İnsanın tohumu anne rahmine düştüğü andan itibaren başlar, annelerin bebeklerine olan muhabbetleri ve fedakârlıkları. Daha doğmadan emzirmeye başlar anneler yavrularını, sevgi ile... Vücut sistemleri ona adapte olurken rûhen de bağlanırlar onlara... Herhangi bir tıbbî yöntemle hâmileliğinden haberdâr olmasa da kendilerini hâmile olarak hissetmeye başlamıştır, anneler...
40 hafta sürecek ve bütün sistemlerini değiştirecek olan çileli bir süreci, muhabbet ve fedakârlıkla karşılamaya hazır olan anne yüreği, yavrusunu şefkatle bağrına basacağı gün için geri sayıma başlamıştır. Hâmilelik boyunca yaşadığı her bir değişime, evlâdı için uyum gösteren anneler, zorlu doğum sürecini atlattıktan sonra, şimdi de yeni başlayan farklı bir sürecin içine gireceklerdir. Aylardır rahim içindeki yavrusunu kan dolaşımı yolu ile habersizce besleyen anneler, artık onu kucağına alacak ve bizzat beslemeye başlayacaklardır. Bu sebeple kendisine emanet edilen nîmetleri kullanacak ve mâsum yavruya ilâhî kudretin eseri olan sütünü ikram edecektir.
Hâmilelik boyunca rahimde büyüyen bebeğin, doğumundan sonra da sağlıklı büyüme ve gelişmesi için anne bedeninde hazırlıklar yapılmakta ve sayamadığımız nice harika özelliklere sahip mükemmel bir gıda hazırlanmaktadır. Bizzat göğüslerinden bebeğin ağzına akan bu tertemiz ve içimi kolay, mûcizevî gıdanın hazırlanışında hiçbir annenin dahli yoktur. Tâbiri câizse, kudret mutfağında hazırlanan bu gıda, eşsiz vasıfları muhtevîdir. Ve bebek için onun yerini tamamıyla doldurabilecek başka gıda yoktur.
Anne sütü ile bebeğin beslendiği dönem, “emzirme dönemi”dir. Bebeğin sağlıklı büyüme ve gelişimi için tavsiye edilen bu süre, modern tıbba göre de 2 yıldır. Bu sürecin ilk 6 ayı, sadece anne sütü ile beslenmeyi ihtiva etmekte olup müteâkiben başlanan ek gıda dönemi ile bebeğin sadece iki yılı değil, hayat boyu sağlıklı gelişimi sağlanmış olmaktadır. Emzirme, sadece bebek için değil, anne için de pek çok açıdan faydalı bir süreçtir.
Hem bebek hem annenin hayatına tesir eden emzirmenin bebeğe sağladığı faydaları önceki iki yazımızda ifade etmeye çalışmıştık. Bunları özetle toparlayacak olursak:
Anne sütü muhtevasındaki bağışıklık maddeleri ile bebeğin savunma sistemini güçlendirerek onu çeşitli hastalıklardan korur. Bu savunma proteinleri, özellikle ilk günlerde gelen sütte yüksek miktarda bulunmakta ve mikroplarla henüz karşılaşmış olan bebek için bu mükemmel bir avantaj sağlamaktadır.
Doğarken bağırsaklarında yapışkan bir madde taşıyan bebeklerin, anne sütü aldıkları takdirde bunu tahliyeleri daha kolay olmaktadır.
Anne sütü dâimâ hazır, uygun sıcaklıkta, en uygun gıda konsantrasyonunda, ekonomik, en sağlıklı pakette sunulan, atık madde ihtiva etmeyip çevre ile dost olan bir gıdadır. İlk 6 ay bebeğin bütün ihtiyaçlarına cevap veren anne sütünün hazmı gayet kolay olup bebeğin böbreklerine de yük olmaz.
Emzirilen bebeklerde çene ve diş gelişimleri daha sağlıklı olup diş çürümeleri daha az görülmektedir. Anne sütü alan bebeklerin sosyal gelişimleri daha iyidir.
Yurt dışında yapılan bir araştırmada, anne sütü alan bebeklerin zekâ gelişiminin, biberonla beslenenlere göre daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Bu, anne sütünün zengin besleyici yapısından ve anne-bebek arasında yakınlaşmaya sebep olmasından kaynaklanmaktadır. Başka bir çalışmada bu tesirin dolaylı olduğu; emziren annelerin daha zeki, iyi eğitimli, olgun ve bebeklerinin gelişimleriyle daha ilgili oldukları görülmüştür.
