“Kendim yapabilmem için bana yardım et!”
Montessori pedagojinin ana fikri olan bu cümleyi ilk okuduğumda, minik not kâğıtlarını havaya fırlatıp nârince yere süzülüşleri sırasında heyecanlanarak çığlık atan bir buçuk yaşındaki oğlumla göz göze geldik. Kim bilir neler keşfediyor diye düşünmüştüm. Allah bebeklikten itibaren insanın içine “merak” denilen öyle bir dinamik yerleştiriyor ki aslında... Bizler ise genelde o masum merak duygusunu anlayamayıp yok ediyoruz. Sürekli dışarıdan davranış programlamaya çalışıyoruz. Okula başladıklarından itibaren de iç duygularından, ilgilerinden uzak bilgiler depolamaya çalışıyoruz.
Montessori eğitimindeki temel prensiplerden biri olan “öğrenci merkezli” ve “çocuğun kendi öğrenme hızında eğitim alması” bana ilk Kur’ân eğitimimde hocamın dizlerinin dibine oturduğum günü hatırlattı. Velhâsıl, Montessori eğitiminde rûhumu sarmalayan bir şeyler buldum. Eğitime artık farklı açılardan bakmaya ihtiyaç olduğunu ve kendi özümüzdeki dinamikleri de pedagojik anlamda tekrar gözden geçirmemiz gerektiğini düşündüm. Bu yüzden ilk adımı değerli Özlem Ayvaz Hanımefendi ile “Montessori Eğitimi” ile ilgili bir röportajla başlatmış olalım istedik. Bu hasbihalde sizlerin de kendinize ve çocuklarınıza dair güzel ipuçları yakalamanızı umut ediyoruz.
Özlem Ayvaz kimdir?
16 yıllık öğretmenlik hayatımın son 5 yılını Montessori sisteminde eğitim alarak ve sistemle ilgilenerek geçirdim. Okul öncesi öğretmeni olduğum için Montessori sistemine yabancı değildim, fakat eğitim aldıkça sisteme hayran kaldım. İstanbul’daki eğitim programımı tamamladıktan sonra okulumdaki çocuklarımı hayata nasıl daha iyi hazırlarım düşüncesiyle Amerika’daki eğitim programına başladım. Yılın belirli zamanlarında Amerika’da uygulama ve stajımı yapmaktayım. Eğitimim hâlen devam etmekte olup kendime ait bir Montessori anaokulum var.
Son zamanlarda montessori eğitimini daha sık duymaya başladık. Kısaca açıklar mısınız, nedir bu montessori eğitimi?
Bana öğretmen olmanın zevkini yaşatan bu eğitim sisteminin kurucusu, Maria Montessori 1870 yılında İtalya’da doğmuş. Kendisi İtalya’nın ilk kadın doktoru olarak çeşitli ülkelerin eğitim modellerini incelemiş ve yaptığı çalışmalarla günümüz dünyasının hemen hemen bütün ülkelerinde tesirini gösterecek eğitim sistemini geliştirmiştir. Bugün bu sistem, 5 kıtada 40.000’den fazla okulda varlığını sürdürmektedir. Montessori Yöntemi’nin en önemli özelliği, bu metodun kendine has bir eğitim anlayışının üstüne inşâ edilmiş olmasıdır. Bu anlayış, kendisinden önce birçok filozofun yaptığı gibi çocuklardan uzak bir hayattan bulmaz kaynağını… Maria Montessori, 1900’lerin başında Roma’nın düşük gelirli âilelerinin bulunduğu San Lorenzo’da metodunu çocuklarla çalışarak ve onları gözleyerek geliştirmeye başladı. Bu sebepledir ki, Maria Montessori kendi oluşturduğu eğitim yöntemini anlatırken şöyle der:
“-Çocuğu çalıştım. Çocuğun bana verdiklerini aldım ve onları ifade ettim. İşte Montessori Yöntemi budur.”
Bugün dünyada bu eğitim metodu, öncelikle okul öncesi ve ilköğretim döneminde uygulanır. Fakat bazı ülkelerde üniversiteye kadar devam edilebilen Montessori okulları da vardır.
Dünyada nerelerde uygulanıyor? Başarı seviyesi nedir?
Montessori Eğitim Metodu, 76 ülkede binlerce okulda uygulanmakta ve başarılı sonuçlar alınmaktadır. Montessori metoduna göre eğitim veren okullar velilerin en çok tercih ettikleri okullardır.
“Neden Montessori eğitimi?” diye sorsak ne dersiniz? Önemi nereden kaynaklanıyor?
Zihnî gelişimin en önemli yılları, ilk altı yaştır. Bilinçsiz öğrenmenin bilinçli öğrenme seviyesine geçtiği bu yıllar, geri dönüşü olmayan bir dönemdir. Bu yıllarda çocukların, çevrelerinden öğrenmek ve bilgiyi emmekte olağanüstü hassasiyetleri ve zihnî güçleri vardır. Montessori Eğitimi, geleneksel eğitim sisteminden farklı bir sistemdir. Çocukları bir fert olarak gören Montessori sisteminin en önemli noktası, “kendi kendilerine yapabilmeleri için çocuklara yardımcı olunması”dır. Bu söz, basit bir ifade gibi görünse de bence eğitimde çok önemli bir yeri vardır. Biz gelecekte başarılı, güçlü, sosyal ilişkiler kurma becerisine sahip çocuklara sahip olmak istiyorsak onlara sadece rehber olmalıyız.
Peki, tam da burada araya girerek şöyle bir soru eklesem, ülkemizdeki eğitim sistemi ile montessori eğitimini karşılaştırsak ne gibi farklılıklar görürüz?
Şöyle söyleyelim, bu eğitim metodu, her çocuğa özel programlanır ve uygulanır. Her çocuk ayrı bir ferttir, kendi hızında eğitim alır. Çocuklar karışık yaş uygulaması ile kendi gelişim seviyelerine göre eğitim alabilir. Her çocuğun seçim hürriyeti vardır. Çocuk, çalışmayı bitirmeye zorlanmaz. Kesintisiz çalışma dönemi vardır. Doyuma ulaştığında kendi öğrenme dönemini tamamlar. Kendi çalışmasını kendi seçen çocuk, mükemmelleşmek için kendi içgüdüsüyle tekrar yapar. Yapılan hata, öğretmenler tarafından gösterilmez. Materyaller, hata kontrolü içerdiği için çocuklar tarafından öğrenilir. Çocuğun hareket hürriyeti vardır. Plânlanmış çevre, öz disiplin sağlar. Ne istediğini bilerek hareket eden çocuk, disiplinli davranır. Hareket etmek, çocuğun büyümesi için en önemli ihtiyaçtır. Bu sayede çocuğun hem zihni, hem beden kontrolü gelişir. Montessori öğrencileri aktiftirler, dilediklerince hareket ederler. Bu eğitim metodunun ana özellikleri bunlar… Yaşadığımız eğitim sistemiyle karşılaştırmasını siz değerli okurlarımıza bırakıyorum.
Bu eğitim, çocuğa ne kazandırır?
Çocuk, kendi ferdî beceri ve ilgi alanında kendi hızıyla gelişir. Dikkatini yoğunlaştırmayı öğrenir. Çalışma isteğini ve zevkini geliştirir. Üretken olur. Toplumsal bir varlık olur. Kaygılarını en doğru şekilde nasıl dışa vurabileceğini öğrenir. Özgüvenini ve sorumluluk duygusunu geliştirir. Disiplini kabullenir. Bir problemi nasıl tanımlayacağını ve onu çözmek için nasıl çalışılacağını öğrenir. Kendisine ve başkalarına karşı saygı duyar.
Montessori eğitimi birçok ayrıntısıyla ortaya konmuş bir sistemdir. Fakat bizim kültürümüz ve İslâm’ın değerleri aslında montessori eğitimine yabancı mı? Yoksa aslında özü bu topraklarda yıllarca uygulandı mı?
Türkiye’nin artık klasik sistemden kurtulup modern eğitim sistemleri uygulamaya ihtiyacı var. Montessori Eğitim Sistemi, her kültüre uyarlanarak uygulanabilen, yani her kültürün kendine has şeklini oluşturabileceği bir sistem... Biz, bizim kültürümüze uygun bir çalışmayı yürütüyoruz. Çocuk, her yerde çocuk olsa da kültür farklılıklarını çocuğun terbiyesinde dikkate almak gerekir. Montessori Eğitim Sistemi’nin temel prensibi olan çocuğun ritmini bozmadan eğitim verilmesi, bizim Enderun mekteplerimize dayanmaktadır. Aynı şekilde medreselerde de öğrenciler, sınıf sisteminden çok ferdî gelişimine göre değerlendirilmektedir.
İslâmiyet açısından değerlendirdiğimizde, her iki eğitim sisteminin temelinde de “sabır” var. Öğretme aşamasında da sabır, çocuğa sabrı öğretmek açısından da… Düşünün sınıflarda her şeyden bir tane var. Birbirlerine saygılılar, yardımlaşıyorlar, problemlerini konuşarak çözmeyi tercih ediyorlar. Müsümanlığın özüne bakarsak temel taşlar da aslında bunlardan ibaret değil mi?
Ülkemiz alternatif eğitim modellerine biraz yabancı, sizce bunun sebebi ne olabilir?
Biz ülke olarak yeni olan her şeye açıkmış görünsek de aslında gözümüz hep klasikte. Öğretmen arkadaşların çoğu ile Montessori eğitimi sohbeti yaptığımda:
“-Hadi canım, çocuk dediğine kızılır, ceza verilir!..” diyorlar.
Sadece zoraki müfredat ve ders dayatmaları değil, klasik eğitimin çocukları serseme çevirdiği noktalar var. Türkiye’nin eğitim sisteminde çocuğu eğitmeyi hedeflerken âileyi ve öğretmeni de eğitmeyi hedeflemeliyiz. Eğitim yapı taşları, aile ve öğretmen aslında bu ikisinin birleşimi çocuğa gerçek anlamda eğitim verebiliyor. Yurt dışındaki okullarda âile çok önemli bir yere sahip… Bizim de ülke olarak buna önem vermemiz gerekiyor.
Genelde montessori eğitiminin anaokulu ve çocuk yuvalarında uygulanabilir olduğuyla ilgili bir algı var. Diğer yıllarda da yani orta okul ve lise seviyesinde de uygulanabilir mi?
Aslında bu düşünce sadece Türkiye’de var. Fakat şu an İstanbul’da özel bir kurum, ilkokul eğitimi vermeye başladı. Yurt dışında üniversiteye kadar devam eden Montessori okulları var. Eğitim, aslında anne karnında başlayan ve hayat boyu devam eden bir süreç... Amerika’da ziyaret ettiğim Montessori okulunda ilkokul bölümü, anaokulunun içinde, geniş bir sınıf içerisindeydi. Sınıfta kütüphane, sanat bölümü, açık raf sisteminde matematik, bilim alanları vardı. 9 çocukla iki öğretmen ilgileniyordu. 2, 3, 4. sınıflar karma olarak eğitim alıyordu. Çocuklarla sohbet ettiğimde, coğrafya, matematik, bilim, sanat bilgilerine hayran oldum. Umarım, bizim ülkemizde de böyle başarılı uygulamalar olur.
Biz aslında bu eğitim sistemine dikkat çekmeye çalışırken eğitim sürecindeki insanoğluna dikkat çekmeye çalıştık. Hattâ en önemli ve ilk eğitim yuvası olan evlerimiz de nasiplensin istedik. Bu hususta âilelerin çocuğa ve gence bakış açısının daha da güzelleşmesi için ebeveynlere neler tavsiye edersiniz?
Eğitim, evde başlar ve okulda devam eder. Fakat bizde şu düşünce var: Hep okula gönderiyorum, onlar baksın çaresine!.. Bu, çok yanlış bir tutum…
Bu eğitim sistemi, çocuğu bütün çalışmaların merkezine koyduğu için bu kadar başarılı olmuştur. Meselâ ebeveynler, evlerini sadece kendilerine göre döşeyip plânlıyorlar. Düşünsenize, biz el yıkamayı çocuklarımıza öğretmeyi hedefliyoruz, el yıkamaya çok önem veriyoruz. Çocuğumuz banyoya geliyor, lavabo boyunun iki katı… Çocuk şaşkın, anne hemen kucağına alıyor, çocuk ezik-büzük şekilde el yıkıyor. Sonra el kurulayacak havlu, yine yukarıda…
Bu çocuk yerinde ben olsam, bir daha el yıkamak istemem. Onun yerine lavaboya uzanması için bir merdiven sistemi olsa, havlu daha alçak bir yere asılsa, çocuk ne kadar mutlu olur. Bu eğitim metodu ile çocuk büyütmek için evde sıcak, sevgi dolu, çocuğun ritmine saygı duyan bir ortam hazırlayabiliriz. Ebeveynler olarak çocukların yaşadığı dünyaya biraz daha onlar gözüyle inilebilirse, çocuk daha tesirli bir şekilde öğrenir. Bu hassas dönemi, özgüven problemi yaşamadan kolayca atlatır.
YORUMLAR