Kadınlarda ergenlik döneminin girmesiyle birlikte büyümeye başlayan göğüslerin yapısında yağ dokusu, bağ dokusu, kas dokusu, süt kesecikleri ve süt kanalları bulunmaktadır. Kesecik ve kanallar, üzüm salkımı şeklinde kümeler oluştururlar. Her bir göğüste, bu ana kümelerden 15-20 adet bulunur. Anne sütü, bu keseciklerde üretilmektedir. Burada üretilen sütü toplayan kanallar genişleyerek göğüs ucuna ulaşır ve dışarı açılırlar. Bu bölge çok hassas olup zengin bir sinir ağı ile sarılmıştır.
Bebeğin mûcizevî gıdası olan sütün üretimi için hâmilelikte başka bir sürecin içine giren göğüslerde, kanda yükselen bazı hormonların tesiri ile süt yapan doku artmaya başlar. Kanallar uzar ve dallanır. Ve süt yapan kesecikler büyür. Lâkin hâmilelik boyunca süt salgılanması, vücudun ürettiği bir hormon ile durdurulur. Bebeğin anne rahminden tahliyesi ile beraber bu hormonların kanda azalması sebebiyle süt salgısı da başlatılmış olur.
Hâmileliğin sekizinci ayından sonra süt üretimi kısmen başlasa da önemli ve büyük bir kısmı, doğumdan sonra yapılmaktadır. Anne sütünün oluşmasının asıl sebebi, doğacak bebeğin beslenmesidir. Bebek doğduğu andan itibaren emme refleksine sahiptir ve bununla ilgili tâlimleri, anne rahminde geçirdiği uzun zaman diliminde uzmanlık derecesinde yapmıştır. Doğumla beraber anne bedeninde sütün akmasını engelleyen kimyevî maddeler kandan çekilir ve bebeğin ağlamasının anne kulağından beynine ulaşması ile beraber burada üretilen özel maddeler sayesinde sütün hem yapımı, hem devamı sağlanır.
İçine mühim mesajların kodlandığı bu maddeler, beyinden kana bırakıldığında hiç şaşırmadan yolunu bulur ve keseciklerde sütün üretim emrini verir. Bu süt, keselerde birikir. Ancak sadece bebeğin emme refleksi, bu sütün dışarı atılmasını sağlayamaz. Keseciklerin etrafını saran özel kas hücreleri, gelen başka bir mesaj ile kasılarak tâbir-i câizse, bu sütün biriktirildiği havuzcukları sıkarak sütün buradan kanallara geçişini sağlar. Kanala geçen süt, buradan yolunu bularak bebeğin ağzına akar.
Havuzcukların etrafı, sadece kas ile değil aynı zamanda zengin bir damar ağı ile sarılmıştır. Annenin sindirim sisteminden emilen gıdaların özü kana karışarak süt bezlerinin etrafını saran damarlara gelir. Bu kıymetli maddeler, hassas terazilerde ölçülür ve gerektiği kadar alınarak sütün muhtevasına dâhil edilir. Bebeğin ilk gününden itibaren hangi maddeden ne kadar lâzımsa, hepsinin ismi ve miktarı, anne bedenindeki sistem tarafından bilinmekte olup vakti geldikçe bebeğin eşsiz gıdasına karıştırılır. Yapısının neredeyse tamamına yakını sudan ibaret olan bu mûcizevî gıda, içinde barındırdığı onlarca değişik madde ile bebeği sadece doyurmakla kalmaz; onu hem hastalıklardan korur, hem de psikolojik gelişimini destekler.
Bebeğin ilk başta bir kiraz tanesi kadar minik olan midesine yetecek kadar salgılanan süt, bebek büyüdükçe artmakta ve bir yılın sonunda bu miktar, bir öğünde 250 ml.yi bulmaktadır. Sütün üretiminde, kanallara birikip daha sonra buradan akmasında vazifeli olan kimyevî maddelerin hazırlanışı ve salgılanışında pek çok faktör rol oynamaktadır. Bebeğin doğumu ile annenin kanında seviyesi düşen birtakım maddeler, bebeğin ağlamasının anne beyninde bazı şifrelerin çözümü için tetikleyici olması, bebeğin emme refleksi, annenin yorgunluk, uykusuzluk ve rûhî durumu, kullandığı ilaçlar veya varsa herhangi bir zararlı alışkanlığı, beslenmesi ile anne-bebek arasındaki duygusal iletişim gibi pek çok iç ve dış sebebe bağlı olarak sütün üretimi tesir altında kalmaktadır. Bazı sebepler tetikleyici iken bazıları da baskılayıcı rol oynamaktadır.
