Temizlik, kişiden kişiye, zamana ve mekâna göre değişiklik gösteren bir uygulamadır. Ekolojik temizlik, insanın yakın veya uzak çevresi ile olan münâsebetini anlatır. Yani merkezde insan, çevrede de tabiat vardır. Ama bugünkü hızlı şehirleşmede hayat şartları, insanın huzurlu yaşamasına maalesef uygun değil.
Bundan yüzyıllarca öncenin insanı da, yüz yıl öncenin insanı da temizlik yapıyordu. Bugünün insanı olarak bizler de temizlik yapıyoruz. Değişen, sadece temizlik yapılan materyaller ve belki de vazgeçemediğimiz, olmazsa olmaz dediğimiz alışkanlıklarımızdır.
Artık hiçbirimiz büyük annelerimizin zamanındaki gibi ev süpürmüyor, küllü sularla çamaşır yıkayıp güneşte kurutmuyor, parke zeminleri arapsabunuyla fırçalamıyoruz.
Teknolojideki her bir gelişme, insanoğlunun hayatını kolaylaştırıyor ve bilim, âdeta insanlığa hizmet ediyor. Bebek giysilerinizin, havlularınızın yumuşacık mı olmasını istiyorsunuz? Kolayı var elbette. Satın alacağınız bir yumuşatıcı işinizi görüyor. Beyazların daha beyaz, renklilerin daha parlak görünmesini mi istiyorsunuz? Yeni formüllü bir deterjanı çamaşır makinenizde kullanmanız kâfi... “Sararan bardakları, çatal-kaşık takımlarını nasıl parlatabilirim?” diye de üzülmeyin. Onun da çaresi var. Makinenizin özel bölümüne ekleyeceğiniz parlatıcıyla bulaşıklarınız pırıl pırıl…
Bunların üretimi, öyle çok eski bir tarihe de dayanmıyor. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ham petrolden sentetik yolla deterjan üretimine başlanmış ve 1953’te Amerika’da deterjan satışları, sabunu geçmiştir. İlerleyen yıllarda da deterjan sanayi, bütün ülkelerde önemli hâle gelmiştir.
Evler, eşyalar, giysiler ve yenilen yemeğin artıkları temizlenirken; çok geçmeden, bedenin, suyun, toprağın, havanın, tabiatın nasıl kirletildiğinin farkına varılmış. Buna rağmen maalesef sabuna geri dönülmemiş. Çünkü deterjan ve sabun üreten firmalar, aynı firmalarmış ve deterjanı üretmek daha ucuzmuş.
Giderek üretici şirketler “lekelere son”, “beyazdan daha beyaz”, “mikropsuz” gibi ifadeleri süsleyip, reklâm yaparak deterjanların gerekliliğine halkı inandırmak konusunda son derece başarılı olmuşlar. Tuvalet ve fırını temizlemek için asit, banyoyu dezenfekte etmek için fenol, mobilyaları cilalamak için damıtılmış petrol ürünleri, çamaşırları beyazlatmak için klor ve yalnızca evleri temiz tutmak için çeşit çeşit zehirli diğer kimyevî maddeler...
Günlük hayatta kullanılan bütün ürünler, 85 binin üzerinde kimyevî madde çeşidi ihtivâ ediyor ve her yıl bunlara binin üzerinde yenisi ekleniyor. Birçoğu ise, yeterince test edilmeden ve belirli bir mevzuata tâbî olmadan piyasaya sürülüyor.
Bu ürünlerin büyük kısmı, doğrudan kanalizasyona akıp sonunda da su sistemlerimize karışıyor. Sözünü ettiğimiz kimyevî maddeler, sonunda “fazla yüklenme” ihtimali oluşturarak vücudumuzda depolanıyor ve zehirli olma seviyesine ulaştığında çeşitli hastalıklara yol açıyor. Meselâ kronik yorgunluk sendromu, alerjik durumlar, karaciğer problemleri, lenf kanseri gibi…
Ev için gerekli temizlik malzemeleri, sadece toprağı ve su kaynaklarını değil, teneffüs ettiğimiz havayı da tehdit ediyor. Sprey boyalar, fırın temizleyiciler, dezenfektanlar, mobilya parlatıcıları ve diğer bütün sprey ürünler, birkaç gün sonra soluyacağımız havanın bir parçası oluyor.
