nisâ, 119)
Makyaj, süslenmek ve dikkat çekmek için yapılır. Eğer kadının makyaj yaparken maksadı yabancı erkeklerin dikkatini çekmek ise, başlangıçta süslenmek mübah olsa bile, bu niyet ve niyetin tatbiki, işin çehresini değiştirir. Ev içinde ve helâline karşı yapılan süslenme, bazen başlı başına ibadet mâhiyeti taşırken, ev dışında ve haram kimselere karşı yapılan süslenmeler de büyük bir vebal ve günah hâline döner. (Bkz: en-Nûr, 31)
Çünkü bunda, başkalarını kendine baktırarak günaha sokma, olduğundan başka görünerek insanları aldatma ve Allâh’ın verdiği sûreti ve vücudu beğenmeyip değişikliklere gitme gibi mahzurlar bulunmaktadır.
Makyaj yaptığımız malzemenin îmâlâtında da helâl unsurlar bulunması, sağlığa zararı olmaması, kullanılan malzemenin abdest ve gusül gibi ibadetlere engel teşkil edecek bir tabaka oluşturmaması da hassas olunması gereken diğer konulardır.
DAĞARCIK
Bir Âyet
“Nihayet onların peşinden öyle bir nesil geldi ki, bunlar namazı bıraktılar, nefislerinin arzularına uydular.” (Meryem, 59)
Bir Hadis
Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh-’ın rivayet ettiğine göre, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
“Kadını, kocasına karşı kışkırtan, bizden değildir.” (Ebû Dâvud, Talak, 1/2175)
Bir Beyt
Halk içinde mûteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi
(Muhibbî: Kânunî Sultan Süleyman)
“Halkın en çok değer verdiği şey, (güç ve) devlet sahibi olmaktır. Ama dünyada asıl devlet (ve iktidar), bir nefes (bile olsa) sıhhat sahibi olmaktır.”
Bir Kelâm-ı Kibar
“Bin zulme uğrasan da bir zulüm yapma!”
(Hazret-i Ali)
Tadımlık
“Kâinâtta tüm cisimler ve sistemler bir bütündür. Bütün kâinâtın bir modeli olarak yaratılan insan bedenine baktığımız zaman içiçe geçmiş ve birbiriyle etkileşim hâlinde muazzam sistemler görürüz. Modern tıp, insan bedenini branşlara ayırarak incelediği, bu muazzam sisteme ve işleyişe bütünsel bir gözle bakmadığı için ne hastalığı doğru teşhis edebilmekte, ne sebebini tesbit edebilmekte, ne de tedavi edebilmektedir. İnsan yaratılış kanunlarını anladığı ölçüde sağlıklı ve doğru yaşama imkânı bulur. (…)
Irsî hastalıklar hâriç, hemen hemen bütün hastalıkların sebebi, hayret verici derecede aynıdır. İlgin olan, bütün hastalıklardan iyileşme yolu da hemen hemen aynıdır.” (Aidin Salih, Gerçek Tıp, Yitik Şifa Yayınları, sh: 10-11)
YORUMLAR