Anne sütünün yapımı, hâmileliğin son aylarına doğru kemâle ermiş görünse de asıl salgılanma, doğumla beraber olmakta ve bu salgılanmanın devamı, bebek emdikçe gelmektedir. Bebek her istedikçe, her ağladıkça annede süt hazır edilmektedir. Annenin bebeğini görmesi, sütün üretimi için uyarıcı bir tesire sahip olduğundan, anne ile bebek, doğumu müteâkip aynı odaya alınmakta ve annenin göğsüne yatırılmaktadır. Doğum şekli ne olursa olsun mümkün olan en kısa sürede emzirme başlatılmalı ve ilk sütün damlası dahî ziyan edilmeden bebeğe verilmelidir. Annenin bebeğini düşünmesi bile, üretilen sütün kanallardan dışarı fışkırmasına sebep olur.
Sütün üretimini sağlayan hormon, bir sonraki emzirme için de süt oluşumunu sağlamakta ve gece daha fazla salgılanmaktadır. Yeni yumurta oluşumuna engel olan bu madde, anneyi gevşeterek daha kolay uykuya dalmasını sağlamaktadır. Demek ki, sütün yapımı ve devamı için gece emzirmeleri mühimdir. Anneler geceleri emzirseler bile daha iyi dinlenirler. Yeni bir hamileliğin oluşumunun önlenmesi mânâsında da gece emzirmelerinin faydası büyüktür. Emzirme ne kadar fazla ise, sütün yapımı da o kadar fazla olacaktır.
Sütün kanallardan akmasını sağlayan hormon, emzirme sırasında veya öncesinde hazır edilmekte olup doğum yapmış olan rahmin de kısa sürede toparlanarak eski hâline dönmesine yardım eder. Anneler, bunu emzirme esnasında kasıklarda sancı şeklinde hissedebilirler. Bebek için sevgi dolu düşünceler, onun sesi, görüntüsü, onun acıktığını düşünmek bu maddeyi salgılatırken; stres, üzüntü, ağrı, utanma gibi duygular, salgı refleksini baskı altına alır. Yani sütün akışı, annenin his dünyasının tesirinde kaldığı için anne ile bebeği gece-gündüz bir arada bulundurmak ve emzirme konusunda annenin müsbet düşünmesini sağlamak önemlidir.
Anne sütünde, sütün oluşumunu azaltabilen veya önleyebilen bir madde bulunur. Bu madde, göğüs süt ile dolu olduğunda hücrelerin daha fazla süt salgılamasına mânî olur. Süt salgısını kontrol eden bu mekanizma, bebeğin herhangi bir şekilde kaybı veya emmeyi bırakması durumunda gereklidir. Bebeğin emmesi veya pompa ile sütün boşaltılması durumunda bu madde de sütle birlikte atılacağı için sütün üretimi devam edecektir. Bu bize, bebek emmeye devam ettiği sürece sütün üretileceğini, eğer bebek hastalık gibi herhangi bir sebeple ememiyorsa, sütün devamı için göğsün sağılarak boşaltılması gerektiğini gösterir.
Annenin yediği çeşitli muhtevadaki rengarenk gıdalardan, içimi kolay, ılık, tertemiz ve ak bir sıvının üretimi; bu üretim için yıllar öncesinden özel bir fabrikanın kurulması, yapılan sütün vaktinden önce salgılanmasının durdurularak ziyan edilmesinin engellenmesi, tam da lâzım olduğu vakitte bu engellemenin devreden çıkarılması, üretimin haddinden fazla olmayıp birtakım mekanizmalarla kontrol altında tutulması, anne-bebek arasına yerleştirilen özel bir iletişim ağı ile sütün miktarının ve muhtevasının değişiminin sağlanması, bu fabrikada hazırlanan gıdanın mâsum yavruya ikram şekli, bebeğin sütü alabilmek için anne rahminde geçirdiği 40 haftalık süreç içinde gerekli hazırlıkları yapmış olarak dünyaya gelmesi gibi pek çok aşamanın varlığını tefekkür edebilen hiçbir akıl sahibi; bunların rastgele olduğunu iddia edemez.
Muhtevası ile alâkalı olarak uzun yıllar çeşitli çalışmalar yapılan ve bir benzerinin üretiminden âciz kalınan bu mükemmel gıdayı üreten sonsuz kudreti görmezden gelmek ve var oluşu kör tesadüflere bağlamak; önümüze konulan kâinat kitabının sayfalarını ibretle açıp okumaktan gafil kalarak insana ihsan edilen akıl nimetinin ziyân edilmesi demektir. “Tefekkür, îman anahtarıdır.” buyuran Hazret-i Mevlânâ gafletle düşünenleri yarasalara benzeterek şöyle söylemektedir:
“Bakışı eksik, görüşü kıt olan yarasanın gözleri, Güneş’in ışığını da göremez!”
Ey Rabbimiz! Meccânen lütfettiğin nîmetleri, rızân yolunda kullanabilmeyi, kâinâta ibret nazarları ile bakarak tefekkür edebilmeyi nasîb eyle!.. Bütün varlık âlemi, Senin sonsuz kudretini haykırırken; bizleri kuru bir ceset olmaktan muhafaza edip, Hakk’ı gören gözlerden eyle!.. Âmîn.
YORUMLAR