Sadece şehirlerde yaşayanların değil, kırsal kesimde yaşayanların da atık su sistemlerine neler gönderdiklerine dikkat etmeleri gerekiyor. Foseptik sistemler, atık su problemini çözmüyor; boyalar, çözücü, inceltici, ağartıcı kimyasallar, aseton, tuvalet temizleyiciler ve lavabo açıcılar ile diğerlerinde bulunan belirli kimyevî maddeler organik maddeleri, parçalayan organizmaları zehirleyebiliyor. Oysa organik maddelerin parçalanması, tabiî çarkın işlemesi açısından zincirin olmazsa olmaz halkalarından birini oluşturuyor.
Deterjanın sabundan farkı, petrol bazlı maddelerden üretilmesinin dışında, içinde yumuşatıcı maddeler bulunmasıdır. Yumuşatıcılar, alkali ürünlerdir ve fazla miktarlarının cilde ve nefes yollarına tahriş edici tesirleri vardır. Deterjanların bakteri öldürme özellikleri yoktur. Ancak kirleri, yağları ve artık maddeleri ortamdan uzaklaştırarak bakteri sayısını düşürürler. Deterjanlara temizleyici özellik veren, yapısındaki yüzey-aktif maddelerdir (anyonik, noniyonik vs. gibi...) Üreticiler çoğunlukla pahalı olan bu maddeleri, düşük oranda (% 10-30) kullanmakta, onların yerlerine ucuz ve temizleyici özelliği olan, ancak suda çözülmeyen inorganik maddeleri kullanmaktadır. Bu yüzden satılan deterjanların çoğunda yüksek düzeyde fosfat, formaldehit ve klor vardır. Bu maddeler ise, son derece zararlıdır.
Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Mustafa Odabaşı’nın yaptığı bir araştırmaya göre, çamaşır suyu, deterjan, parfüm gibi maddeler kimyevî reaksiyonlar sonucu kanserojen tesir meydana getiriyor. Amerika Çevre Koruma Kurumu’nun (US Environmental Protection Agency - EPA) yaptığı bir araştırma da ev temizlik ürünlerinin dışarıdan gelen toksinlere göre, üç kat daha fazla kanserojen tesire sahip olduğunu ispatlıyor. 15 yılın araştırmalarını değerlendiren Uluslararası Kanser Kurumu (NCA) da ev hanımlarının, çalışanlara göre, yüzde 54 daha fazla kanser riski taşıdığını belirledi. Kimyevî maddeler, vücudumuza soluma, yutma ve temas yoluyla geçiyor.
Kesinlikle kullanılmaması gereken başlıca kimyevî maddeler ve zararları şunlardır:
Alkol (etanol, izopropanol) ev deodorantlarında, yüzey temizleyicilerde kullanılıyor ve sinir sisteminde hasara yol açabiliyor.
Sodyum Hpoklorit diye tanımlanan çamaşır suyu ağız, mide ve boğazda iltihap yapıyor, mukoz tabakasını bozuyor, gözleri tahriş ediyor, solunum yollarında hastalıklara sebebiyet veriyor.
Cam ve tuvalet temizleyicilerde sıklıkla kullanılan amonyak, baş ağrısı yapıyor. Akciğere olumsuz tesiri oluyor. Mobilya ve yer temizleyicilerde bulunan fenol ile kresol (dezenfektan) ve nitrobenzen, doğrudan kanserojen madde olarak anılıyor.
Diğer bir kanserojen madde de formaldehit. Bu da birçok temizlik mâmulünde koruyucu olarak kullanılıyor. Halı temizleyiciler içinde bulunan Perkloro etilen ile Trikloro etilen de kanserojen tesire sahip maddelerdir. Mide yanması, görme bozukluğu yapan hidro-klorik asit de tuvalet temizleyicilerinde var. “Güve ilacı” diye bilinen ve Avrupa ülkeleri ile Rusya’da yasaklanan “naftalin” ya da Para Dikloro Benzen hem kanserojen tesire sahip, hem de sinir sistemini olumsuz etkiliyor.
İşin en kötü tarafı ise, temizleyici ürünlere mâruz kaldıktan sadece 26 saniye sonra kimyasalların izi vücudun bütün organlarında görülebiliyor olması… Tabiî, bir de dezenfektan diye bir şey var. Onu da temizlik kavramının sınırlarını zorlarken kullanıyoruz. En büyük sebebi de, reklâmlarda sürekli vurgulandığı üzere, mikropları öldürüyor olması. Ancak hiçbir dezenfektan bunu yapmıyor, sadece mikropların sayısını azaltıyor. Çünkü mikroplar o kadar yoğun ve çeşitli ki, bir süre sonra tekrar üremeye başlıyorlar.