Yurt dışında yapılan bir araştırmada, anne sütünün kalp krizinden ölümleri %10-15 oranında azalttığı ve bunun yılda en az 30 bin insanın hayatının kurtulması mânâsına geldiği görülmüştür.
Mama yiyen kız bebeklerde, meme kanserine yakalanma ihtimalinin; anne sütü alanlara göre % 25 daha fazla olduğu tespit edilmiştir.
Emzirme, sadece bebek için değil, anne için de faydalıdır. Emzirme; anneyi meme ve yumurtalık kanserinden korumaktadır. Emzirme, doğum sonrası anne vücudunun daha kolay toparlanmasını sağlamakta, onu yeni bir hâmilelikten korumaktadır. Emzirmeyen annelerde kemik erimesi daha fazla olmaktadır.
Emzirme esnasında salgılanan bazı kimyevî maddeler, bir yandan sütün kanallardan akmasını sağlarken, diğer yandan da doğum yapmış olan rahimin kasılarak toparlanmasını ve önceki hâline dönmesini kolaylaştırmaktadır.
Ülkemizde yeni doğum yapan kadınların % 95’i bebeklerini emzirmeyi tercih etmekte iken 6 aylık bebekler arasında sadece anne sütü alanların oranının % 5’e düştüğü görülmektedir. Bu durum, emziren annelerin desteklenmesi gerektiğini göstermektedir. Anneler, sütlerinin bebeklerine yetmediğini ve sürekli ağlayan bebeklerinin doymadığını düşünerek gereksiz kaygılarla erkenden ek gıdaya başlamakta veya mamayı tercih etmektedir. Halbuki kilo alımı yeterli olan, yeteri kadar idrar ve gaita çıkaran bebeğin ağlaması, doymamasından kaynaklanmamaktadır. Aslında bir annenin sütü, aynı anda iki bebeği büyütecek kadardır. Anneler yersiz endişelere kapılmadan bebekleri istedikçe onları emzirmelidir.
Sanılanın aksine, anneler gece uyanan bebeklerini emzirdiklerinde uykusuz kalmamaktadırlar. Zira gece emzirmeleri sırasında vücutta salgılanan kimyevî maddeler, hem annenin hem bebeğin daha kolay uykuya dalmasını sağlamaktadır.
40 haftadır şefkatle sarmalandıkları sıcacık ve steril bir ortamdan, soğuk, gürültülü ve mikroplarla dolu bir dünyaya adım atan bebek; sadece gıdaya değil, mânevî bir lezzete de ihtiyaç duymaktadır. Anne rahminde göbek kordonu ile anneye bağımlı olan bebeğin göbek kordonu kesilerek atıldığında, şeklen anneye bağlılığı son bulsa da o hâlâ anne rahmindeki sarmalanmaya ihtiyaç duymaktadır. Tâbiri câizse, rûhen de onu tatmin edecek bir şey gereklidir. Bebeğin en huzurlu pozisyonu, annesinin onu sevgi ile bağrına basarak, göğsüne yaslayıp emzirdiği pozisyondur. Mama yiyen bebeklerin hiçbir sebep yok iken âniden yataklarında ölü bulunma oranları, emzirilen bebeklere göre daha fazla bulunmuştur. Bu durum; emzirmenin basit bir beslenmeden ibaret olmadığını göstermesi açısından câlib-i dikkattir.
Anne sütü mûcizevî bir gıdadır ve anneler, bu içeceği bebekleri için kendi kendilerine hazırlamaktan âcizdirler. Lâkin sütün yapımında olmasa da devamının sağlanmasında rolleri vardır. Anne bedeninde bebeğin ihtiyacı olan sütün miktarı nasıl hesaplanmaktadır? Buna göre bebek her ağladıkça-istedikçe gece veya gündüz fark etmeden bu süt nasıl hazır edilmektedir? Hazırlanan süt, kanallardan nasıl akmaktadır? Annenin psikolojik durumu, sütün yapımına ve devamına tesir etmekte midir? Bunları ve daha fazlasını, bir sonraki yazımızda cevaplayacağımızı söyleyerek bu ayki yazıyı da noktalayalım.
Rabbimiz, idrâkimizi açsın da zerreden küreye her şey O’nu zikrederek haykırırken bizi bir dem kendinden gâfil bırakmasın ve tefekkürümüzü dâim kılsın, inşâallâh. (Devam edecek.)
YORUMLAR