Dünden Bugüne Ashâb-I Kehf

Onlar nasıl gençlerdi? Roma; döneminin en ihtişamlı zamanlarını yaşıyorken zâlim hükümdar Dakyanus’un etrafında bulunan yedi îmanlı yiğit...

Putperestliğin hüküm sürdüğü ve tevhid ehli Îsevîlik inancına sahip olan insanların şiddetle cezalandırıldığı bir zaman... Sarayda yüksek rütbelerde iken bile konforlarını putlaştırmamış, sarayın ihtişamından mağaranın soğuk zeminine sığınmış gençler...

Neye ve niçin inandığını bilen; Rabbine teslim olmuş ve O’nun koruyuculuğuna tam mânâsıyla sığınmış bu yürekler, âdeta “Ben kulumun zannı üzereyim, Beni nasıl tanırsa öyle muâmele ederim!” (Buhârî, Tevhid, 15; Müslim, Zikir, 2) hadîs-i kudsîsine uygun bir hâlde yaşamaya kendilerini adamışlardı. Sarayın şatafatlı ve soğuk duvarlarından ve Dakyanus’un zulmünden kaçarlarken çok iyi biliyorlardı ki, sığındıkları mağarada Allah onları zâlimlerden ve onların elinden gelecek her türlü zulümden koruyacaktı. O her şeyin sahibi ve her şeyden haberdar olan Âlemlerin Rabbi, sâdıklarla beraber olmayı seçen Kıtmîr’i dahî unutmayacak, dünya ve âhirette onlara yoldaş edecekti.

Onlar nasıl gençlerdi? Başıboş bir düzen içinde, putların ilâhlaştırıldığı bir zamanda kendilerini gizlemeyi bilmiş ve inançlarından en ufak şekilde de olsa tâviz vermemişlerdi. Düşündükçe imrendiğim, imrendikçe Kaf dağındaki Zümrüd-i Anka misali ulaşılamayacağına inandığım sâdıklardı onlar…

Kıyaslıyordum; belki de kıyas kabul etmez gerçekliklerle yüz yüzeyken bile... Elde edeceği ufacık bir menfaat uğruna nefislerini putlaştıran günümüz gençliği ile putlarla savaşmak uğruna, saraydan ve mevkiden vazgeçip mağaranın soğukluğuna sığınan o mutmain ruhları…

Rabbini sorgulamayı ahlâk edinmiş, kendi içerisinde nice inanç akımları üretmiş ve nefsine en büyük zulmü yapmış olan asrımızın deist ve ateistleri de karanlıklar içindeler; kapkara, kopkoyu bir mağara karanlığı içinde… Ama onların karanlık mağarası, Kehf (mağara) ashâbının îman, hidayet ve takvayla aydınlanmış mağarasına hiç benzemiyor.

Onlar, taşlarını kendileri ördükleri, içini kendileri kararttıkları bir mağarada ömür sürmeye çalışırken, Ashâb-ı Kehf, îmânın verdiği gönül genişliği içinde küfre karşı durmanın, onun karşısında kıyâm etmenin huzuru ile üç asırlık bir uykuda… Allâh’a güvenen, O’na tevekkül edip bağlanan, tehlike altında bile huzurlu… O’nu reddeden refah ve konfor içinde dahî bedbaht ve huzursuz…

Ruhlarını inançsızlığın girdabına atmış, içerisindeki karanlıktan çıkış yolları arayan diri bir nesil ve çıkışı bizim karanlık zannettiğimiz mağarada yakalamış Kehf Ashâbı...

Bedenleri uyuyan ama ruhları uyanık olan sâdıklarla; biyolojik olarak uyanık, fakat ruhları kâbuslarda gezinen ve uyanmak için çırpınan günümüz nesli…

“Z Kuşağı” denilen bu nesil, nefsinin her istediğini yerine getirebilmek için yaşıyor âdeta... Onlar için güzelce doyurulmamış bir mide ya da marka olmayan bir kıyafet, depresyon sebebi olabilir. Değerleri hiçe sayan ve ne yazık ki günler geçtikçe çığ gibi büyüyen bu nesil için dünya, kasvetli bir mağara hükmündedir. Kendileri bu durumun farkında olmasalar bile, tek aradıkları şey, onları buradan çıkaracak bir yardım elidir.

Bizimse en büyük duâmız; Kehf Ashâbı’nı 309 yıllık uykusundan uyandıran Rabbimiz’in, çağımızın gençliğini gaflet uykusundan uyandırması olmalıdır.

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle