Sevgi dolu bir annenin yetiştirdiği olgun bir erkek, nasıl olur da duygusal problemler yaşayan bir çocuk hâline gelebilir?
Ya da bir kız çocuğu, annesi tarafından çok sevilirken nasıl olur da ondan nefret ettiğini söyleyebilir?
Bütün samimiyetiyle seven ve tertemiz duygularla sevilen anne ve babalar ile evlatları arasında neden böyle bir uçurum oluşur? İki taraf da birbirini çokça severken, neden bir gün bu duygular nefrete dönüşür?
Bu ve benzeri sorular etrafında düşünürken meselenin köküne inmekte fayda var. Bence meselenin özü, âile modeli… Yani fertlerin birbirine sevgi ile bağlı oldukları birliktelik olan âilenin, bu fertlerin her biri üzerinde meydana getirdiği otorite/bağlılık/bağımsızlık…
Meseleyi biraz daha açacak olursak;
Âile fertleri birbirine sevgi ile bağlıdır. Herkes birbirine duyduğu sevginin üstüne titrer. Onun yara almasını önlemeye çalışır. Bu, anne ve babanın çocuğa karşı olan duyguları açısından böyle olduğu gibi çocukların anne-babalarına karşı besledikleri duygular için de geçerlidir. Anne-babalar evlâtlarını, evlâtlar da anne-babalarını severler. Ancak…
İki taraftan biri, özellikle anne ve babalar, bu sevgi duygularını, evlatlarını sınırlamak, aşırı sahiplenmek veya aşırı korumak için kullanmaya başlarlarsa, çocuklar üzerinde bir paradoks meydana gelmeye başlar. Bir taraftan bu sevgiyi kaybetme korkusu, diğer taraftan da iç dünyasının istek ve hayalleri… Küçük yaşta bu duygu gelgitleri belki çok fazla belli olmaz, ancak çocuk gençliğe adım attıkça iki kutup arasında gidip gelmeye başlar.
Artık kendi işlerini kendisi görmek isteyen genç, anne ve baba tarafından frenlenir ve ona küçük bir çocukmuş gibi davranılmaya devam edilir. Hâlbuki çocuğun yaşıyla orantılı bir şekilde yaptığı işler ve sorumlulukları da değişmelidir. Fakat anne ve babanın gözünde, o hâlâ çocuktur. Genç, gereğinden fazla küçümsenir ve ilgiye boğulur. Âdeta bir esârete dönüşen bu sevgi/ilgi, genci özgürlüğünden mahrum etmeye başlar.
Artık “bağımlı bir sevgi modeli” oluşmuştur. Bu model ise, gencin duygu ve düşünce dünyasının gelişmesini desteklemekten çok engeller bir vaziyet almıştır. Gencin rûhu, âdeta bir cendereye sokulmuştur.
Bunun tersi de mümkündür. Yani çocuğun ilgi, sevgi ve destek beklediği dönemlerde ona karşı kayıtsız kalan, ihmalkâr ve önemsemez bir şekilde davranan anne-babalar da onların iç dünyasında büyük bir yıkıma yol açmış olurlar.
O hâlde yapılması gereken, çocuğu her yaşta sevgi ile beslemektir. Ancak onun yanında olduğumuzu hissettirmek için evladımızın yapabileceği ve yapması gereken iş ve sorumlulukları sırtlanmamız gerekmez. Aksine onu bu iş ve sorumlulukların üstesinden gelebileceği husûsunda cesaretlendirmeli ve sadece onun boyunu aşan noktalarda devreye girmeliyiz. Kısaca sevgimizde de, ilgimizde de denge kurmalı ve onun şahsiyetinin mükemmel bir şekilde gelişmesine yardımcı olmalıyız.
Dengesiz bir sevgi ve aşırı bir baskı ortamında büyüyen gençler, evlenip âile yuvası kurduklarında da bu duygusal sıkıntılarını yeni âilelerine taşımaya başlarlar.
Böyle Bir Âileye mi Sahipsiniz?
-Hayatınızın bazı alanlarında başarılı olmanıza rağmen, diğer bölümlerinde kendi başınıza ilerleyemeyen bir kişi olduğunuzu mu hissediyorsunuz?
-Harika bir işiniz var, fakat yakın arkadaşlık ilişkileri kurmakta güçlük mü çekiyorsunuz?
-Âilenizin yanından ayrılmak ve kendi hayatınızı kurmak istediğinizi düşünüyor, ancak bunu sürekli erteliyor musunuz?
-Siz olmasanız anne-babanız ne yapar ve onlara kim destek olur diye devamlı bir endişe hâlinde misiniz?
-Evli olmanıza rağmen annenize, kendinizi eşinizden daha yakın hissediyor musunuz?
-Herhangi bir problem yaşadığınızda anne-babanızın yanına dönme veya onlardan destek alma düşüncesi sizi rahatlatıyor mu?
-Annenizin ya da kayınvâlidenizin evinizin üzerinde hâkimiyeti var mı?
-Evliliğinizin ve evinizin kendinize ait olduğunu hissetmekte sıkıntı yaşayıp evin içinde sürekli anne-babanızdan söz ediyor musunuz?
Rolünüze uygun sorumluluk yüklenin!
Bu sorulara cevabınız çoğunlukla “evet” ise, siz bağımlı bir âile içinde yetişmiş, bağımlı bir yetişkinsiniz. Hayatınızdan ve âilenizden tehlike sinyalleri geliyor demektir. Dâimâ çocuk olarak kalacak, yetişkinliğin gerektirdiği sorumlulukları yerine getiremeyeceksiniz.
Artık durumu fark ettiniz. Meseleyi, anne ve babanıza ulaştırmaktan, suçu onların üstüne yüklemekten uzak durmaya çalışın. Suçlama, kızgınlığınızı ve savunmacı yanınızı güçlendirir. Bu da kendi sorumluluğunuzu göz ardı etmenize sebep olur.
Sahip olduğunuz davranış modelini değiştirecek olan kişi sizsiniz, rolünüzü anladınız, rolünüze uygun görevleri yerine getirerek sorumluluğunuzu yüklenmeye çalışın. Bunun için:
-Kendi kararlarınızı, sonucu hatalı da olsa kendiniz vermeye devam edin.
-Hayatınızın her bölümünden âilenizi haberdar etmeyin.
-Para ve zamanınızı harcarken çevrenizdeki olumlu örnekleri dikkate alarak planlar hazırlayın.
-Yeteneklerinizi tam olarak ortaya koyamadığınızı düşünüyorsanız, ilgi duyduğunuz bir alanda eğitim alarak kendinizi ispatlamaya çalışın.
-Korkularınızı önünüze engel olarak koymayın. Yaşınıza uygun arkadaş ilişkilerine özen gösterin.
Kendinizi, ancak kendiniz değiştirebilirsiniz. Bunu bir an önce yapmaya başlayın ki, sizin de bağımlı sevgiyle yetiştirip mutsuz edecek çocuklarınız olmasın.
YORUMLAR