Secdedeyken çokça duâ etmeye çalış! Çünkü secde, Rabbine en yakın olduğun zamandır.
Duâlar tekrarlandıkça, derûnî duyuşlar, mü’min kalplere nakşolur. Bu sebeple yüce ruhlar, devamlı duâ hâlindedirler. Düşünürken, yürürken, yemek yerken, diğer bütün dünyevî işlerinde hep duâ eder ve o âdetlerini, ibâdet hâline dönüştürürler.
Duâ, insan ile Rabbi arasında hiç kesilmeyen bir cereyan hattıdır. İnsan, kendi gafleti sebebiyle duâdan zaman zaman uzaklaşsa da, Rabbimiz, her ân kullarına “Yok mu benden isteyen, ona dilediğini vereyim!..” teveccühü içindedir.
Duâ ile kalp yumuşar, hassaslaşır. Bu sayede hayatın mânâsı, insanın acziyet ve mâhiyeti üzerinde daha rahat tefekkür edebilir.
İptilâlar, musûbetler, çâresizlikler, insanın boynunu büker ve daima:
“-Aman yâ Rabbi!” dedirtir. Bu yüzden görünüşte şer gibi görünen bu felâketler, kula Allah’ı hatırlattığı ve O’na yaklaştırdığı nisbette hayır ve güzelliklere vesile olur.
Duâdan uzaklaşan insanın nefsi azgınlaşır, bencilleşir, kibirlenir. Rabbinin huzurunda eğilmeyen boyun, gittikçe sertleşir ve isyankâr olur. O yüzden duâ insanı mütevâzîleştirir, kibir ve gururdan korur.
Duâya başlarken salât ü selâm ve istiğfar ile başlayıp yine salât ü selâmla bitirmek tavsiye edilmiştir.
Tıbbî tedâvîlerin dışında, onlara ilâve olarak mânevî en büyük reçete duâdır. Hasta, mazlum ve gariplerin duâsı ile Cenâb-ı Hak arasında perde yoktur. Bazen insan, hastalık ve musibetlerinin azalmasını talep eder. Hâlbuki o hastalık ve sıkıntılar sayesinde öyle derecesi yükselmektedir ve öyle günahları dökülmektedir ki… Bu yüzden Cenâb-ı Hak’tan hakkımızda hayırlısını talep etmek en güzel duâdır. Çünkü insan her şeyi bilemez, Rabbi ise nihayetsiz ilim ve kudret sahibidir.
İbrahim Edhem’e müracaat eden halk:
“-Niye duâlarımız kabul olunmuyor?” diye sormuş. O da şöyle cevap vermiş:
“-Hakkı bilip emirlerini tutmazsınız, Peygamber Efendimizin sünnetini icrâ etmezsiniz, Kur’ân okur, onunla amel etmezsiniz!.. Rabbinizin nîmetlerini yeyip şükretmezsiniz!.. Cenneti bildiğiniz hâlde talep etmez, cehennemden korkmazsınız!.. Ölüm var, dersiniz, ama bir türlü hazırlanmazsınız!.. Anne-babanızı, yakınlarınızı kendi elinizle kabre koyarsınız da ibret almazsınız! Böyle bir hâldeyken duâlarınız nasıl kabul olunsun?!”
Cenâb-ı Hak, cümlemizi duâ eden, duâsından dünya ve âhirette istifâde eden kullarından eylesin. Duâ ve ibâdeti yüzüne vurulacak kullardan olmaktan bizleri muhafaza eylesin. Kendisinden rızâsına uygun niyazlarda bulunup umduklarına nâil, korktuklarından emin olan kulları arasına bizleri de dâhil eylesin. Âmin.
Allâh’ım! Bizi, bize döndür, bizi kapında durdur!.. Bizi, Sana kullukla bahtiyar eyle!.. Almamız da, vermemiz de Senin için olsun. İçimizi, Sen’den başkasının muhabbetine mekân olmaktan kurtar. Bizi muhabbet ve merhametinle kuşat, günahlarımızı afv et, hatalarımızı setret. Rızân yolunda bir ömür tüketmeyi nasib et!.. Râzı olduğun ve Sen’den râzı olmuş kulların arasına bizleri de kat ve huzuruna öyle kabul et!.. Âmin.
YORUMLAR