Dezenfekte edici temizlik maddeleri, solunması son derede tehlikeli olan çok zararlı maddelerden yapılır. Lüzumsuz yere kullanılmamalıdırlar, bol su ile durulanmaları gerekir ve kullanıldığı yerlerin çok iyi havalandırılması gerekir. Bu maddelerin baş ağrısı, hâlsizlik, göz yanması, cilt tahrişleri gibi hafif yan tesirlerden akciğer problemleri, kanser, kalp hastalıkları gibi bağışıklık sistemiyle ilgili ciddî hastalıklara kadar zararları vardır.
Kresol, bu maddelerin en sık kullanılanlarından biridir. Karaciğer, böbrek, akciğer, pankreas ve dalakta hasara sebep olabildiği gibi, merkezî sinir sistemini etkileyerek depresyon, sinirlilik ve hiper aktiviteye de yol açabilir.
Dezenfektanlarda bulunabilecek diğer maddeler ise fenol, etanol, formaldehit, amonyak ve klordur.
Kötü kokulardan kurtulmak için kullanılan oda parfümlerindeki maddeler ise burundaki sinirleri işlevsiz kılarak koku hissini zayıflatmaktadır. Muhteviyatında ise amonyak, naftalin, fenol, kresol, etanol, ksilen ve formaldehit gibi zararlı maddeler sıralanmaktadır.
Özellikle çamaşır suyuna dikkat!
İçinde noniyonik yüzey aktif, klor bazlı ağartıcı (sodyum hipoklorit), sodyum hidroksid ve parfüm bulunuyor. Çamaşır suyu içeren temizlik ürünlerinin kullanımıyla karbon tetraklorür ve kloroform gibi maddeler açığa çıkıyor. Çamaşır suyu içeren ürünlerin, amonyaklı veya asidik (tuz ruhu, kireç çözücü gibi) temizlik maddeleriyle karıştırılması zehirli gazların (klor gazı ve klor aminlerin) açığa çıkmasını sağlıyor, ortamdaki oksijeni durduruyor. Solunduğu takdirde solunum yolları ve akciğerde tahribata yol açıyor. Ayrıca öldürdüğü bakteriler arasında “faydalı bakteri”ler de bulunuyor.
Yüzeyleri beyazlatmamız, leke çıkartmamız gerektiğinde mümkün olduğunca az çamaşır suyu kullanılmalıdır. Eğer illâ kullanmanız gerekiyorsa amonyaklı değil, oksijenli, yani “renkliler için kullanılır” ibareli çamaşır sularını tercih etmek gerekir.
Çamaşır suyu ile temizliği yapılan yüzeyler, mutlaka bol su ile durulanmalı, mekânlar uzun süre havalandırılmalı ve buralarda mümkün olduğunca kısa süre kalınmalıdır.
Alternatif olarak tavsiye edebileceğimiz, tabiî temizlik malzemeleri:
Sirke: Meyve ya da tahılların fermantasyonuyla elde edilen bir sıvıdır. Asitli muhteviyatı mikropları öldürmesini, yağı parçalamasını ve mineral kalıntıları çözmesini sağlar.
Karbonat: Sodyum bikarbonat, hafif aşındırıcı bir temizlik sağlar, beyazlatıcı ve koku giderici özellikleri vardır.
Uçucu bitkisel yağlar: Bitki kokularının özleri, birçok parfümün ana maddesidir. Piyasada, özellikle tabiî ürün satan dükkânlarda çeşitleri bulunabilir. Bir-iki damla turunçgil, elma, çilek, nane vb. yağı ile eklenecek koku, ev yapımı temizleyicilere hoş bir özellik kazandırır.
Bitkisel yağ tabanlı sıvı sabunlar (Arapsabunu vs.): Bu tür sabunlar, hayvan yağı içeren ya da petrol tabanlı sabunlara tercih edilmelidirler.
Çamaşır sodası: Sodyum karbonat adlı bir mineraldir. Çok az miktarda yakıcı olup katı ve sıvı yağlar, kir ve pek çok petrol ürününün önemli temizleyicisidir. Aynı zamanda su yumuşatıcı ve sabun köpürtücü özellikleri de bulunur. Yakıcı özelliği sebebiyle, uygularken lastik eldiven kullanmak doğru olur. Zararlı kimyevî dumanlara sebep olmaz. Klorsüz olanı tercih edilmelidir.
Kül suyu: “Yok artık, o kadar da değil!” demeyin. Şehirde yaşayanlarda bile, bir odun fırınından kül alarak çamaşır ve bulaşık makinelerinde kullananlar bulunmaktadır.
İnşâallah gelecek sayımızda bu maddeleri nasıl, nerede ve hangi ölçülerde kullanabileceğimizi anşatmaya çalışacağız.
YORUMLAR